Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '07

 
Kategori
Anılar
 

Trenler, ben ve diğerleri

Trenler, ben ve diğerleri
 

Bugün Cuma. Bu hafta blog yaz(a)madım. ("N'oldu, yazacak konu mu kalmadı") düşüncesi içinde olanlara yanıt olsun diye, geçmişte yaşadığım mizah içerikli ancak günümüzde özellikle kadın - erkek ilişkilerine bakış açısından kara mizah olarak yerini korumakta olan bir öyküm var sırada.

Eski sayılır, tarihini tam olarak hatırlamıyorum ama kaçıncı yüzyıl olduğunu iyi :)bilirim. 19. y.y. sonları idi. Yıllardan, aylardan, günlerden hangisiydi? Önemi yok. Bir tren yolculuğu yapıyordum. İzmir'den Ankara'ya. Gişeden bileti alırken "Cam kenarı olsun, yanıma akıllı uslu birini verin" deme şansım yok o dönemlerde. Yanıt her zaman hazırdır "Bilgisayar ayarlıyor yerleri" yani kısacası ne çıkarsa bahtınıza. Günümüzde de öyledir. Bankada sistem çalışmaz, paranızı yatıramaz, ATM'lerden para çekemez, elektrik-su kuyruklarında beklersiniz, gişelerde beklersiniz, beklersiniz de beklersiniz. Neden? Yanıt ve suçlu aynıdır. "Bilgisayarlar"

Neyse konuyu dağıtmayayım, ben biletimi aldım. Akşam 20.00 gibi Karşıyaka tren istasyonunda olup Basmane'den gelecek treni beklemeye başladım. Şimdilerde metro çalışmaları nedeniyle mevcut hat yeniden gözden geçiriliyor, tünel benzeri çalışmalar sürüyor, şantiye görüntümüz aylardır devam ediyor. Güzel günler yakında diyerek bizlere yani İzmir'lilere çok geç sunulan bu hizmetle tanışma mutluluğuna erişmek için tüm şehir büyük bir sabır göstererek bekliyor. Bir çok ayrılıklara, kavuşmalara şahit olmuş asırlık tren istasyonumuzda böylece tarihe karışıyor. Acaba kimler burada ne hüzünler ne sevinçler yaşadı, dile gelse de anlatsa.

Tren geldi, yerim cam kenarı değil, koridor tarafı. Olsun. Yolculuğun her türlüsünü severim. Kendimle konuşur, dertleşirim. Yolculukların en güzel yanı ise yanınızda en iyi yardımcı erkek oyuncu kategorisine giren çanta, bavulun bulunmamasıdır. (İsteyenler en iyi kadın oyuncu olarak değiştirebilirler.Benim aklıma önce o geldi) Çünkü trenden, otobüsten inince özgürlüğünüzün bir elini onlara kaptırmazsınız. Ben yerimi aldıktan çok kısa bir süre sonra oturduğum koltuğun cam kenarındaki sahibi pardon sahibesi geldi ve yerinin orası olduğunu öğrendikten sonra çığlığı bastı. "Burada erkek var".

(Saniyelerle değerlendireceğim geçen süre içinde aklıma gelenleri söylesem ortalık TV'lerde yaşanan BBG kavgalarını aratmazdı. "Hanımefendi, ben erkek değilm, biz 10 kardeşiz, hepimiz kız çocuğu, ben en küçükleriydim, ailem bu özlemlerini gidermek için beni erkek gibi yetiştirdiler, bakın bıyıklarıma, tutun, koparın, hatta isterseniz...") derdim ama bütün bunlar yani iki parantez içinde kalan eylemler zamanın durdurulması ile yaşanmadı, sadece benim aklımdan geçti.

Kondüktörün sesi ile ayıldım. "Beyefendi, biletinizi görebilirmiyim?" Alıp inceledikten sonra cırtlak sesli bayana "Doğru, sizin yeriniz burası, beyefendinin yanı". Daha yolculuğun başında tüm gezinin içine eden, tüm hayallerimi yıkan ve yıllar sonra beni blog yazmaya zorlayan bayan ısrarla "Ben burada oturmam" deyince, ben de görevli ile konuşarak "Tamam, ben bir yer bulurum, " deyip uzaklaşırken kompartımandaki diğer yolcular özellikle bayanlar garip, kuşkulu, meraklı gözlerle beni izlediler. (Bir ara durup "BOMM" diye bağırsam amma korkarlardı diye geçirdim içimden, ne de olsa erkekiz)

İkinci neyse'mi burada kullanıyorum. Beni ancak restoran paklardı. Çay-kahve türü keyif veren içeceklerin zamanı değildi, Onlar beni yatıştıramayacakları içindir ki sizin aklınıza gelenleri yaptım. Masayı donattım. Sonra bir ara trendeki görevli yanında (sonra kendisinin başmakinist olduğunu öğrendiğim) başka bir görevli ile geldi, onlarla ilgisi olmadığı halde olanlar için özür dilediler, baş makinisti masama buyur ettim, muhabbet uzadı, restoran kapandı, garsonlara içecek desteği karşılığında uzatmalara eklenen bir saat daha. Baş makinistin anlattığı ilginç yaşanmış öyküleriydi orada geçen güzel, tarifsiz sürenin uzamasının nedeni. Sonra o görevine döndü, ben de kompartımanların birinde iki boş koltuk gördüm, birine uzanıp kötü başlayan ancak ilginç süren bu yolculuğun muhasebesini yaparken ya uyuya kalmış ya da sızmışımdır. Görevlilerin de tanıdıkları için rahatsız etmediklerini sanıyorum.

Aradan onca yıl geçmiş olmasına rağmen hala kadın-erkek ilişkilerine bakışımızda değişiklik yok. Belki daha da kötüye gidiyor. Denizlere varana kadar sürüyor cinsiyet ayrımı. Karşı cinsten iki kişinin bir arada bulunmaları başka gözle değerlendirilebiliyor. Böylece yeni dostlar edinmek, yeni dostluklar yaşamak isterken akıllarda hep bu korku ve bu düşünce var. Başkaları ne der acaba? Ne derlerse desinler, kendinizden, karşınızdakinden eminseniz neden yeni dostlar, yeni arkadaşlar edinmeyesiniz? İleriye doğru adımlar atmalıyız bu anlamda. Mehter marşı eşliğinde değil. Müziği de siz seçmelisiniz. 19. y.y. çok geride kaldı, Milenyum çağı başladı. başladı diyoruz ama.

Yeni dostlar bulmanız dileklerimle, iyi hafta sonları.

İZMİRLİ BLOGYAZARLARIMIZ : Pazar günü Güzelgah'a gidelim. Hem orayı da tanımış olursunuz. (Eski adıyla Parmakyalatan) Saat 11.00 de orada buluşalım.

Resim : www.artcylopedia.com dan alınmıştır.

 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..