Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '10

 
Kategori
Spor
 

Transferde "Fenerbahçe Modeli" kazandı.

Transferde "Fenerbahçe Modeli" kazandı.
 

Hatırlarsanız devre arası yapılan transferlere göre takımlarımızı modellemiş; sezon sonuna da bir randevu vermiştik. Şimdi sonucu konuşmamızın zamanıdır.

Üç model vardı.

Birincisi Beşiktaş modeliydi; elindeki kadronun sezonun ikinci yarısı için yeterli olduğuna inanan ve transfer yapmayan takım.

İkincisi Fenerbahçe modeliydi; teknik direktörü transfere ihtiyacı olduğunu söyleyen, sportif direktörü bu gereksinimle birkaç haftasını yurtdışında futbolcu arayarak geçirdikten sonra yerli bir santrafor alıp, sezonun ikinci yarısına elindeki kadro ve yeni takviyesiyle devam edeceğini açıklayan takım.

Üçüncüsü Galatasaray modeliydi; sağda solda kiralık, satılık, bedelsiz ne kadar futbolcu varsa takımına kazandırmak için oradan oraya koşuşturarak gösterişli ve ses getiren transferler yapan takım.

Beşiktaş bu sene sakatlıklardan başı en çok ağrıyan takım oldu. Özellikle bu sakatlıklar takıma sezon başında yeni gelmiş ve taktik kurgunun içinde önemi olan futbolcuların üzerinde yoğunlaşınca sezonun ikinci yarısında Mustafa Denizli kadro kurmada çok zorlandı. Takımın jokeri olan ve Mustafa Denizli tarafından her bölgede oynatılan Ekrem’in sakatlığı siyah beyazlı ekibin belini bükmekle kalmadı belki de şampiyonluktan etti.

Geçen seneyi devre arası yapılan Ernst-Yusuf transferi ile çift kupa ile kapatan Beşiktaş şimdi üçüncü olabilmek için lider Fenerbahçe’nin 9 puan gerisinde ezeli rakibi Galatasaray’la çekişiyor.

Galatasaray ise hem yaşadığı sakatlıklar hem de Adnan Polat-Sezgin tandeminin transferi çok sevmesi nedeniyle Beşiktaş’ın tam zıddı bir görüntüye bürünmüştü.

Galatasaray’ın sezona başladığı kadro hiç de fena değildi. Ancak Baros ve Kewell’ın uzun süreli sakatlık yaşayacağı belli olunca devre arası sanki yeniden bir takım kuruldu. Bir taraftan da elinde safra olarak gördüklerini uzaklaştırma telaşına düştü. O telaşla da işine en çom yarayacak; ikinci devre büyük eksikliğini hissettiği tek santraforu Nonda’yı da yolladı.

Bu safariye çıkmış bir takımın silahsız kalması ve vahşi yaşamın içinde hayatta kalabilmek için eldeki malzemeleri silah yerine kullanması demekti.

Kuşkusuz o malzemelerin hiçbiri ateşli silahın yerini tutamadığı için vahşi yaşamla girdiği savaşta büyük kayıplar verdi; yaralandı. Tekrar silaha kavuştuğundaysa iş işten geçmişti.

İlginçtir transfer işine girişmeyenle en çok yapan takım hafta sonu üçüncülük pozisyonu için kıyasıya mücadele edecektir.

Fenerbahçe modeli sanki kesişim kümesi gibi orta yolu gösteriyor. Ancak bütün futbol kamuoyu biliyor ki transfer edilebilecek yeterlikte ve kalitede futbolcu bulabilmiş olsaydı Fenerbahçe’nin de durumu Galatasaray’dan farklı olmazdı.

Düşünün ki; yıllarca yabancı oyuncu sınırsızlığını savunmuş bir takım sezonun ikinci devresinde bu hakkın bir tanesini kullanmamayı seçmiştir.

Fenerbahçe ligin ikinci yarısında fırtına gibi girdikten sonra peş peşe aldığı sonuçlarla Şubat ayının sonunda şampiyonluk potasından uzaklaşınca yine aynı kamuoyu tarafından transfer yapmamakla eleştirilmişti.

İşin ilginç tarafı Fenerbahçe bu bölümde defans hattındaki en kıymetli oyuncusunu sakatlık yüzünden kullanamaz durumdaydı. O iyileştikten sonra da orta sahada bir diğer yabancısı sakatlandı.

Ancak Fenerbahçe’nin Mart ve Nisan aylarında gol yemeden ve tek beraberlikle 7 maç kazandığını, Mayıs ayının ilk haftasında bunu sekiz maça çıkardığını, hafta sonu bu sayıyı dokuz yaptığında da 18. şampiyonluğuna ulaşacağını da aklımızdan çıkarmıyoruz.

Kuşkusuz bir iki eksik, cezalı ve sakat oyuncusuna rağmen Fenerbahçe’nin bu başarısının geri planında yatan şey Güiza’lı haliyle “takım istikrarı” olmuştur.

Sonuç olarak modellerden ikincisinin başarılı olduğunu görüyoruz.

Galatasaray için bir uyum sorunu olabileceğinin altını çizmiştik; bu tam anlamıyla uyumsuzluğa dönüşmekle kalmadı; takım olma özelliğini bile yok etti.

Beşiktaş’ın transfere ihtiyacı olduğu her maçta kendisini hissettirmesine rağmen yönetimin derdi kongrede yeniden seçilmek olduğu için transfer çalışması yapacak zaman kalmadı. Bu da Beşiktaş’ın hanesine başarısızlık olarak eklendi.

Fenerbahçe’nin Selçuk gibi kendi özünden bir takım futbolcuları yeniden takıma kazandırdığını gözlemledik. Onun dışında tam bir kenetlenme oldu; zaten yıllardır bir arada top oynayan bu futbolcular sezon başında gelen yetenekli futbolcuları da bünyede eriterek bugünkü pozisyona gelmiş oldu.

Demek ki takım istikrarı herşeyin önündedir.

Uzay Gökerman

Transferde üç model; Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray...

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..