Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

07 Mart '14

 
Kategori
Anılar
 

Tüm gün sevgilimleydim

Tüm gün sevgilimleydim
 

 
Beş aydır her gün beraberdik ama sevgililer gününde daha bir beraberdik ve ben hayatımın en güzel, en mükemmel, en hazlı sevgililer gününü yaşadım…
 
Anne babasının da evde olmayışıyla gönlümüzce her an kucaklaşıp her an öpüşerek aklımıza her eseni yaptık sarmaş dolaş…
 
Önce dududa istedi, ne kadar uzak tutabilirsem o kadar iyiydi, “Çikolatanın yerini bilmiyorum, anne gelince bulur” dedim eliyle karnına hafif hafif vurarak; “Boşluk vay, boşluk vay, çocuk acıttı” dedi. Ben ona yemek yedirirken, istemediğinde öyle diyordum çünkü: Bakayım, aa dolmamış daha, şurada boşluk var, bir kaşık daha, bak burası da boş, tam dolmamış henüz… Şimdi o bana karşı kullanıyordu bu taktiği… Bu taktik tutmayınca, diğerine geçti, şurubunu içince, ödülü minik bir parça çikolata oluyordu o nedenle, “Çurup, çurup” diye çekiştirmeye başladı kolumu. Şurubunu içmişti oysa sabah. Bağrıma taş basıp karşı çıkışlarım, bahanelerim sonucunda da, “Öf banne öf yetey, bıdı bıdı bıdı… Çocuk kafa şişti…” dedi ama ikna da oldu…
 
Bu defa da, “Bigidata” diye tutturmaya başladı. “Bilgisayar bozuldu” dedim, o arada ben, gelen telefona bakarken o çoktan açmıştı bile bilgisayarı. Bu defa, “Bak internet yok” dedim ama onun iyiliği için de olsa, 2,5 yaşında da olsa, yalan söylemiş oluşumdan rahatsızlık duydum yine de… Hemen telefonunu eline alıp “Abi inte yok, Hu yok, böci adam yok, ayı yok” diye sıralamaya başladı… “Yap mamam mı” deyip ara ara “Mamam, mamam” diyerek karşısındaki hayali abiyi dinlemeye başladı. Bana döndü, “Abi inte yapcak, mamam, bilgidata papat papat” dedi ve yine aklına çikolata geldi…
 
Arayışımız esnasında gözüne ilişen sebze meyvelerle pazarcılık oynamaya başladı, verdiğim hayali paraları cebine doldurdukça pek bir mutlu olup bana eyma, eyva, amut  potutokay ve domatiş sattı.
 
Ardından hamu diye tutturdu; oyun hamuruyla şekiller yaptık, mana yapıp çikolata kabından tabağıyla bana ikram etti, ben makarnaları çok beğenerek yedikçe çok  mutlu oldu yine…
 
Eski mecmua sayfalarından, minik tavşan makasıyla resimler kesmekten de çabuk sıkıldı, “Çaykı, gel beabe oyun” diye tutturdu,  Ankaranın Bağlarıyla başladık, gan gam la devam ettik, halayla bitirdik...
 
Gözüne ilişen tabancayla beni vurdu ve yaralandım, hemen şarjlı polis motosikletine binip motosiklet yanı sıra, kendisi de nani nani diye eşlik ederek hızla yanıma geldi… Başladı tekmeler, yumruklar… “Aaa çok ayıp, polisler hiç insanları vurur mu, hele de tekmeler mi yerlerde” dedim; televizyonu göstererek, “Moniş, moniş” demeye başladı. Kötü oldum, daha bu yaşta, polis hakkındaki intibaı karşısında ama ben ne dersem diyeyim, duyduklarına değil, gördüklerine itibarda devam etti tüm çocuklar gibi.
 
Öldüm bu defa, “Eybah eybah banne ödü, nanici dokto, nanici dokto” diye bağırarak yine motosikletine bu defa ambulans niyetine atlayıp dolaşarak nani nani avazlarıyla geldi. Çantasından aletlerini çıkardı, steteskopuyla kalbimi dinledi, ateşime baktı, tansiyonumu ölçtü, iyne yaptı, yaraları cımbızla temizleyip minik küvetine koydu ve banyoya yıkamaya gitmek üzereyken, engelledim; suyla buluşursa işimiz zordu. “Onları başkaları temizler, sen hiç hastasını bırakıp küvet temizlemeye giden Doktor gördün mü” dedim…
 
“Böci adam yerde, Hu yerde” diye aranmaya başladı, bulunca da örümcek adamımızla Hulk’u dövüştürdük… Hep onunki yeniyordu…
 
Bu defa “Güniş, güniş, dön, yat” diye tekrarlamaya başladı ama anında vazgeçip sırtıma bindi. At olmak durumundaydım, bir müddet de onun keyfini sürdü, yoruldum deyip durduğumda, tekrar güni diyerek üzerime atladı… Epey bir boğuştuk bol öpücük eşliğinde ve tabii ki hep pes diyen bendim her zaman olduğu gibi.
 
Ondan da bıktı, sıra beni kandırmaya geldi… Bir müddet, koşarken itinayla bir yerlere çarpıp yavaşca düştü ve seslendi her defasında, “Çocuk düttü, çocuk ödü” diyerek… Ben yalandan bir evham ve telaşla kucaklayıp doktora götürmeye kalkışınca da, canlanıp, kahkahalarla açtı gözlerini ve de pek bir mest oldu beni kandırmış olmaktan.
 
“Gel biraz da konuşalım” diyerek kucağıma aldım; “Güreşçi mi olacaksın” diye sordum, “Hayım, güniş hayım” yanıtını verdi. “Polis mi” dedim, yine “Moniş hayım” yanıtı, “Doktor mu” “Hayım” “Asker mi” “Hayım…” “ Okula gitmeyecek misin” dedim, “Hayım, güniş ditti, akçam oldu”  dedi, “Yok canım ne akşamı, daha akşama epey vakit var” dedim, bu defa da, “Yamu, yamu” diye yanıtladı. “Aaa uydurukçu, hep böyle küçük mü kalacaksın, hep oyun mu oynayacaksın, hiçbir şey olmayacak mısın” dedim, bu defa “Adam, adam” dedi, “Adam mı olacaksın” dedim, “Hayım, ben nanici dokto adam” diye yanıtladı.” İnşallah” dedim, “İnşallah, adam ol da önce, sonra ne olursan ol. Adam olamazsan, olduğun hiçbir şeyin anlamı yok!..” Anlamadı tabii ne demek istediğimi, tuhaf tuhaf baktı yüzüme ve “ Adam inçal, adam inçal” dedi yine anlamını bilmeksizin.
 
Dilerim Allah söyletmiştir ve her ne olursa olsun, adam olsun öncelikle!..
 
Güzel biten bir sevgililer günüydü özetle.
 
Herkese böylesi güzel bir sevgili ve harıkulade sevgililer günleri dilerim.
 
Selam ve saygımla efendim…
 
p.r.alkan 
 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..