Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

TSK hakkında

TSK hakkında
 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin öyle ulu orta gündeme gelmesi ve yine ulu orta suçlanması benim aklımın alacağı ve kabullenebileceğim bir konu değil. Bu konudaki düşüncelerimi de yeri geldiğinde tekrar da olsa yazmaktan geri kalmıyorum.

En son “Akıllı olalım akıllı” başlıklı yazımda da bundan söz ederek, askerimize “sahip çıkma” konusunu dile getirdim.

Bu yazıma bir yorum aldım. Yorum aynen şöyle:

“Merhaba… Bahsi geçen önceki yazınızı okumadım ama. Bu yazınızda konu ettiğiniz silahlı kuvvetlerimize sahip çıkma kuralını ben de destekliyorum.

Yalnız!...

Vatandaşı, halkı korunmak amacı ile kendisine verilmiş silahı tutar da darbelerde olduğu gibi kendi vatandaşına doğrultur, asmaya kesmeye kalkarsa hayır. İleri ülkelerde silahlı kuvvetler yok mu? Var, ama onlar mazeret ne olursa olsun halkın ve onun seçtiklerinin emrinde. Doğru yanlış olma kararını Halk vermesi gerekmez mi? Siz bir işveren olsanız, fabrikanıza bekçi alsanız, onun sizin işlerinize karışmasını ister misiniz? Onun görevi emniyeti sağlamaktır. Darbeler ne oluyor? Vatandaşın verdiği silahı vatandaşa doğrultup, seni senden korumak için yapıyorum demeye mi geliyor. Vatandaşının emrinde ve hizmetinde olan bir silahlı kuvvetler her zaman başımın üstünde yeri var. Gücünün yetmediği, bana ihtiyaç duyduğu anda canım feda. Ama, sadece oraya kadar. Bunun için ödeme yapılıyor. Sevgiler, saygılar.”

Bu yorumu yazan arkadaşımıza verdiğim cevap da aynen şu:

“Sayın (….) Fabrikanızdaki "Bekçi" ile Türk Silahlı Kuvvetlerini aynı kefeye koymanıza şaşırdım doğrusu. Kaç yaşındasınız bilmiyorum ama ben TSK’nin "Darbe" denecek bütün eylemlerini bizzat yaşamış olan birisi olarak şunu söylüyorum: TSK, bu güne kadar silahını hiç bir zaman "Milletine" çevirmemiştir, çevirmez de... Ama bu konuya uzun ve yazı ile cevap vereceğim. Saygılarımla”

Değerli milletim…

Değerli arkadaşlarım…

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu yorumu yazan arkadaşımızın “art niyet” içinde olduğunu düşünmüyorum. Bu düşüncemi de, yorumunun birinci cümlesi destekliyor. Görünen o ki, bu kardeşimiz de Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında yapılan olumsuz propagandalardan etkilenmiş.

Bakınız ne talihsiz bir cümle ki, Türk Silahlı Kuvvetleri ile bir fabrika bekçisini aynı kefeye koyabiliyor.

Böyle bir anlayışı “Düşünce sürçmesi” olarak kabul etmek istiyorum. Umarım kendisi de bu konuda “Evet… Düşünce sürçmesi oldu” diye onaylayacaktır.

Diğer taraftan… Kendisinin “İleri ülkeler” dediği ülkeler hangisi acaba? Avrupa ve diğer İskandinav ülkeleri olsa gerek. Çünkü bizim aklımıza “Demokrasi” denilince genelde o ülkeler örnek gösterilir ne hikmettense… Eğer kastedilen o ülkeler ise, ben böyle düşünenlerimize de öncelikle Türkiye’nin jeopolitik yapısını incelemelerini önereceğim. Bizim ülkemizin “Göstermelik” orduya emanet edilemez gerçeğini buradan bulabileceklerini sanıyorum.

Yorum yapan kardeşimiz demokratik (!) yaklaşımla Türk Silahlı Kuvvetlerinin “…mazeret ne olursa olsun halkın ve onun seçtiklerinin emrinde…” yani halkın emrinde olması ve emri de seçtikleri eli ile orduya vermesi gerektiğini vurguluyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu güne kadar olduğu gibi, bu günden sora da hep “Milletinin” yani “Halkın” emrinde olmuştur. Ancak “Millet” bazen ehil elleri seçmekte yanlışlıklar yapmıştır. İşte o zaman da Türk Silahlı Kuvvetleri, emri vekilden değil de aslından almıştır. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her zaman “Milletin” veya bir başka deyişle “Halkın” bizzat kendisi olduğunun farkına varamayanlar, siyaseten yanlışlar içinde kalmışlardır. Bunun da dikkatten kaçmaması gerekir.

Sormak gerekmez mi, Çanakkale’deki şehitler hangi ordunun şehitleri? Sarıkamış’taki, Yemen’deki, Trablus’taki, Sakarya’daki şehitler hangi ordunun şehitleri?

Oralarda ordusuna komuta etmiş komutanlar hangi ordunun komutanları?

Türk Silahlı Kuvvetleri, 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 tarihinde iki kez yönetime fiilen el koymuştur. Her ikisinde de “Milletine” silah doğrulttuğu nerede görülmüş?...

Bunu böyle propaganda yapanların amacı başkadır. Biz onları da biliyoruz, hem de içinde yaşayanlardan biri olarak. O düşüncede olanların “…Vatandaşın verdiği silahı vatandaşa doğrultup…” ifadesi ile sözünü ettikleri “Vatandaş”lar kimler diye sorsak!...

Ben kim olduklarını biliyorum çünkü onları gördüm. Onlar, bu ülkede savunmasız insanları, çoluk çocuk demeden katledenlerdir.

Yoksa bu güne kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatandaşına silah doğrulttuğu nerede görülmüş, varsa verin bir örnek de biz de bilelim…

Bize öğretilen “Asker ocağı peygamber ocağıdır” diye onun yüceliğini öğrettiler hep. Buradan da yola çıkarak diyorum ki…

Bir…

Tarihini bileceksin ki, geleceğine karar verebilesin…

İki…

Askerine sahip çıkacaksın ki, istiklaline sahip çıkabilesin…

Üç…

Polisine sahip çıkacaksın ki, devlet düzenini koruyabilesin…

Dört…

İnançlarına sahip çıkacaksın ki, toplumun mayası bozulmasın…

Beş…

Geleneklerine, örf ve adetlerine sahip çıkacaksın ki, geleceğine bir şeyler miras bırakabilesin…

Bilmem anlatabildim mi?...

02 NİSAN 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..