Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '09

 
Kategori
Futbol
 

Transfer gerçekleri

Transfer gerçekleri
 

Ülkemizde top oynamış bazı yıldızlar


Bu sene kulüplerimiz dış transferde epeyce zorlanıyor. Esasen yurt dışından oyuncu transferinin zorlaşacağının sinyallerini son birkaç senedir alıyorduk. Takımlarımız, özellikle de üç büyükler peşlerine düştükleri oyuncuları kadrolarına katmakta başarısız oluyor. Son iki sezonda yapılan Kewell, Baros, Keita, Elano gibi transferler ile Galatasaray bir istisna gibi gözüküyor ancak bu transfer performansının sürdürülebilirliği de önemli. Geçmişte Fenerbahçe yönetimlerinin de zaman zaman bu gibi sansasyonel transferleri yaptığı ancak son üç sezondur uluslararası futbol arenasından hiçbir önemli transfer yapamadıklarını unutmamak gerekiyor.

Fenerbahçe haftalarca Paulsen’ in peşinden koştu ve alamadı. Beşiktaş aynı şekilde haftalarca Ferrari’ nin peşinden koştu ve ancak büyük zahmetlere girerek bu transferi bitirebildi. Hatta yurt dışındaki Türk futbolcuları dahi (Tuncay, Hamit, Mevlüt, Halil, Yıldıray gibi) ikna etmek mümkün olmuyor. Bu oyuncularımız da üç büyüklerin tekliflerine burun kıvırıyor. İkinci sınıf pek çok yabancı futbolcu saygın kulüp başkanlarını peşinden koşturuyor. Elbette bu durum tamamen yöneticilerin beceriksizliğinden kaynaklanmıyor. Çeşitli koşullar bu başarısızlıkta etkili oluyor. Aşağıda bu koşulların bir kısmını sıralamaya çalıştık:

- Yöneticilerin transfer için yeterli hazırlık yapmaması, planlama eksiklikleri

- Futbol menajerleri ve transfer piyasası ile etkin iş bağlantıları kuramamak

- Tek bir menajere bağlı olarak transfer yapmak (Örneğin Juan Figer)

- Türkiye’ nin ülke olarak futbol marka değerinin düşüklüğü

- Avrupa’ nın vitrin liglerinden birine sahip olmamamız (İspanya, İngiltere, İtalya, Almanya, Fransa, Hollanda ve Portekiz ligleri gibi göz önünde olunmaması)

- Ülkemiz maç ve antrenman altyapısının bozukluğu (saha, antrenman sahaları, vb.)

- Ülkemiz futbol seyircisinin tutumu (sabırsız, memnuniyetsiz, agresif)

- Geçmiş dönemlerde ülkemizde forma giyen bazı yabancı futbolcuların yaşadıkları sorunlar ve olumsuz referansları, halen devam eden bazı davalar

- Kulüplerin etkin bir futbolcu takip sistemi (scouting) kuramamış olmaları.

- Altyapıdan istikrarlı olarak uluslararası düzeyde Türk futbolcusu yetişmiyor olması (dış oyuncu talebini artırıyor)

- Ülkemizin yaşam ve sosyal imkanlarının Avrupa ülkeleri ile kıyasla geride olması.

Yukarıdaki gerçekler göz önündeyken, bazı kulüp başkanları hala yabancı oyuncu sınırlamasının kaldırılmasını talep ediyorlar. Peki kaldırılsa ne olacak? Hangi dünya yıldızlarını transfer edebileceksiniz? Hangi kalburüstü oyunculara forma giydirebileceksiniz? Alt tarafı vasat bir stoper olan Ferrari ile Deniz Barış' ın biraz daha hücumu kuvvetli bir versiyonu olan Paulsen’ e dahi forma giydirmekte güçlük çekiyorsunuz. Futbolcuları ikna edemiyorsunuz. Önlerine hak etmedikleri büyük ücretler koysanız dahi gelmek istemiyorlar. Sonuç ortada değil mi; Alex, Lincoln, Delgado gibi dünya futbolunda orta düzey futbolcuları yıldız kabul ediyor, her türlü kaprislerini sineye çekiyoruz. Ayrıca Maldonado, Josico, Carrusca, Linderoth, Gordon, Zapo gibi oyunculara milyonlarca Euro vermek suretiyle ülkemizin parasını adeta sokağa atıyoruz. Yurt dışında futbolu bilen, seven hiçbir taraftar böylesi oyuncuları izlemeye dünyanın parasını vermez. Taraftarlık bilinci elbette ayrı bir şeydir. Taraftar her koşulda takımını desteklemelidir. Ancak göz göre göre yıllarca aynı hatalar tekrar ediliyor ve sonuç da genellikle başarısızlık oluyor ise, taraftarın da bunda sorumluluğu olduğu açıktır. Taraftarların yöneticileri en azından tek bir sezon için dahi olsa, uygun yöntemlerle ve demokratik haklarını kullanarak uyarması gerekir.

Şova dönük transferler, yaşlı yıldızlar ve oynanan düzeysiz futbol ile gittikçe Arap ülkelerine benziyoruz. Roberto Carlos gibi 35 yaşını aşmış eski yıldızlarından medet umuyoruz. Bu tür oyuncular da zaten yıllık 4 milyon Euro’ dan kapıyı açıyorlar. Örneğin Carlos' un 1 yılda aldığı ücret, Turkcell Superlig' de yer alan bir Anadolu takımının transfer bütçesinin neredeyse tamamına denk. Neticede bu tür futbolculardan 4 milyon Euro’ luk verim alınamıyor. Zaten hem Türkiye'de hem de dünyanın gelişmiş ülkelerinde bu tür yaşlı yıldızları milyonlarca euro bonservis ve yıllık ücretler ödeyip transfer ederek sansasyon yaratma dönemi de çoktan kapandı. (Arap ülkeleri ve bazı Asya ülkeleri hariç) Sansasyon ancak genç yıldızların transferi, dünya genelinde ticari ürün satışlarında kırılan rekorlar, önde gelen uluslararası spor medyasında devamlı surette yer alma ve uluslararası arenada sportif başarı ile sağlanıyor. Sportif başarı sağlayamayan kulüpler ne tür sansasyonel transferler yaparlarsa yapsınlar uzun süre gündemde kalamıyorlar. Başarı şart. Hala bunu anlayamayan kulüp yöneticileri var. Dünya bugün Barcelona' yı konuşuyor, onu takdir ediyor. Altyapı, oturmuş takım düzeni ve nokta transferler. İşte Barcelona' yı Barcelona yapan unsurlar. Gerçi Türkiye’ deki futbol izleyicisi de artık uyanmaya başladı. Artık yaşlı eski yıldızların transferleri taraftarı memnun etmiyor. Taraftar şov değil, sahada terini son damlasına kadar akıtan takımlar izlemek istiyor. Futbol yöneticilerinin bu gerçekleri kavranması şart.

Transfer zorlukları ile ilgili olarak yukarıda sıraladığımız koşulların çok önemli bir kısmı da ülkemizin sosyal, kültürel, ekonomik ve altyapısal gerçeklerinden kaynaklanıyor. Bunların kısa vadede düzelmesi zor. Ya da bir başka deyişle, yabancı futbolcuların gözündeki Türkiye ve Türk futbolu imajını değiştirmek kısa sürede mümkün değil. O zaman ne yapılabilir? Yapılması gereken basit. Ülkemizdeki futbol anlayışı, hatta mümkünse spor anlayışı değiştirilmeli. Altyapılar güçlendirilmeli. Spora ciddi yatırım yapılmalı. 70 milyonluk genç ve yetenekli böylesi bir nüfustan, futbolcu üreten dev bir fabrikaya dönüşmek gerekiyor. Dünyaya futbolcu ihraç eden bir ülke haline gelmek gerekiyor. Yabancı oyuncuların kalitesinin artırılması, kalitesiz oyunculara geçit verilmemesi gerekiyor. Kulüplerin bütçelerinin önemli bir yüzdesini altyapı yatırımlarına aktarılması zorunlu hale getirilmeli. Futbol ve diğer sporların milli eğitim politikalarına entegre edilmesi şart. Diğer bir deyişle, ülkemiz genelde spor, özelde ise bir futbol politikası oluşturmak mecburiyetinde. Tüm bunlar ise vizyon ve bütçe gerektiriyor. Önemli bir siyasi destek gerektiriyor. Esasen genç nüfusu düşündüğünüzde, bu tür bir desteğin ve çabanın, siyasi olarak geri dönüşünü tahmin etmek zor olmasa gerek. Yani herhangi bir siyasi iktidar topyekün bir futbol kalkınma hamlesi çerçevesinde, gerekli kaynağı ayırır, stratejileri doğru belirler ise futbol, ihracatımızın önemli bir kısmı haline gelebilir. Ülkemiz gençlerinde böylesi bir yatırımın gerektirdiği yetenek ve kapasitenin var olduğuna inanıyorum. Avrupa'nın Brezilyası olmak düş değil. Bu sayede her yıl milyonlarca Euro’ yu dış transferde sokağa atmamış veya gereksiz yere harcamamış oluruz. Üstelik ülkemizdeki işsizlik oranı düşünüldüğünde, böylesi bir futbol kalkınma hamlesinin ne derece önemli olduğu görülebilir.

Kulüp yöneticilerimize transfer ve altyapı çalışmalarında sistemli, disiplinli ve sağduyulu olmalarını; siyasetçilere ise sporu, özellikle de futbolu ülkemiz açısından önemli bir ekonomik ve sosyal unsur olarak değerlendirip, Türkiye’ nin futbol kapasitesi ve marka değerini artıracak gerekli stratejik adımları atmalarını tavsiye ediyoruz.

Kısa vadede ise transfer politikaları yeniden şekillendirilmeli ve mutlaka oyucu takip eden sistemler kurulmalı. Özellikle Güney Amerika ve Afrika ligleri takip edilmeli. Böylesi sistemleri kurmak ve geliştirmek yıllık 5-6 milyon Euro'ya mal olur ve bu yatırım kendisini kısa sürede amorti eder. Bu sistemleri kendi bütçeleri dahilinde başarıyla kuran Avrupa takımları var. Üstelik büyük takımlar da değiller. Ancak her sene takip edip kadroya kattıkları genç yetenekleri 1-2 sezon sonra 30-40 milyon Euro’ ya büyük takımlara satabiliyorlar. İşte Lyon örneği. İşte Sevilla, işte Zenit. Ülkemizde ise Gençlerbirliği ve Gaziantep bu tür politikaları senelerdir uygulamaya çalışıyor. Yakında Sivasspor' un da bu sistemi başarıyla oturtacağına şahit olacağız. Aykut Kocaman' ın da bu tür bir sistemi oluşturma yönünde çalışmalar yapacağına inanıyoruz.

 
Toplam blog
: 575
: 567
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

İlgi alanları ekonomi, para politikası, siyaset, edebiyat, futbol, Türk ve Ortadoğu Tarihi, AB ve..