Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '19

 
Kategori
Deneme
 

Tükeniyorum, Tükeniyoruz

Hiçbir şey ama hiçbir şey tat vermiyor artık. Her şey sıradan ve herkes birbirinin aynısı. Bakışlar ima dolu, anlayışlar ön yargılı, sorular cevapsız, cevaplar anlamsız... Hayat, her geçen gün sıkıcı olmaya; umut, her geçen dakika kaybolmaya aday. Yüzlerde nur, bakışlarda derinlik, görüntülerde içtenlik zayıf… Kuş seslerinde şakıma eksik, gökkuşağında renkler soluk, hayata kasvet hâkim. Eşyalar ile insanlar aynı paydada, nesneler ile sesler aynı ahenkte. Kelimeler, cümlelerde yer almaktan bıkkın; cümleler, kullanılmaktan bezgin.

Bilmiyorum neden böyle ve hatırlamıyorum ne zamandır böyle ama umudum azaldı güzellikten, renkler çekildi hayatımdan ve tükeniyorum adım adım. Ne yediğim tat veriyor, ne içtiğim. En tumturaklı, en cafcaflı sözler bile yüreğimi hoplatmıyor artık. Heyecan, tatlı bir hatıra; ümit, yer yer hatırladığım bir sözcük şimdi.

Çevrem çepeçevre kuşatmış beni; çıkarlarıyla, yapmacık gülücükleriyle. Dost sandıklarım, iyi gün biter bitmez kayboldular birden. İşler yolundaysa yanımda, değilse arka sokaktalar dost diye anılan insanlar! Dost da düşman da ayağa bakar oldu. Yürekten sevgi yok artık, karşılıklı ilişkiler saltanat sürüyor her yerde.

Özdemir Asaf “Kolay mıdır bir anda her şeyden vazgeçip gitmek, yoksa her şeye rağmen gitmekten vazgeçip sevmek mi gerek?” diyor da sevecek, sevilecek kaldı mı?Aşklar eski filmlerde gözleri yaşartan bir sahne, sevgiler mektuplarda saklı kalan bir duygu oldu. Güzel bir söz duymayalı kim bilir ne kadar zaman oldu? Yüreği öbür yürekte atan âşık gördünüz mü bu aralar? Güzel sözün ödün verme, tebessümün iradesizlik sayıldığı ortamlarda ne arasın sevgi, ne arasın aşk!

Yok efendim, ileride her şey güzel olacakmış, mutlu yarınlar bizi bekliyormuş... Yapmayın Allah aşkına! Güneşin rengi zayıflıyor ve güneş artık kendini bile ısıtamıyor; bize ne yapsın? Kandırmayın kendinizi Allah aşkına! O beklediğiniz yarınlar ise hiç gelmeyecek ve her gün, geçen günü aratacak, aldatmayın kimseyi!

Yemyeşil ovalar çölleşti, masmavi denizler kirlendi. Gökyüzünde belirgin bir renk yok... Caddeler ürkek, sokaklar ıssız, perdeler çekili, kapılar her zaman içten kapalı, gönül kapıları çivilenmiş açılmamak üzere, selamlaşma mırıldanarak, kucaklaşma sıkılarak... Dumanlı dağlar kaldı sadece, o da dumana hürmeten!

Düşünceler ya beyazdı ya da siyahtı eskiden. Gri her yerde sözü geçen renk oldu zamanla. Şimdi yerine göre, adamına göre, makamına göre değişir oldu düşünceler. Bir gün başka, öteki gün başka duygular ve düşünceler kol geziyor ve işin tuhafı herkes hâlinden memnun!

İşler yolunda gitmiyor, benden söylemesi! Çıkmaz sokağa girdik ve gururumuzdan geri de dönemiyoruz. Herkes bir diğerinin hata yapmasını bekliyor dört gözle, her şey bir başka şeyle değerleniyor. Sözler yürekle buluşmuyor, gözler gözlere bakamıyor utancından, eller elleri tutamıyor günahlardan.

Boğuluyorum, bunalıyorum… Kapkaranlık bir dünyadayım ve yapayalnızım… Üstüme üstüme geliyor her şey… Daralıyorum… Ümit Yaşar Oğuzcan gibi “Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi.” Sevgisiz, umutsuz, yüreksiz ve tekdüze hayat, boynuma geçirdiği ipini sıkıyor sürekli.

Demedi demeyin: Adım adım hiç oluyorum, yavaş yavaş tükeniyorum. Tükeniyorum yavaş yavaş... Tükeniyoruz yavaş yavaş...

 

 
Toplam blog
: 12
: 537
Kayıt tarihi
: 12.02.16
 
 

Konya'da Edebiyat Öğretmeni. Eğitimci-Yazar. İstanbul Üniversitesi mezunu. Urfalı ..