Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Tüketim toplumu olduk

Tüketim toplumu olduk
 

Tüketim çılgınlığı yaşamımızın her karesinde mevcut


Kapitalizmin ideolojisi yoktur ve kafası sadece kar amaçlı çalışır. Dünyada uygarlık geliştikçe tüketim ihtiyaçları değişiklikler göstermiş, buna ayak uydurmak isteyen insanlık durmadan tüketmeye alıştırılmıştır. 

Her canlı, yaşamak için tüketim yapmak zorundadır. Yaşamı için gereken hava, gıda, su gibi ihtiyaçlarının dışında, giyinmek ve barınmak gibi ihtiyaçlara da gereksinim duyar. Ancak, kapitalist sistemin gereği olarak; 

Sanayi devrimi ile birlikte gelişen endüstri çeşitli ürün pazarları yarattı. Dünya nüfusunun gittikçe artması sebebiyle insanlık tarihinin ihtiyacı fazlası üretilir oldu. Böyle olunca insanlar tüketmeye yönlendirildi. Teknolojinin gelişmesi de tüketmeyi hızlandırdı. Dünya koca bir alışveriş merkezine döndü. 

Türkiye’de üretimden çok tüketen halk bizim bir tüketim toplumu olmamızı sağladı. 

İhtiyacından daha fazlasına sahip olmak isteyen insan topluluğu, günümüzde bu anlayışı odak noktası yapmış bulunmakta. Üstelik çeşitli pazarlama stratejileri ve reklamlar, insanların ihtiyaçlarından çok duygularına hitap etti. 

Pazarlama teknikleri ile tüketime itilen halk, büyüklü küçüklü şirketlerin ürettiği ürünlere sahip olurken, bunları imal eden şirketleri de gittikçe büyüttü. Şirketler daha çeşitli ürünler imal ederken, insanlar da piyasaya yeni sürülen bu malları büyük bir iştahla alır oldular. İnsanlar malları alırken şirketler de daha çok kazandılar. Bu kısır döngü böylece sürüp gitti. 

Her birey istese de istemese de, bu oyunu kurallarına göre oynamak zorunda kaldı. Aldıkça aldı, tükettikçe tüketti. Bilinçsizce her yeni çıkan lüks tüketim ürünlerini satın aldı. Elindeki ürün, teknoloji çok çabuk geliştiği için eski kaldı, yeni çıkan modelini de aldı. Modası geçti diye giydiği elbisesini dolaba kaldırdı, yenisini aldı. Kısa süre sonra o da eski kaldı, yine moda değişti başkalarını aldı. Başka bir renk moda oldu, bu sefer bu renkten elbiseler aldı. Reklamlarda gördüler değişik ambalajlı gıda ürünleri ile tanıştılar ve gidip aldılar. İndirim ve promosyonlara kandılar yine aldılar. 

İhtiyacı olmadığı halde onlarca ayakkabısı olan, tıka basa elbise vs. giyim dolu gardıroplara sahip olan, sırf imaj için uğraşan ve elindeki parayı bu yönde harcayan bir sürü birey türedi. Depresyonlara giren ya da canı sıkılan kişiler çareyi alışveriş yapmakta buldular. Vitrin gezme diye bir gezme modeli çıktı ortaya. Bu gezmelerden hiç bir şey alınmadan eve dönülmedi. 

Eskiden alınacak ürün, ömür boyu kullanılsın istenirdi, şimdi böyle bir düşünce mümkün değil. Ürünler artık kullan ve at tarzı yapılır oldu, kolay alınsın diye kalitesiz ve ucuz ürünler sardı ortalığı. 

Günümüzde her şey parayla ölçülüyor. Özellikle gençlerde marka ürünler öne çıktı. Ayakkabı, giysiler, kemer vs. giysilerde gözükecek marka adı onların prestiji oldu. 

Neredeyse her sene telefon değiştiriyorlar. Örneğin cep telefonlarının asıl amacı arama yapmak ve konuşmak. Fakat her ay bu aletlere yeni bir özellik ilave edip piyasaya sürüyorlar ve telefonlar da amacı dışında kullanılmak üzere hemen alıcı buluyor. Fakir gözüken insanın bile mutlaka son model cep telefonu var. Asgari ücretle çalışan bir kişinin evinde LCD televizyon görürsünüz. Borçlanmaya razı olup mutlaka satın alıyorlar. 

Bir malın sırf ambalajı güzel diye satın alıyor insanlar. Satın alma güçleri olmayan insanlar da taksitle alışverişe yöneliyorlar, aldıkları mal eskiyor, ödemeleri aylarca daha devam ediyor. Kredi kartı borcu gittikçe kabarıyor, ödeyemeyecek hale geliyor ve imkânsızlıklar içinde çırpınıp duruyorlar. Saygınlık ve itibar kredi kartının limitiyle ve yaptığı alışverişle gösterilir oldu. 

Etrafımıza baktığımızda yüzlerce büyüklü küçüklü alışveriş merkezi görüyoruz. Avrupa ve Amerika’da olmayan lüksü barındıran bir sürü alışveriş merkezi Türkiye’mizde bol miktarda mevcut. 

Toplumumuz boş zamanlarında, kendini geliştirmek adına bilim ve kültür ağırlıklı uğraşlar yapmak yerine, ilgisi ne olursa olsun kitap, gazete vs. okumak yerine, zamanını büyük alışveriş merkezlerinde gezerek yiyip içerek geçirir oldular. Aileler çoluk çocuk hafta sonlarında büyük alışveriş merkezlerine kapanıyorlar. Gitmişken de ihtiyaçlarını alırken yanında hiç de ihtiyacı olmayan ıvır zıvır şeyler de alınıyor. Gereksiz fast food yiyecekler ile karınlarını doyuruyorlar. İnsanların yaşamı tüketime endekslenir oldu. 

Bu bir tüketim çılgınlığıdır. Bu tüketim çılgınlığının ülke ekonomisine yaptığı zarar ise büyük. 

Ülkemiz, Avrupa bazında en yüksek işsizlik oranına sahip ülkelerden biri. Nüfusumuzun çok olduğunu düşünürsek bu oran akla yakın gelebilir ancak üretkenlik oranının çok düşük olduğunu biliyoruz. 

Mevcut üretimimiz de verimsiz. Durum böyleyken alışveriş merakımız yüzünden tüketimde dünyanın birçok ülkesinden daha yukarılarda yer alıyoruz. Dünyada hangi ürün varsa aynısından ülkemizde de var, bu konuda da hiç sıkıntı çekmiyoruz. Evlerimizde kullandığımız birçok ürün yurt dışı kökenli. Üstelik ithal ürün almayı tercih ediyoruz. Buna mutfaklardaki yiyecekler de dahil. Bunlar için de dışarı çok fazla para gidiyor. 

Bir tüketim toplumuna dönüştürüldük. Çağımızın son hastalığı bu. Bana göre bu çok büyük bir sorun, fakat insanlar bunu sorun olarak görmek bir yana böyle bir sorunun olduğunu bile bilmiyorlar. Mevcut düzen de bu sorunu körüklüyor. İnsanlar bilinçlendirilmeli, bu konuda eğitilmeli ve bu çılgınlık devam etmemelidir. 

 

Şükran Demirtaş 

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..