Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '07

 
Kategori
Eğitim
 

Tuğçe Baran ve öğretmenler...

Tuğçe Baran ve öğretmenler...
 

sınıfım


Vatan gazetesi köşe yazarlarından Tuğçe Baran, üç gündür öğretmenler ve mevcut eğitim sistemi ile ilgili yazılar yazıyor. Gayet sinirli bir şekilde de öğretmenlere verip veriştiriyor. Söylediklerinde fazla yok, eksik var. 10 yıllık bir öğretmen olarak, meslektaşlarımı anlatmaya kalkışsam, bende Tuğçe'dekinden daha fazla malzeme çıkar. Ama etik olarak bunu yapmıyorum, çünkü hakkını vererek çalışan öğretmenlere haksızlık etmemek adına, velilerin kafasında oluşan öğretmen profilini yıkmamak adına, ne derseniz deyin işte... Toplumda sadece öğretmenler şiddet uygulamıyor. Şiddet her yerde var. Bu toplumun içinden gelen bir öğretmenin şiddet uygulaması da affedilir değil ama kaçınılmaz hal alıyor. Ben okula gelip çocuğu için "dövün " diyen veliler gördüm. Evde dayak, okulda dayak...Büyüyünce ne yapacak? O da dövecek. İlkokul yıllarıma ait o kadar az şey hatırlıyorum ki. Hepsi bölük pörçük anılar. Ama en çok aklımda kalan yediğim sıra dayakları. Çok uslu ve çalışkan bir çocuk olmama rağmen sıra dayağı adı altında elime vurulan cetvelleri bugün hatırlıyor olmam, o haksızlığı içime sindirememden. Eğer öğretmenlerimizi beğenmiyorsak, önce çocuklarımıza sahip çıkalım. geçenlerde Pınar Kür'ün bir programda söylediği gibi, çok çocuk yapıyoruz ancak çocuk seven bir millet değiliz. Evine kat çıkan bir velinin kızını okula yırtık pırtık giysilerle gönderdiğini biliyorum. 4 katlı bir evi, altında Mercedes arabası olan bir velim vardı. Çocukları okula yalın ayak, lastik ayakkabılarla gelirdi. Kalemleri olmaz, iki kardeş aynı sınıfta diye her şeyden bir tane alırdı. Şimdi çocuğuna bu kadar değer veren bir aile, çocuğu şiddet gördüğünde şikayet edebilir mi? Etmeyi düşünür mü? Hayır! Önce anne baba olarak çocuklarımıza sahip çıkalım. Onları sevgiyle, saygıyla büyütelim ki, onlar da başkalarını sevmeyi ve saymayı öğrensin ve sevgi saygı görmediği zaman bundan rahatsız olup, durumu size bildirsin.

Öğretmen deyince herkesin aklına kendi öğretmeni geliyor ki, bu bir o kadar da çok öğretmen modeli demek. Öğretmenlik masa başında bir iş değildir. Öğretmenin kişiliği, huyları, konuşması olduğu gibi çocuklara geçer. Bu nedenle çocukları 1. sınıfa başlayacak öğretmenler, fellik fellik çocuklarını verecek bir öğretmen ararlar. İşin içinde olunca, her öğretmene çocuk verilmeyeceğini bilirler. Bunun sorumlusu öğretmenler değil. Atatürk'ten sonraki hiç bir iktidar dönemi eğitimi önemsememiştir. Benim ilk gençlik yıllarımda hiç bir şey olamayanlar öğretmen olurdu. Ben üniversiteye girdiğimde Eğitim Fak. puanları o kadar düşüktü ki, ben tercihlerime koymamıştım, çünkü lisede biyoloji sınıfını bitiren başarılı bir öğrenciydim. Anarşinin hakim olduğu yıllarda 3 ay okula devam ederek diploma alıp öğretmen olanlar vardı. Onlardan biriyle bir kaç yıl çalıştım. Resmen tiksindiğim biriydi. Ve şimdi bizimkinden çok daha güzel bir merkez okulda öğretmenlik yapıyor. Velhasıl bir okulda 50 öğretmen görev yapıyorsa, orada 50 farklı öğretmen profili vardır. Bunu önlemek için ne yapılabilir? İşte burada bakanlığın devreye girmesi gerekiyor. Suç işlediği sabit olan öğretmenin sadece görev yerini değiştirmekle olmuyor işte. Devlet memuru da olsan dokunulmamazlığın olmamalı, cezanı çekmelisin.

Devletin uyguladığı politikalar sonucu hasbelkader öğretmen oldum. Benim gibi Eğitim dışında üniversite mezunları sayesinde de öğretmen profilinin değiştiğine inanıyorum. Eğitimin eğitimini almadım ancak çok okuyan, çok düşünen, hayata değişik açılardan bakan biri olarak çocuklara değişik bir bakış açısı sundum. Hiç bir zaman "banane" demedim. Çocuklarla ilgili her şeyi ciddiye aldım, velilerle de uğraştım. İşimi severek yapıyorum. Zaman zaman hatalar yaptım, ama hatalarımı herkesten önce fark edip, onları düzeltecek yetkinlikte oldum. Ama ne öğretmenler gördüm eli öpülesi, ne öğretmenler de gördüm ki aldığı o üç kuruş maaşı bile hak etmeyen...Hiç öyle Tuğçe Baran'a protesto mesajları yollamaya gerek yok. Üstünüze alınıp, rahatsız oluyorsanız demekki yaranız var...

Ayrıca eğitim sistemini 84 yıldır oturtamamış bir devletimiz var. Son bir kaç yılda yapılan program değişiklikleri olumlu ancak bu eski sistem uygulamayı kaldırıyor mu? Hayır. Dershaneler bilgi yüklemeye devam ediyor, merkez okuldaki öğretmenler de sistemi düşünerek bilgi yüklemeye devam ediyorlar. Bu kadar çok sınavın olduğu bir ülkede başka türlüsü olmaz. 20 kişilik donanımlı sınıflarda eğitim almış çocukla, 40-50 kişilik, donanımı öğretmenden ibaret olan sınıflarda eğitim almış çocuk aynı sınava giriyor. Buna bir de dershaneye gidebilen ve gidemeyeni ekleyin. Bütün bunlar en başta eşitlik ilkesine aykırıdır. Eğitimde çözülmesi gereken o kadar çok problem var ki...Tuğçe Baran üç gün değil, üç yıl yazsa malzeme bulur.

 
Toplam blog
: 111
: 5210
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

1997 yılında öğretmenliğe başlamış bir mühendisim. Bir oğlum var. Çocukları ve yaşamı seviyorum. ..