Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '11

 
Kategori
Öykü
 

Travma: Sıradanlık

Yine...

Sıradanlıkla ilgili bir yazı yazar adamın biri, bir gün...

Düşünmeni telkin eder.

Düşün!

Sıradan bir hayatın var.

Gözlerini açtın yeniden "aynı" dünyaya. Buğulu gözlerle şöyle bir odanı süzdün. Her şey aynı, yerli yerinde her şey. İstemsizce doğruldun yatağında. Gözlerini ve saçlarını ovuşturdun.

Belki odanda, olmasını istediklerin yok, olmasa da olur dediklerin var... Aklına felan bankanın felan kredi kartı reklamı geldi, gülümsedin (istemsizce)!

Üzerinde her ne varsa artık (mevsime göre değişkenlik gösteren), battaniye, çarşaf, yorgan vs üzerinden tiksintiyle sıyırdın. Yataktan çıkma vakti gelmişti artık. Ayağa kalktığında sol elinle penisini şöyle bir düzelttin. Bunu da istemsizce yaptın. Her şey yerli yerindeyse o da yerli yerindedir.

Odadan çıktın, tuvalete gittin, tuvaletten çıktın elini yüzünü yıkadın, dişlerini fırçaladın, saçlarını düzelttin... Travmayla yakından uzaktan bir ilgin olduysa bunları da tiksintiyle yaptın.

Odana döndüğünde yine baktın şöyle bir etrafa... Küfretmek geçti içinden. Her şey yine yerli yerindeydi. Bu defa o iğrenç bankanın iğrenç kredi kartı reklamı gelmedi aklına. Gülümseyemedin. İğrendin belki azıcık...

Üzerindeki kefeni andıran eşofmanlarını çıkardın. Üniformanı giyme vakti gelmişti artık. Yeniden ölmek için bir on altı saatin daha vardı elinde. İstediğin gibi harcayabileceğin bir on altı saat! Bunu düşünüp heveslendin biraz.

Ve kahvaltı yapma zamanı.

Kahvaltı alışkanlığı insanların kişiliğini derinden etkileyebilen çok basit bir kavram aslında. Düzenli olarak evinde kahvaltı yapan insanlar sosyal yaşamlarında da belli bir düzene sahipler. Kime göre mi? Sanırım bana göre.

KAHRAMANIMIZ...

Sonunda evden çıkmayı başarabildi bizim kahraman. Dairenin kapısını çekmeden anahtarları alıp almadığını kontrol etti. Yeniden çilingir çağırmak istemiyordu. Kendi evine girememenin verdiği o iğrenç duyguyu anımsadı, tiksindi. Kapıyı çekip erdivenlerden ağır ağır inerken, neden asansörlü bir evde oturmadığını geçirdi şöyle bir zihninden. Yanıtı basitti aslında. Kendisi de biliyordu nitekim. Önemsemedi.

Binadan çıkarken her gün olduğu gibi oturduğu dairenin pencerelerine baktı. Her şey o kadar aynıydı ki. Merdivenleri indiği gibi yavaş adımlarla yürümeye devam etti. Bir dakika kadar yürüdükten sonra köşedeki büfenin önünde durdu. Gazetelere şöyle bir baktı. Kahrolsun dedi. Her şey yine aynı. Her gün aynı olan gazeteleri bile bile yeni bir şeyler varmış gibi ilgiyle inceledi bir kaç saniye. Sonrasında içlerinden bir tanesini eline alıp büfedeki gence günaydın diyerek 50 TL uzattı. 50 kuruşluk bir gazete için her sabah elli lira uzatırdı. Parayı gördüğünde şaşırmadı aslında büfeci genç. Ama biraz nefret biraz da bıkkınlıkla "Abim bozuk yok mu ya" diyebildi ancak.

Büfeci parayı bozmaya çalışırken her sabah okuduğu o köşe yazsını okumaya çalışıyordu. Büfeci genç isyan dolu bakışlarıyla 49 lira 50 kuruşu adama uzatırken adam yazıyı bitirmişti nerdeyse. Paranın üzerini aldıktan sonra gazeteyi çöpe atan adama büfeci genç gerçekten tiksintiyle bakıyordu.

(...)

1/120 

 
Toplam blog
: 8
: 554
Kayıt tarihi
: 24.12.06
 
 

Açıköğretim Fakültesi Öğrencisiyim.. 2005 Yılında Ticaret Meslek Lisesi'nden mezun oldum.. İstanbuld..