Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '06

 
Kategori
Sinema
 

Trash filmi bilir misiniz?

Trash filmi bilir misiniz?
 

“TRASH" film diye bir tür olduğunu ben de bilmiyordum. Ama buna benzer bir türün hayalini her zaman kuruyordum. Frenkçe adına “fantastik” ya da “trash” (çöp kutusu) denilen sinemasal alt-tür hakkında en küçük bir fikre bile sahip değildim… Hani bazı filmleri izlerken (genellikle türk filmleridir bunlar) bu kadar da olur mu dediğimiz sahneler vardır, çok güldüğümüz… Hani baş oyuncu birilerini döverken yumruğunu sağdan atmasına rağmen adam yumruk yediği tarafa devrilir ya… Hani kalenin surlarında “kahpe bizansa” karşı dövüşen Malkoçoğlunun arkasından kadraja bir uçak girer ya, biz yuh artık deriz… Alay ederiz. Meğer “Trash” film tutkunları bunlara gülmeyi bırak çılgınca alkışlarlarmış. Sinema salonuna girdiğinde herşeyiyle dört dörtlük dokunmuş bir öykü izlemenin derdindeki formel sinemaseverler için hiç bir anlam ifade etmeyen, dahası salonu bir an önce terketmeyi gerektiren bu gibi gariplikler, bir “trash” film tutkunu içinse bulunmaz nimetmiş. “Trash” çılgınları perdede ne kadar gariplik ve hata görürlerse o kadar coşar, izledikleri filmi o denli baş tacı ederlermiş.

Bu alt-türde kötü oyunculuk ve bütçesizlik, devâsâ bütçelerle çalışılan, aşırı disiplinli profesyonel bir sinema anlayışının karşısında tam anlamıyla bir “erdem”e dönüştürülmüş ve âdeta kutsanmıştır. “Yıldız Savaşları”nın yönetmeni George Lucas, bu serinin herhangi bir filminde en arka sıralarda boy gösteren robot kostümlü bir figüranın duruşunu beğenmezse, onunla ilişkili bütün sahneleri rahatlıkla çöpe atıp, aynı bölümleri haftalar boyunca tekrar çekebilir. Çünkü, “Yıldız Savaşları” kusursuzluk mantığı içinde çekilen bir filmdir.

Oysa, “trash” sinemada böyle teknik hatalar neredeyse işin olmazsa olmazıdır. Sinema tarihine geçmiş bir çok “trash” filmde set elemanları, kamera kabloları, spotlar sık sık kadraja girer; dekorlar, makyajlar ve kostümler sapır sapır dökülür, inanılmaz kurgu hataları gerçekleşir. Tıpkı bu janrın en büyük ismi sayılan Amerikalı yönetmen Ed Wood'un ünlü “Plan 9 from Outer Space” (Uzayın Derinliklerinden Gelen Dokuzuncu Plan) adlı “trash bilim-kurgu başyapıtı”nda uçandairelerin tencere kapaklarından yapılması ve onları havada tutan iplerin açıkça görülmesi gibi… bunları okuyunca Türk sinemasına fazlaca yüklenenleri, hataları-eksiklikleri dalgaya alanları anlayamaz oldum.O zamanın olanaklarında ne kadar masum, ne kadar samimi filmler oysa…

Tiyatroda yabancılaştırmanın kullanılmasını, özellikle farslarda-vodvillerde gerçek aksaklıkların komediye dönüştürülmesini çok seviyorum."bunu sinemaya uygulasam ne olur"diyordum.meğer bu çoktan denenmiş. İmkansızlık anlarında pes etmek yerine o imkansızlığı avantaj olarak kullanmanın iyi de bir felsefesi var bence. İşte eski “Dünyayı kurtaran adam” filmi istemeden de olsa (ki zaten öyle olmalıydı) trash filmlerin bir numarasıdır. Yeri sinema tarihinde büyük ve bence de büyük olmalı.

Maalesef şimdi çekilen Dünyayı Kurrtaran Adam'ın Oğlu” filmi ise yine mükemmeliyete soyunmuş, eskisine hiç saygısı olmayan bir film:) Hiç de masum bir yanı yok. Binlerce dolar dökmüşler, en ala teknolojiyi kullanmışlar ama traş...

"Trash"değil, traş...

saygılar

 
Toplam blog
: 39
: 2880
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Sinema ve Televizyon bölümünde okuduğumdan sizinle sinema üzerine hasbihal etmeyi düşünüyorum... Si..