Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

24 Şubat '07

 
Kategori
Eğitim
 

TRK

TRK
 

Geçen hafta içinde travma ve resüsitasyon kursu (TRK) için Mersin Üni. Tıp Fakültesindeyim. Geçen yaz "çocuklarda ileri yaşam desteği (Çilyad)" kursu almıştım. Her iki kurs, bilgilerimi tazeleme ve yeni bilgileri yorumlama adına benim için oldukça öğreticiydi. Her hekimin, özellikle uzman hekimlerin mutlaka alması gereken kurslar olduğunu vurgulamalıyım. Bu konuda eğitim veren öğretim elemanlarına teşekkür etmeyi bir borç sayarım. Gönülden bizlere destek oldular.

Ülkemizde yaşanan trafik kazaları sonrası kurturma girişimlerinin bilgisiz ellerde bir faciaya dönüştüğünü haberlerde sıkça görürüz. Olay yerine geç ulaşan sağlık ekibinden şikayet edilmektedir ama bunun temel nedeninin yollarda ambulanslar için ayrılmış bir güvenlik şeridinin olmaması olduğunu da vurgulamak isterim. Bu sorun çözülmeden "olay yerine geç ulaşan sağlık ekipleriyle" ilgili haberler devam edecektir.

TRK kursu travmaya uğramış bir hastaya ilk, sonra ve daha sonraki yaklaşımları adım adım incelemekte ve dünya tıbbının ulaştığı son yeniliklerden örnekler sunmakta. Beş yılda bilgilerin eskidiği düşünülerek tekararlanması da planlanmakta. Tüm hekimlerin bu kurslara katılmaları gerektiğini yeniden söylemeliyim. Nitekim kursa katılan göz doktoru bir arkadaşımızın varlığı, branş farklılığına rağmen çağdaş düşünceye örnekti.

Genel olarak TRK kursu doyurucuydu ve öğretim kadrosunun konulara hakim olduklarını da söylemek isterim. Ancak TRK merkezinin İstanbul olması ve tek kitap üzerinden kursun yapılıyor olması bazı sakıncalar doğurmuştur. Gösterilen slaytlarda imla hataları ve cümle kuruluşlarındaki özensizlik sezilmekte. Örneğin vaka değerlendirmesi sırasında şu cümle ilgimi çekti: "26 yaşında erkek hasta, 'silahıyla' oynarken kendini bacağından vuruyor"... Şahsın fotoğrafında güvenlik görevlisi de olmadığı anlaşılınca, "26 yaşında silah sahibi olmanın, kişinin doğal hakkıymış" gibi algılanmasına yol açmaktadır cümle. Daha özenli olunduğunda fark edilmeyen yanlışlarında düzeleceği inancındayım.

Teorik sınavda sorulan gebelikle ilgili bir sorunun, birçok kadın doğum uzmanın dahi yapmakta zorlanacağı da bir gerçek. Ülkemiz gerçeğine yaklaşma adına "daha çok pratik ağırlıklı" bir kursun yararlı olacağı kanısındayım.

Diğer bir konu ise, "çocuklara şiddet ve istismar" konusunun, kursu anlatan hocamız tarafından önemsenmesi sayesinde gündeme getirildiğini düşünmekteyim. Nedeni ise bu konunun, İstanbul'un hazırladığı soruların içinde yer bulamamış ve yeterli önemin verilmemiş olduğudur. Acil poliklinik gözlemlerimden yola çıkarak, çocuklara yönelik şidetin ve istismarın sanılandan çok daha fazla olduğunu belirtmek isterim. Duyarsız toplum, suça bilmeden katılır.

Eğitim sistemimiz, "ezbercilik ve sınavcılık" hastalığından çok, olaylara doğru bir gözle bakabilmeyi verebilmelidir. Şimdilerde öğretme ağırlıklı bu kursların, zamanla "formalitelere" dönüşmesi riskine karşı dikkatli olunmalıdır.

TRK kursunun yapıldığı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesine de değinmek isterim. Fakülte, daha on yaşında bile değilken bir çok önemli atılımlar yapmıştır. Sayın Prof.Dr. Aytuğ ATICI, Çilyad kurs eğitimini Mersin'den yönetmektedir ve eğitimin Türkiye'nin dört bir yanındaki hekimlere ulaşmasını sağlamışlardır. Mersin için büyük bir kazanımdır. Büyük Atatürk'ün "Mersin'e sahip çıkınız" sözüne çok güzel bir anlatımdır. Tıp fakültesinin hemen yanında bulunan devasa boş arazi belediye tarafından fakülteye verilmeli, tıp fakültesi merkezde kalmalıdır. "Uzlaşma kültürünün" yaşatılabilmesi ve herkesin en kaliteli sağlık hizmetini alabilmesi adına fakülte yerinde kalmalıdır. Bu yüzden fakültenin şehir dışına taşınması görüşlerini doğru bulmuyorum. Üstelik fakültenin şimdiki konumunun, 52 katlı binanın kongre turizmine katkı yapacağı, Orta Doğu'nun en büyük tıp merkezi olmasını da sağlıyacağı ümidindeyim.

Kurs bitiminde dağıtılan katılım belgelerinin verilmesi sırasında yaşanan bir olayı sizlerle paylaşmak isterim. Ülkemizde sağlık sorunları daha önceleri hasır altı edilirdi. Hatta SSK' lı hastalar ilk bizlere, yani devlet hastanelerine muayene hakkıyla geldiklerinde, yıllarca çözülmemiş sağlık problemleriyle karşılaştık. Şimdilerde gelen hastaların neredeyse yüzde sekseni SSK' lıdır. Sağlıkta dönüşüm programı, tüm bu yığılmış sorunların çözümü adına geliştirilmiş, gelişmiş ülkelerin de sağlık tecrübeleri göz önüne alınarak hazırlanmış bir program. Oldukça da güzel yollar alındığı söylenebilir. Örneğin, hekimlerin muayenehanelerini kapatarak yanlızca hastanelerde çalışmaya yönelmeleri bu programın başarı ilkesidir fikrimce. Herkese eşit sağlık hizmeti sunulması ana hedeftir. Katıldığım kurslar da bu program dahilinde "hekimlerin sürekli eğitimi" ilkesiyle hazırlanmıştır. Katılım belgelerinin dağıtımı için sağlık müdür muavinin de gelmesi sevindiriciydi. Sağlık müdürlüğünün, kursların düzenlenmesi adına emekler verdiği anlaşılıyor. Bir doktor arkadaşımızın, "112 ambulanlarının amaç dışı ve bazı siyasi partilerin istemleri doğrultusunda kullanıldığını" dile getirmesi ve konuda sorular sorması nedeniyle vahim bir gerçekle yüzleştik. Doktor arkadaşın söylediği şuydu: "112'nin; doktoru, hemşiresi, şöförüyle birlikte sağlık müdürlüğünün bilgisinde, Mersin'den Ankara'ya hasta götürdüğüydü". Buraya kadar olay yasal görünmekte. Ancak, sözlerinin devamında, "götürülen hastanın, evinin önünden, ayakta acil bir durumu olmaksızın yakınlarıyla ambulansa bindikleri, ambulansın arkasında çaylar kahveler eşliğinde Ankara'ya gittiklerini" anlatmıştır. Yaklaşık, toplam 5 oy için bir parti bunu yapmışsa eğer, halkın parasını, 112 ambulansının zamanını aldıklarından ötürü durumu vahim bulurum. Eğer babanız kalp krizi geçirdiğinde 112 ambulansı bulamazsanız ve ambulansınız da güle oynaya Ankara'ya "taksi" görevine gönderilmişse, durum vahimdir. Üstelik bunun "sık tekrarlandığını" sözlerine eklemesi dikkat çekiciydi. Halbuki bu tür işler için belediyelerin ve sivil kuruluşlarının toplum hizmeti sunan ambulansları vardır. Kaldıki bölgemizde iki adet tıp fakültesi varken, "daha fazlası - Ankara'da- ne olabilir?" sorusu akla gelmektedir.

Sonuçta tüm verilen hizmetler halkın vergileriyle sağlanmaktadır. Burada herhangi bir siyasi oluşuma sözüm değildir. Bu konu, 15 yıllık meslek hayatımda gördüğüm kadarıyla, tüm partilerin bilerek veya bilmeyerek bu konularda istismara açık olmasından kaynaklanmaktadır. Halkın içindeki "açıkgöz" diye niteleyebileceğimiz bazı insanların istemlerinin bencilliği de bu suçun oluşumuna en büyük katkıyı yapmaktadır. Halbuki sivil irademize sahip çıkacaksak eğer, bizi temsil eden insanların yaptıkları hizmetlerin niteliğine bakarak, seçim zamanı kişileri değerlendirmemiz daha doğru olacaktır. Örneğin Mersin'i temsil eden vekillerin, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesine yapacakları katkıların, parti gözetmeksizin tüm halkı kucaklayacağı da bir gerçektir.

Son sözlerim TRK kursunu kordine eden doktor arkadaşlarıma olacaktır. Bu kurslar Avrupa birliğine uyum sürecinde sağlık bakanlığının girişimiyle sürdürülmektedir. Bir fedakarlık olarak bizlere sunulması ve kurs yerinin kent dışına çıkarılmak istenmesini yanlış buluyorum.

Kendimizi eleştirmeyi ve çıkardığımız sonuçları değerlendirmeyi daha çok yapmalıyız ki en doğruyu bulup uygulayabilelim. Şunu unutmamakta yarar var: İnsan hatalarıyla bir bütündür. "Herşeyi en iyi ben bilirim" diyen bir insanın yapacağı bir hata, en büyüğünden olacaktır. Ama "sürekli sorgulayan, soran" bir birey, daha az hata yapacaktır.

Sağlıcakla kalın...

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..