Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '16

 
Kategori
Tarih
 

Tuğrul Bey Anadolu’yu vatan yapmak isteyen kahraman

Tuğrul Bey Anadolu’yu vatan yapmak isteyen kahraman
 

TUĞRUL BEY


Tuğrul Beyi hayranlıkla inceliyorum, onun adına bir değil birçok kitap yazabilirim. Tarihin gördüğü önemli insanlardan biri…

Ceyhun’dan Fırat’a uzanan bir devlet, bırakmış.

 

Ordusuna, Komutan ve askerlerine çok önem veren, ihtimam gösteren,

İslam dünyasını birleştiren,

Diyar-ı Rum’u alarak Anadolu’yu yurt edindiren,

Haçlı ordularıyla mücadele eden büyük bir devlet adamı…

Onunla ilgili güzel sözler söylenmiş. Birkaçını aktaracağım.

Nefsini güzel ahlâk ile ahlâklandırmıştı.

Tuğrul Bey akıllı, yumuşak huylu, çok sabırlı ve çok ketum (sır saklayan) biri idi; çok cömertti...

Allah’ın kullarına merhamet ve şefkat eder, mal ve mülke ehemmiyet vermezdi…

Kapısına ümit ile gelmiş olan hiç kimseyi boş çevirmemiş ve hiçbir âlimden yüz döndürmemiş ve hiçbir zulme meydan vermemiştir…

 

Bu önemli bir yazı, birçok yerden yararlandım, alıntılar yaptım. 

Tuğrul Bey’i anlatmak kolay bir şey değil.

Tarihte adı altın harflerle yazılması gerekenlerden…

Büyük kumandan, büyük devlet adamı, gözü kara olduğu kadar bir hayli vicdanlı biri.

 

Tuğrul Bey, Oğuzlar'ın Kınık boyundan olan Selçuk Bey'in torunuymuş.

Selçuk Bey’i bilmemek mümkün mü? Koskocaman Selçuklu Devleti denilince elbette ismini veren Selçuk Bey’i de bilmek gerekir.

Tuğrul Beyi ve kardeşi Çağrı beyi dedeleri büyütmüş. Babaları

Mikail Bey, akın esnasında şehit düşmüş.

Düşünün bu iki cengâveri Selçuk Bey büyütür de nasıl büyütür?

Selçuk Bey, gözleri çakmak çakmak olan, çok akıllı ve cesur oldukları her hallerinden anlaşılan Tuğrul ve Çağrı’yı nakış işler gibi işlemiş.

Onlara iyi bir eğitim vermiş, verdirtmiş. Dini terbiye ve milli terbiyeyi de ziyadesiyle edinmeleri için çaba harcamış. Onlara silahı en iyi şekilde kullanmalarını öğretmiş. Ata nasıl binilir, atla nasıl bir olunuru öğrettiği kadar, iyi bir devlet adamı olmak için vicdanlı olmaları gerektiğini de anlatmış.

 

Dedeleri ölünce, Tuğrul ve Çağrı birde 900 atlı kalmış.

Kim bilebilirdi ki Türk Tarihinin en büyük imparatorluk hanedanının ilk atılımlarının başladığını… Sonrasında Horasan macerası başlamış. Bu gidiş farklı bir gidiş. Horasan’ gidilmesi tarihi değiştirmiş çünkü Selçuklu Devletinin temelleri işte burada atılmış...

İki kardeş birbirlerini tamamlıyorlarmış. Biri inanılmaz cesur, diğeri yüksek devlet adamlığı vasfına sahip…

Sonra oluşmaya, büyümeye, güçlenmeye başlamışlar. Onlara Türkmen’ler de katılmış. Kısa bir süre sonra sayıları 10.000’e yükselmiş.

Gaznelilere, emniyetli bir yer olduğu için Horasan’a geldiklerini anlatan bir mektup yazmışlar.  Sultan Mesut’un tebaası olmak istediklerini, devletin sınırlarını koruyacaklarını da ilave etmişler.

Sultan Mesut Selçukluların askeri gücünü iyi bildiğinden ve her geçen gün onlara katılanların sayılarının da artığını gördüğünden çekinmiş ve üzerlerine bir ordu sevk etmiş.

Büyük muhabere olmuş. Gazne ordusu büyük bir bozguna uğramış. Selçuklular şaşırmışlar böyle bir başarı beklemiyorlarmış.

Hemen kurultayı toplamışlar.

 

Her kelimesi ders niteliğinde olan şu sözleri söylemişler.

“Düşünmediğimiz ve ummadığımız halde böyle bir hadise oldu. Bunu kendimizden bilmek hatadır. Bu büyük orduyu biz yenmedik. Biz kendimizi korumaktan fazla bir şey yapmadık. Bu onların tedbirsizliğinden olmuştur. Allah istedi böyle oldu. Ve beklemediğimiz halde bunca nimet ve alet elimize geçti. Fakir idik, zengin olduk. Bu olup bitenden dolayı mağrur olmamalıyız!”

 

Sonrasında Gazne ordusunu ikinci defa yenmişler ve Nişabur’u ele geçirmişler. Bundan sonra olanlar bir o kadar adil ve zarif şekilde sürmüş.

Sadece savaş adamı olmak devlet adamı olmaya yetmediğinin bir kanıtı da Tuğrul Bey’in zaferinden sonra yaptıkları. İyi bir devlet adamı nasıl olunuyorsa o da öyle hareket etmiş. Selçuk Bey’in yetiştirdiği bu büyük kahraman Nişabur’da, âlimleri ve şehrin ileri gelenlerini huzuruna kabul etmiş, onlarla konuşmuş, halkın dertlerinin ne olduğunu öğrenmiş. Şehrin kadısı ile de görüşmüş. Önemli sözleri aktaracağım. Şehrin Kadısı Said;

“Allah size uzun ömür versin. Oturmuş olduğunuz bu tahtı, Sultan Mesut’ un tahtıdır. Hak Teâlâ’nın gaybî perdelerinin arkasında daha neler vardır. Dikkat buyurun ve Allah’tan korkup sakının. Adalet ve insafı elden bırakmayın. Zulüm görmüş olanlar ve haksızlığa uğramış bulunanlara karşı merhametli davranın ve onların haklarını müdafaa etmeye bakın, onların dileklerini dinleyin… Bu gelişimle hakkını yerine getirdim. Bir daha gelemem. Zira ilimle meşgulüm. Eğer akla rücû ederseniz, verdiğim bu nasihat yeter ”

 

Tuğrul Bey: 

“Bundan böyle artık huzura gelmekle Kadı’nın zahmet etmesini istemem. Söylediğine göre iş yapmayı kabul ettim. Bizler buranın yabancısı garip insanlarız. Kadı haber göndermek suretiyle nasihatlerini bizden esirgemesin.” 

 

Bunlar olurken Gazne hükümdarı Mesut gelişmelerden oldukça rahatsız olmuş. Büyük bir ordu hazırlamış.

Burada da güzel bir olayın üstünde durmak istiyorum. İki kardeşin birbirlerini tamamladıklarının bir kanıtı...

Gazneli Mesut’un büyük bir ordu ile üzerlerine geldiğini duyan, Tuğrul Bey, toplanan mecliste içerilere çekilmeyi teklif etmiş.

 

Kardeşi Çağrı Bey itiraz etmiş.

“Eğer biz onu yenersek bütün cihanı ele geçiririz. Eğer o bizi mağlup ederse, firara muktedir olamayız. Zira mağlup edilirsek peşimizden nasıl gelecekleri aşikârdır. Çektiğimiz ve bugün çekmekte olduğumuz bu kıtlığı onlar da çektiler ve hâlen çekmektedirler. Bizim at ve askerlerimiz dinlenmiştir. Onlar ise çöllerden geliyorlar. Bu yaptığımız acizliktir ve korkmamak lazımdır.”

 

Nitekim Çağrı Bey’in dediği olmuş. Gazne ordusu tam bir bozgun yaşamış.

 

Şimdi yazacaklarım büyük bir akıl ve düşünülmesi gereken bir konu. Aynen aktarıyorum.

Merv’de yapılan büyük kurultayda devletin tanzim ve teşkili ele alındı. Kurultay açılınca eline bir ok alan Tuğrul Bey, bunu büyük kardeşi Çağrı Bey’e vererek kırmasını söyledi. O, bunu kolayca kırdı; ok sayısı üçe çıkınca zor kırdı; ama dört oku kıramadı. Tuğrul Bey, Selçuklu ailesi arasında tesanüdün lüzumunu belirtmek maksadı ile yaptığı bu hareketten sonra bir nutuk irad ederek, birlik halinde kalmadıkları takdirde, tek ok gibi kolaylıkla kırılabileceklerini, Selçuklu ailesinin -birleşik oklar gibi- tesanüt içinde kalmaları halinde hiç kimsenin kendilerini yenmeye muktedir olamayacağını, cihanı fethedebileceklerini söylemiş.

 

Peşinden Abbasi halifesi Kaim bin Emrillah’a şu mektubu gönderdiler; 

‘Biz Selçukoğulları daima farzlara ve sünnetlere riayetkâr bir topluluk idik. Çok vakit gaza ve cihad yolunda çalıştık. Mesut bizzat büyük bir ordu ile üzerimize yürüdü. Allah’ın yardımı ve Hazret-i Peygamber (s.a.s)’in teveccühüyle galip geldik. Bu ilahi lütfa şükür ve bu zafere hamd etmek üzere, halk arasında adalet ve insafı yaydık…” 

 

Bundan sonraki kurultayda yeni kararlar alınmış.

Görev taksimleri yapılmış.

Fethedilecek ülkeler belirlenmiş.

Tuğrul Bey’in görev alanı Batı tarafı olmuş.

Horasandaki işlerini bitirince Batı’ya yönelmiş.

Selçuklu Orduları Anadolu’ya girmiş. O dönemlerde Bizans çok güçlüymüş.

Bizans’la çarpışmaya başlamış.

1048’de Pasinler ovasında Bizans ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmışlar.

 

Bu savaşta esir alınlardan biri Gürcü Kralmış ve Bizans, kralın serbest kalması için yüklüce para teklif etmiş. Tuğrul Bey, kralı serbest bırakmış ama parayı kabul etmemiş. Buna karşılık Bizans’ta bulunan harap camiden haberdar olduklarından, caminin tamirini, beş vakit namaz kılınmasını ve Tuğrul Bey adına hutbe okunmasını istemişler ve bu da yapılmış.

 

Selçukluları tutmak artık mümkün değilmiş.

Ermeni tarihçi rahip Mateos: 

“1055 tarihinde üzerimize öldürücü bir rüzgâr esti. Tuğrul, payitahtından hareket edip deniz kumu kadar çok olan askerlerle Ermenistan’a yürüdü. O, ateş fışkırtan kara bir bulut gibi hareket edip Erciş’e geldi.”

 

Tuğrul Bey, Gaza ve cihad maksadıyla Bizans’ın doğu topraklarına girmiş. Erciş ve Bargirip kalelerini almış.

Malazgirt önünde ordugâh kurmuş.

Onun en büyük arzusu Anadolu’yu vatan yapmakmış.

Tuğrul Bey, 5 Eylül 1063 Cuma günü Rey’de vefat etmiş.

 

Tarih tiryakilik derim her zaman.

Tarihi araştırdıkça büyük heyecan yaşarsınız. Nurlar içinde yatsınlar.

Büyük hükümdarların, büyük zaferlerini okuduğunuzda dua etmek gelir içinizden.

Allah hepsinden razı olsun dersiniz.

 

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....