Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Tüneldeki güneş ışığı

Dünyadaki finansal kriz ülkemizi artık tamamen esir almış durumdayken, her kriz döneminde olduğu gibi farklı konular ve gündem maddeleri üzerinde tartışmayı yeğliyoruz. Büyük Türk Büyüklerimiz bu yöntemle halkımızı uyutmayı son 60 yıldır başardıklarından önümüzdeki günlerde de pek bir şey değişeceğini sanmıyorum.

Ben izninizle bu konudaki kendi düşüncelerimi açıklayayım;1950'den bu yana uygulanan IMF ve Dünya Bankası (özellikle son 30 yılımızda ekonominin dümeninde bu kuruluşlar vardı) destekli ekonomik politikalar sonucunda "düşünmeyen, bilim üretmeyen, tüketen" ve “bir hırkaya ve bir lokmaya ram” edilen bir toplum yaratıldı. Şimdi de yine çözümü gelişmiş kapitalist ülkelerin çarelerini taklit etmekte arıyoruz? Bir kere kapitalist ülkeler genellikle “zengin ve bilim üreten” ülkelerdir; kendi kaynakları yeterli olmasa da yeryüzü kaynaklarını kullanma ve egemenlik altında tutma güçleri vardır. Ekonomik ve sosyal gelişmelerini tamamlamış ve zaman zaman da bu gelişmişliğin geçici bunalımlarını çözme sorunuyla karşı karşıya kalmışlardır. Oysa biz yukarıda da belirtildiği üzere üretim yetenekleri kısılmış, tamamen dışa bağımlı bir ülke haline getirilmiş bir ülkeyiz.

Dolayısıyla, bizlerin, krizi en az zararla atlatmak için kendimize özgü yerli çarelere başvurmamız gerekir. Bizim çare bulmak zorunda olduğumuz en öncelikli ve en önemli sorunumuz “Enerji”dir. Neden mi? Sadece 2008 yılında Enerji’ye 50 milyar dolara yakın para ödedik ve buna karşın 130 milyar dolara yakın ihracat yaptık! Dehşet bir oran değil mi? Üstüne üstlük Enerji’de öyle büyük bir israf var ki akıllara zarar! Örnek vermem gerekirse AB ülkelerinde konutlardaki Enerji tüketimi 60 KWh/m2-yıl iken bizim mevzuatımızda bu 130 KWh/m2-yıl, fiiliyatta ise 250–300 KWh/m2-yıldır. Yani başka bir deyişle her yıl ülkemizdeki 17 milyon konut 70 milyon konutluk Enerji sarf ediyor! Binalarının %85’i yalıtımsız olan bir ülkede başka bir şey de beklenemez zaten.

Temiz Tükenmez Enerji’lerden yararlanmamız hem de sonuna kadar yararlanmamız bizim gibi Enerji’de %70 dışa bağımlı olunan bir ülkede olmazsa olmazdır. Ülkemiz yıllık ortalama 1530 KWh/m2-yıl güneşten ışınım alırken Avrupa ortalama 1000 KWh-m2/yıl alıyor ve Termik Güneş Kollektörlerini (sıcak sulu) bizden 2 kat daha verimli kullanıyor. Dünyanın en büyük 3. Güneş termik kollektör pazarına sahip olmakla birlikte aynı pazarın %95’inin dünyanın en berbat, en verimsiz, en kalitesiz ve en sağlıksız güneş enerjisi sistemlerinin kullanıldığı bir pazara sahibiz.

Buna mukabil bizler maalesef gözümüzün önündeki zenginlikleri göremiyor ve hem halk hem de devlet olarak belki de hazır olmadığımız alanlara kendimizi zorla sokmaya çalışıyoruz. Güneşten elektrik üretmek gibi konulara kendimizi o kadar kaptırdık ki, bu alanda kanunlar çıkarmak ve dernek kurmak için o kadar uğraştık ki, güneşten termik anlamda faydalanmak gibi konuları hepten geriye attık. Güneşten elektrik üretmek çok güzel ve mutlaka gerekli ama özellikle -başta PV’ler- bazı türleri hala ülkemiz için bir miktar lüks kalabilecek düzeyde ve ithal etmek durumundasınız. Şu PV’ler kadar termik kollektörler bu kadar değer ve ilgi görseydi eminim şu anda en azından evsel ve endüstriyel doğalgaz kullanımımız önemli oranda azalmış olurdu. Yıllardır Ege’den Akdeniz’e pek çok bölgede bu sistemleri gördük ama sektör kendini ne kadar geliştirdi ve banyo-mutfak için sıcak su üretimi dışında ne yaptı diye hiç sorgulamadık. Yıllardır iptidai sistemler üretildi, devamlı arızalanan, paslanan, donan, patlayan ve de görüntü çirkinliğine sebep olan kötü sistemler yapıldı (hala da devam ediyor). Enerji otoriteleri de bunu seyrediyor maalesef.

Hâlbuki kendi teknolojimizle bu sistemleri kullanabileceğimiz çok daha ciddi kullanım alanları var; evsel kullanım ve mahal ön-ısıtma, endüstriyel kullanımlar, tarımsal kullanımlar, turistik tesisler, toplu konutlar, askeri tesisler, vs.

Bir kere öncelikle “seçici yüzeyli yutucu plakaya” sahip güneş kollektörlerine geçmeliyiz. Sadece bu geçiş bile mevcut sistemlerin verimini 2 kata yakın arttıracaktır. Evsel kullanımlarda da özellikle kollektör-boyler/akümülasyon tankı kombinasyonu ve daha da önemlisi kollektör-kombi kombinasyonu ülkemiz için büyük bir aşama olacaktır. Çok fazla olmayan bir yatırımla kombilerin gaz ihtiyacını düşürmek, güneşten 12 ay yararlanmak hem bireysel enerji maliyetimizi hem de ülkenin enerji maliyetini azaltacaktır. Bu da temiz elektrik üretelim de doğalgazı elektrik üretiminde kullanmayalım ile aynı kapıya çıkar. Termik Güneş Enerji sistemlerini sadece yazlık bölgelerde ve evlerde kullanılan sistemler gibi bir intibadan kurtarmak ve Türkiye’nin her yerinde bu sistemlerin yaygınlaşmasını sağlamak gerekir.

Ülke olarak yıllık 100–110 milyon ton eşdeğer petrol tüketimimiz var ve bu giderek artıyor. Bunun %40’ı binalarda tüketiliyor. Binalardaki tüketiminde %80’i ısıtma ve soğutma için kullanılıyor. Yaklaşık 32 milyon ton eşdeğer petrol eder. Binalarımızı yalıtsak en az yarısını tasarruf ederiz. 16 milyon ton eşdeğer petrole karşılık gelir. Bunu yaptığımızda ısıtma ve soğutma için kullanacağımız tüm cihazların kapasiteleri ve işletme maliyetleri de düşeceğinden daha ucuza ısınma-soğutma gerçekleşecek. Güneş gibi bağımsız, bedelsiz, vergisiz bir kaynağa sahibiz… Tüm ülkede her binada güneş enerjisini (sıcak sulu-termik) hem kullanım suyunda hem de ön-ısıtmada kullansak 16 milyon eşdeğer petrole ilave minimum 2, 5 milyon ton eşdeğer petrol tasarrufumuz olacaktır. Düşünün sadece yalıtım ve güneş enerjisi ile tasarruf edilecek miktar 18, 5 milyon ton eşdeğer petrol olacaktır. Bu da yaklaşık 126 milyon varil petrol demektir, yani $70/varil fiyatından 8, 9 milyar dolar/yıl eder! Üstelik düşük kapasiteli cihaz seçiminden elde edilecek tasarruf ve düşecek olan işletme maliyetleri hariç.

Küresel Enerji oyununun hedefleri ne kadar büyük olursa olsun, oyun alanı bölgeseldir. Yani kaynakların çevresinde bölgesel düzeyde oyun oynanır. Sonuçları ise küresel amaçlara veya bölgesel hedeflere matuf olsa da daima ulusal düzeyde olur. Türkiye olarak bu coğrafyamızdan dolayı oyunun tam ortasındayız. Görüyorsunuz ulusal ve uluslar arası düzeyde sürekli sorunlarla uğraşıyoruz. Yok demokratikleş meymiş, yok türbanmış, yok katsayıymış, yok etnik kökencilikmiş, yok sivilleşmeymiş ( bu arada Batı’da sivilden kasıt hükümet dışı olmaktır, askeri olmamak ya da askere karşı olmak değil), yok yargı bağımsızlığıymış, yok Ermeni yalanıymış, yok Ergenekon’muş, bunların hepsi başımızı kaldırmamamız için bizlere verilen birer oyuncak…

Bizler bunlara odaklanacağımıza ve Tünelin içinde araba farı arayacağımıza Tüneldeki Güneş Işığını görsek daha iyi olmaz mı?

 
Toplam blog
: 115
: 586
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Tarsus Amerikan Lisesi (1984) O.D.T.Ü - İnşaat Müh. (1989) SUNY at Buffalo - Yüksek Lisans (1992) 19..