Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '17

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

Tüketilmiş neslin anlaşılamayan çocukları

Tüketilmiş neslin anlaşılamayan çocukları
 

aile, dünya, huzurevi, iş gören, iş veren, kapitaliz, sosyoloji, teknoloji, tüketilmişlik, yeni nesil


Ömrümüz iş yerinde ve evimizde hapsolarak yoğun stres altında geçmektedir. İşlemekte olan ekonomik sistem aslında bizleri birer robot haline getirmektedir. Sevdiklerimiz için fedakarlık yaparak geçirdiğimiz ömrümüz emeklilik adı altında hastalıklarla boğuşma döneminde bile stres altında geçmektedir. Doğduğumuz andan itibaren sürekli akraba ve komşularımızla kıyas altında, parkurlarda yarışarak geçirdiğimiz gençlik dönemimiz, işe başlamamızla birlikte fedakarlıklarla geçmektedir. Kişiliğimizin oluştuğu bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemimiz kıyas ve yarışlarla baskı altında geçmektedir. İş yaşamına başlamamızla birlikte apartmanlara hapis olmaktayız. Sürekli çalışan bireyler emeklerinin karşılığını düşük bir ücret karşılığında almaktadır. Gününün birçok zamanını iş yerinde geçiren insanların asıl amacı sevdiklerine güzel bir yaşam sunmaktır. Ancak bu çabasını sevdiklerinden ayrı kalarak gerçekleştirmektedir. Ömrünü sevdiği insana, çocuklarına, ebeveynlerine ayıran insanlar onlar için kendilerini heba etmekte ve onları günlük yaşamlarının çok küçük bir kısmında görmektedir. Sabah erken saatlerde iş yerine giden insanlar akşam geç saatlerde evlerine dönmekte birkaç saatini ailesiyle birlikte geçirdikten sonra yataklarına çekilmektedir. Kendi işletmelerinde çalışmayan insanlar emeklerinin karşılığını düşük ücretlerle almaktadır. İş verenler, iş görenlerin fedakarlıklarından kazandıklarının küçük bir kısmını iş görene sunmaktadır. Dünya üzerinde aileleriyle uzun soluklu vakit geçiren, doğayla içi içe hayat süren çok küçük bir kesim bulunmaktadır. Büyük bir kitle ömürlerini fedakarlıklarla geçirmektedir, çoğu insan yaşadığı şehri bile doğru düzgün gezemeden emeklilik evresine geçmektedir. Ancak ömrünü sevdiklerine iyi bir hayat sunmak için onlardan ayrı geçiren insanlar farkına varmadan sevdiklerinin onlara olan bağlarının azalmalarına sebep olmaktadır. İş verene en verimli dönemlerini veren iş görenler yaşlanmaya başlamakla iş veren için kazanç kaynağı olmaktan çıkmakta, ömür boyu yaşadıkları stresin getirdiği hastalıklarla ömrü dolan makineler gibi tasfiye olmaktadır. Bu yorucu dönemlerden sonra kendisini huzur evlerinde tek başına hastalıklarla boğuşarak geçiren insanlar, kısa ömürlerini Dünya'nın güzelliklerini, ömrünü adadıkları insanlarla tadamadan geçirmektedir.

  Dünya'nın acı bir gerçeği gibi gözüken bu sistemi oluşturanlar insanlardır. Kendi kendilerini çıkmaza sokmaktadırlar. Adeta daha çok nasıl yıpranırız diye çalışmakta sistemi karmaşıklaştırmaktadırlar. Ancak yeni nesil bu sisteme uyum sağlamamaktadır. İnsan kaynakları alanın da yapılan çalışmalar yeni neslin daha özgürlükçü ve daha çok inisiyatif isteyen yapıda olduğunu göstermektedir. Dünya genelinde kabul edilen bir diğer gerçekse kapitalizmin yerine yeni bir sistem gerekliliğidir. Yeni nesil homeoffice, esnek zaman dilimi, oyun odaları, inisiyatif gibi imkanlar sağlayan, yüksek kazançlı işler aramaktadır. Dünya genelinde birçok işletme yeni neslin taleplerine hızla uyum sağlamakta, insan kaynakları politikalarını bu kapsamda hazırlamaktadır. Ancak ülkemizde bu değişikliğe işletmelerimiz hazır bulunmamaktadır. Akademisyenlerimiz gelen nesli anlamamakta ve doğru analiz edememektedir. Dünya genelinde hızla doğaya ve organikliğe dönüş, ekstrem spor tutkusu gençlerin yoğun bir şekilde özgürlüğü aradığını göstermektedir. Dairelerde kapalı kalmak ve kısıtlanmak yeni nesle ağır gelmektedir.

  Gelecekte insanların daha kontrol edilemez bir yapıda olacağı düşünülmektedir. Yeni nesil kitle iletişim araçlarıyla kolayca yönlendirilebilmektedir ayrıca hızla örgütlenebilmektedirler.  Siber alemin sahibi olan gençler kendinden önceki nesiller tarafından anlaşılamamaktadır. Yaşama yönelik algıları ve motivasyon faktörleri çok farklıdır. Bu durum kontrol edilemeyen kitlelerin doğuracağı sorunların endişesinin yaşanmasına sebep olmaktadır.

  Gelişmiş ülkeler de teknolojinin geldiği boyuta bir çok yazımda değindim ve değineceğim. O ülkelerde üniversitelerin her bölümü teknolojiyle uyumlu ilerlemekte ve firmalarında gelişmesine katkı sağlamaktadır. Yeni neslin analizini başarıyla gerçekleştiren bu ülkeler başarılı işletmelerin var olmasını sağlamaktadır. Özellikle İskandinav ülkelerinde işletmelerin yeni nesle uyumu başarıyla gerçekleştirilmiştir. Finlandiya'daysa eğitim alanında yeni sistem geliştirilmiş ve Dünya'da eşi benzeri bulunmayan bir müfredat oluşturulmuştur. Gelişmiş ülkeler bilimi,eğitimi,üniversitelerini ve işletmelerini uyumlu bir şekilde geliştirmektedir. Endüstri 4.0'a geçiş aşamasında olan ülkemizdeyse birçok akademisyen yapay zeka ve robot teknolojisini hala hayal olarak görmektedir. Bu algılayış sosyal bilimler enstitülerimizin ne kadar geride kaldığını görmektedir. İşletme yönetiminin büyük bir kısmı sosyal bilimler enstitüsünün çalışmalarından faydalanmaktadır. İnsan kaynakları politikaları , stratejik karar alma davranışlarına yönelik politikalar enstitülerimizin çalışmaları sonucunda şekillenmektedir. Ancak teknoloji takibinde geri kalan, kendi milletini doğru düzgün analiz edemeyen enstitülerimiz yeni nesil üzerinde de nitelikli araştırmalarda bulunmamaktadır. İşletmelerimizde ceoların ve yönetim kademelerinin hızla gençlere bırakılması yeni neslin işletmelerimiz tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Gelecek nesil farklılıklarıyla geliyor. Bu sebeple işletmelerimiz üniversitelerimizden gelecek çalışmaları beklememeli ve gençlerin önünü açmalıdır. İşsizliğin yoğun olduğu ülkemiz de gençlere fırsat vermeli ve onlara güvenmeliyiz.

 
Toplam blog
: 14
: 273
Kayıt tarihi
: 20.04.17
 
 

Lisans dönemimde üç okul kulübünde aktif rol aldım. Bir kulüpte denetim kurulu üyeliğinde bulundu..