Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '17

 
Kategori
Futbol
 

Tudor ve Starbucks

2012 yılında İngiltere’de önemli bir vergi davası vardı.

Davalı, ünlü kahve zinciri Starbucks, davacı da İngiliz mali idaresiydi. Mali idare, Starbucks’ın İngiltere’de yüksek cirolar elde etmesine karşın kârı başka ülkelere aktarmak suretiyle çok az vergi ödediğini iddia ediyordu. Gerçekten de Starbucks’ın adadaki cirosu milyon sterlinleri bulup, şirketin başarılı CEO’su ABD’ye terfi ederken sene sonlarında İngiltere’de ya hiç vergi ödenmiyor ya da çok az ödeniyordu.

Starbucks’ın İngiltere’de yıllık 400 milyon sterlin ciro elde edip hiç vergi ödememesi herkese biraz garip geliyordu ama Amerika merkezli kahve devinin yaptığı her şey yasalara uygundu. Kahveler İngiltere’de satılıyor, elde edilen gelirden giderler düşülüyor ve kalan tutar üzerinden vergi ödeniyordu; tabi kalırsa. Ayrıca gider olarak yapılan ödemelerde herhangi bir vergi yasasını çiğneyen bir uygulama yoktu.  

Dava görüşülürken İngiliz mali idaresi başkanı Hoc, şirketin yöneticisine o meşhur cümlesini söyledi: “biz sizi yasal olmamakla değil etik olmamakla suçluyoruz!”

Sonrasında ne mi oldu? Mahkemenin yasalara bakarak veremediği kararı, İngiliz halkı verdi. İngilizler, 1998 yılından beri ülkelerinde olan ama neredeyse hiç vergi ödemeyen kahve şirketinden kahve almayı bir anda bıraktılar. Bunun üzerine Starbucks, 14 yılda ödemediği kadar yüksek tutarda bir vergiyi bir senede ödeyeceğini ve bundan sonraki senelerde, zarar edilse dahi vergi ödemeye devam edeceğini açıkladı. Böylece tarihte ilk kez, mahkeme kararı değil de kamuoyu baskısıyla bir şirket vergi ödemeyi kabul etmiş oldu.

Bu tarihi davayı Igor Tudor’un Galatasaray’a gidişi ile ilişkilendiremezdim, eğer ki bu iş Karabükspor’un rızası ile yapılmış olsaydı.

Tudor’un Karabükspor ile yaptığı sözleşme, bu sözleşmedeki cayma bedeli, bu bedelin ödenmesiyle tarafların serbest kalması, serbest kalan Tudor’un başka bir takımla sözleşme imzalaması… Bunların hiç birisi yasa dışı değil; tıpkı Starbucks’ın İngiltere’de yıllarca vergi ödememesi gibi. Fakat sezon devam ederken başka bir takımın teknik direktörü ile görüşmek, kulübün büyüklüğünü kullanarak onu almak ve tabiri caizse “fırsattan istifade etmek” yasaların değil de etik kuralların kapsamına giren davranışlar.

“E canım hayat acımasız, Karabükspor da bu hakkı kullanıp Tudor’u gönderebilirdi sonuçta” diye düşünebilirsiniz fakat bir takımın hocasını sezon ortasında göndermesi ile bir teknik direktörün sezon ortasında “arkadaşlar bana daha iyi bir teklif var, ben gidiyorum” demesi aynı şey olmadığı gibi bu durum o teknik direktörün itibarı için de hoş değildir.

Velhasıl, Tudor’un Galatasaray’a gelişi şık bir şekilde olmadı. İsterdim ki bu işin adı şimdi konsun ve transfer sene sonunda gerçekleşsin; kamuoyu sadece yasal açıdan değil etik açıdan da tatmin edilsin.

İşin bir de sportif boyutu var elbet. Galatasaray camiası (başta o kırmızı montlu taraftar olmak üzere) Rikerink’ten “tecrübesizlik” nedeniyle memnun değildi. Nitekim Rikerink alt yapı hatta beden eğitimi hocası olmakla itham ediliyor, Galatasaray teknik direktörlüğü için yeterli görülmüyordu.

Bu durumun ardından Galatasaray’ın teknik direktörlük görevine tecrübeli ve kendini kanıtlamış birini getirmesi beklenirdi fakat Tudor ile bu beklenti karşılanmadı. Zira Tudor’un Hırvatistan’daki yıllarının çoğu yardımcı teknik direktörlük ve alt yapı hocalığı ile geçti ve Paok’taki görevine daha sezon bitmeden son verildi. Hırvat teknik adamın bu sene Karabükspor’da genel anlamda başarılı olduğunu kabul ediyorum ama bu, Galatasaray teknik direktörlüğü için yeterli bir referans değil.

İşin bir de Galatasaray'daki oyuncular ile anlaşıp anlaşamama durumu, yeni ortama uyum sağlama zorlukları, takımı tanıma, takımın hocayı tanıması gibi diğer birçok boyutu dikkate alındığında görünen o ki bu transferin sportif boyutu da en az etik tarafı kadar tartışmaya açık.

Borsada bir tabir vardır "altını doldurmak" diye. Bazı hisse senetleri kısa zamanda çok yükselirken bazıları yavaş yavaş, altını doldura doldura yükselir ve her zaman ikinci tip kağıtlar yeğdir. Igor Tudor, Galatasaray tercihi ile hızlı yükselişi tercih etti ve bu şekilde iki taraf da risk almış oldu. Olası bir kötü netice Dursun Özbek yönetiminin sonu olacağı gibi Tudor'un da umut vadeden kariyerini sekteye uğratabilir.   

can.nizamoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..