Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

TRT-ŞEŞ

TRT-ŞEŞ
 

Güneydoğu yöremiz için Kürtçe yayın yapacak bir kanalın kurulması konusu ortaya çıktığından beri, bu konuyu ilgi ile izliyorum. Hazırlık aşamasında pek fazla yazılıp çizilmedi. Sadece birkaç hükümet yetkilisinin görüşleri ve birkaç yazarın düşünceleri medyaya yansıdı. Toplum bilimcilerinin, genel kamu oyunun fikirleri alındımı, böylesi bütün halkın vergileri ile bir kesime götürülen hizmet gerçekten ihtiyaçmıdır, yoksa sadece oy kaygısının öne çıktığı, ileride büyük sorunlar getirebilecek bir olayın başlangıcımıdır, tam anlaşılamadı. Tabii ki, yönetimin yaptığı icraatlar herkezi eşit derecede mamnun edemez. Ancak, vergi gelirleri ile sadece bir kesimi ilgilendiren bir icraat yapılıyorsa, toplumsal mutabakat gereklidir diye düşünüyorum. Şu gerçek de gözardı edilmemelidir ki, toplumsal mutabakat, seçimlerde alınan oy oranı değildir.

Buraya kadar konunun yönetimle ilgili yönüne baktık. Kişilerin düşüncelerinin farklı olması normaldir. Bu düşüncelerin kimi insani, kimi duygusal, kimi çıkarcı, kimi ulusal, kimi ırkçı olacaktır. Hepsinde haklılık payı vardır. Bununla birlikte insanlar duygusal veya insani düşüncelerini açıklarken, konunun toplumsal ve ulusal boyutunu da hesaplayıp birlikte dile getirmelidirler.

Şu an özellikle güneydoğuda yaşayan halkın bir kısmı bu karardan çok mutlu olmuşlardır. "Ne güzel kürtçe şarkı türkü dinliyoruz" diye sevinen, bu görüşlerini yazılı basına yansıtanlar var. Şahsen bende müziğin her türünde olduğu gibi gönül telimi titreten bir kürtçe şarkı duyarsam dinlerim. Ama iş bu kadar basit değildir. Yıllardır kimliğimiz, dilimiz diye yaygara yapan bir kısım kürt kökenli yöneticiler, daha kanal açılır açılmaz, "dilimizi kurtardık, şimdi sıra topraklarımızda" diye demeçler vermeye başladılar. Bu kişiler kabul edelim veya etmeyelim, o yörede sevilen, inanılan kişilerdir ki, belediye başkanlığı, milletvekilliği gibi halk oyuna ihtiyaç duyulan görevlere gelmişlerdir. nitekim bir belediye başkanı su faturalarını kürtçe göndermek isteğini dile getirmiştir bile.
Yaşadığımız dünyaya baktığımızda görüyoruz ki, üniter bir devleti ayakat tutan en büyük güçlerden biri dil birliğidir. Eğer bir ülke içinde farklı diller kullanılıyorsa o ülkenin sonu yakındır. (Yugoslavya örneği)

Bu, hiçbir zaman bir ülke içinde yaşıyan değişik etnik kökene mesup insanların kendi dillerini kullanamaması demek değildir. Nasıl ki herkez özel hayatında istediği gibi giyinebiliyor, inanabiliyor ise, istediği dilde konuşur, şarkı söylyebilir, başka etniklikleri yapabilir. Ancak resmi olarak yazılan ve konuşulan dil tek olmalıdır, bu ulusal birliğin ayakta tutulabilmesinin olmazsa olmaz şartıdır.
Eğer ulusal birliğimize önem vermiyorsak her etnik gurup önce kendi dilini kullanır ki, bu değişik etnik kökenli yurttaşları hızla ayrıştırır, ötekileştirir. Daha sonra topraklar ayrılır. Birliğin, bütünlüğün olmadığı ülke ufak lokmalar halindeyse iştahlı ağızlar tarafından hızla yutulup yokedilir.

Yok olmak istemiyorsak, önce ulusal dilimize sahip çıkmalıyız.

Esen kalın.

11/1/2009
 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..