Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '07

 
Kategori
Futbol
 

Transfer mi yoksa salı pazarı mı?

Transfer mi yoksa salı pazarı mı?
 

Futbol tatile girmeden transfer dedikoduları kapıları açık bırakılmış bir mutfaktan süzülen yemek kokusu gibi ortama yayılmaya başlar. Futbolda başarının tek ölçütünün transfer olduğu gibi bir yanılsamanın içindeyiz. Başarısızlıkta teknik adamların ellerini açarak transfere ihtiyacım var feryadının ardında yatan gerçeğin aslında o adamın yanlış tercihleri olduğunu görmek istemeyiz.

Futbol bir piyasadır; pazardır ve mutlak suretle bu pazarda bir alış veriş olmalıdır.

Futbolun futbolcularla oynandığını biliyoruz. Ancak sadece futbolcular değildir burada etkin güç. Dünyanın en büyük sol beklerinden birini transfer edip kaç maç üst üste o bölgede yapılan hatalar yüzünden gol yemiş olan Fenerbahçe'nin bu sorununu kendimize nasıl açıklarız?

Beşiktaş'ın teknik patronu Ertuğrul Sağlam lig maçı biter bitmez soluğu havaalanında alıp Fransa'ya futbolcu bakmaya gitmezden önce; evine kapanıp sezon boyu oynadığı tüm maçları şöyle bir defa da izlemeye çaba harcamış olsaydı belki ihtiyacı olan şeyin Fransa'da olmadığını anlama şansı yakalayabilirdi.

Bugün Beşiktaş'ın ve Galatasaray'ın yanlış transferlere harcadığı milyonlarca dolar yüzünden büyük bir borç batağı içinde olduğunu; yıllara sari bir temlik sarmalının içinde yaşadığını görüyoruz. Buna rağmen her transfer döneminde dört beş futbolcu daha transfer etme israfından kaçınmadıklarını da.

Oysa futbol kültürünün oturtmuş kulüpler için transfer bir vizyondur. Bugün Fenerbahçe'nin yaptığı şey gibi.

Sezon başında Galatasaray; Hakan Şükür, Ümit Karan, Necati Ateş, Nonda, Lincoln hücum hattına sahipken, Mehmet Yıldız ve Gökhan Ünal'ı transfer etme gayretine giriyorsa burada mutlak suretle bir terslik vardır. Kendi takımlarının herşeyi olan bu iki oyuncunun Galatasaray forması giydikten sonra öncekilerden bir fark yaratabilcek mi? Esas fenomen bu.

Çünkü Galatasaray takımının kimyası bozulmuş, yönetim zaafiyeti içinde debelenirken züccaciye dükkanına girmiş bir fil misali davranış içine giriyor. Galatasaray 2000 yılında çok büyük bir fırsat yakalamışken bunun altyapı desteği olmadan, geçici ve hatta tesadüfi olduğuna yönelik eleştrileri haklı çıkarırcasına bu kadar dibe vurmuşluğunun sorgulanmasının mutlak suretle yapılması gerekiyor.

Keza Beşiktaş... Son on yıla tek şampiyonluk şıkıştırıp, sahip olduğu tüm değerleri birer birer eriterek geldiği noktayı gözboyayıcı transferlerle gizlemeye çalışıyor.

Bu durumda her iki takım da transfer piyasasının aç kurtlarının oyuncağı oluveriyor. O zaman çıktıkları yer de transfer pazarı değil de Salı pazarı oluyor. Her taraftan kafa karıştırıcı bir çığlık...

"Gel vatandaş geeeel... Çifti beş milyon dolar!"
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..