Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Turan Güven: İnsan Gelecekte Yaşar

Turan Güven: İnsan Gelecekte Yaşar
 

Prof.Dr.Turan GÜVEN:İNSAN GELECEKTE YAŞAR(Anılar, değerlendirmeler demeti 2006)


Bugün bir yaşamöyküsü çerçevesinde yazılmış olan bir gençlik destanı okudum: İnsan Gelecekte Yaşar!

Düşündürücü açıklamalar ile çarpıcı tasvirler yanında gerçekçi yorumları da içeren bir yaşam öyküsü yazmış Turan GÜVEN.
İNSAN GELECEKTE YAŞAR Türkiye'deki açmazların bazı yetkillerce nasıl kördüğüme çevrildiğini, geniş halk kitlelerinin özellikle de gençlerin köylülükten kurtulmamaları için nasıl uğraşıldığının çok ilginç değerlendirmelerinin yapıldığı, ibretle okuyacağımız belgesel bir eser.

TC içindeki devinimlerin, her alandaki başı bozuk uygulamaların, gençlerin birbirine düşmanlık beslemelerinden dolayı ortaya çıkan acımasızlıkların, yalan yanlış taraf tutumların, bilgi ve görgü eksikliklerinin de irdelendiği bu anılar demeti bir gençlik destanı meydana getirmiş bana göre.

Bu öyle bir destan ki:
İçinde acıları, özlemleri, uçurumları, varlık yokluk çelişkilerini, bizler onlar çatışmasını, bağımsız olmak ya da olmamak sancıları yanında nedenleri ve niçinleri ile üniversiteli gençliğin eylemlerinin patlama alanlarını gözler önüne seriyor tek tek. İçimizden biri olarak Turan GÜVEN bu tür durumlarımızı çok çarpıcı ifadeler ve tahiller ile anlatıyor bize.

O yılları bir de bugünkü karşılaştırmalı bilgilerimizle değerlendirdiğimizde; özellikle tutarlı, adil ve hakça paylaşımların yapılmak istenmediğini anlıyoruz. Bu çerçevede kalkınmanın da gelişmenin de bazı kesimlerce, ağır aksak yürütülmesinden pek çok yararlar umulduğunu; mülkiyet sorunları yanında, toplumsal katmanlar ve çalışan sınıflar arasındaki uçurumun giderek büyüdüğünü, bugün daha iyi anlıyoruz.

1960'lı ve 1970'li yıllar boyunca köy çocuklarının meslek okulları yanında yüksek öğretim kurumlarına akın akın gelmeye başlamaları da düzenin iplerini ellerinde tutanlarca pek de hoş karşılanmamış olmalı ki gençliğin başıboş bırakılması, her türlü çatışmanın içerisine itilmesi, bana göre bile bile yönlendirilmiştir!

İçinde geçim derdinden arkadaş sevgisine, Türkiye üzerine oynanan büyük oyunlardan küçük ayak oyunlarına, içi doldurulmamış kavramlardan büyük değişim isteklerine, polisin görünmek istemediği ortamlarda küçücük kıvılcımlardan doğan acımasız meydan savaşlarına kadar nice acı gerçeklerin içinde bulunduğu bir yaşamöyküsü okumak isterseniz İNSAN GELECEKTE YAŞAR adlı bu gençlik destanını okumak gerekmektedir. Bu anıların içinde insan, toprak, çevre, öğrenme sevgisi, geçim kaygıları ile başarı hırsı yanında, tarih bilinci ve ilim aşkı olmaz olur mu?

Prof.Dr.Turan GÜVEN'in bu anıları; yıllar sonra yazılmış olması bakımından pek çok değerlendirmeyi, pek çok karşılaştırmayı yapabilmesini de mümkün kılmış. Yer yer bir roman biçimine de dönüşen anıların; haklı olarak o dönemin yaklaşımları yanında bugünkü açmazlarımız bakımından da değerlendirilmiş olması, yazarın kendi değerlerini açıklaması yönünden de önemli. Bu bakımdan dünde kalan olayların vermiş olduğu dersler ile bugüne de ışık tutması ayrıca üstünde durulması gereken bir konu.

2007 yılında hayatını belgeselleştirmek için tanışmış olduğum Rahmetli Prof. Dr. Sadun AREN'in bu tür konuları da kapsayan PUSLU CAMIN ARDINDAN adlı eserindeki, hayatın gerçekleri ile yer yer örtüşen bu dev eser de umarım bazı devletliler (!) ile yeni yetişen gençlerimize birer ibret vesikası olur!

Ayrıca kendisi ile tanışmak ve konuşmak şerefine de nail olduğum Rahmetli Tarık BUĞRA'nın GENÇLİĞİM EYVAH adlı romanından sonra Turan GÜVEN Hoca'nın bu eseri 1970'leri anlatan en önemli eserlerden biri sayılmalı bence.

Gerçi Turan GÜVEN de pek çok kez ''eyvah!'' demiş olsa da sonunda okumak, millete hizmet etmek yolunda hayatta kalmayı başarabilmiş onbinlerden biri! Ne yazık ki o yıllarda binlerce gencimizi kaybetmiş olmanın üzüntüsünü daha derinden duymanın sancılarını, bugün bile çekmekteyiz!

İçinde toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik pek çok nedenleri de barındıran bu düzen kavgasının 1968'den bugüne bitmiş olduğunu kim söyleyebilir? Bu konularda ''eski tas eski hamam anlayışı'' yanında binbir türlü uyutma politikası güdenleri, bazı tarafgirler, affetmek gafletine düşseler bile, tarih onları affetmeyecektir!

Daha önce yayınlanmış olan diğer bazı anılarda da okuduğumuz gibi, bu tür gerçekçi anlatımlar, bizi o günlerin güçlü yönetimlerinin (!), bir bütün olarak nasıl bir aymazlık içerinde olduklarını ortaya koyuyor. Bugün SUÇLU AYAĞA KALK, desek bile kim çıkar karşımıza? Turan GÜVEN, bana göre bir gençlik destanı yaklaşımı ile yazmış olduğu anılarındaki fikir yükü ile bu suçluları tek tek saymaktan da çekinmiyor!

12 Eylül 1980'de birdenbire ortaya çıkıveren askerlerin; yıllar boyunca değişik kaynakların güdümündeki gençlerin içine itilmiş oldukları kardeş kavgaları için, o günlerde neden ortalıklarda görünmediklerini; bilim adamlarının da kendi kabuklarına çekilerek bazı beklentiler içerisine girdiğini anlıyoruz.

1970'li yıllarda Türkiye'nin içinde debelenip durduğu, yalnızca polisi ile askeri ile yapılması gereken her şeyi yaptığını sanan Devlet ne yazık ki 1968 ile 1981 yılları arasında yaşanmış olan acı olayların hesabını veremeyecektir! Bana göre o dönemin gençliğinin maddi ve manevi olarak Devlet'ten pek çok alacağı vardır!

( O yıllarda doğrudan doğruya hiçbir olaya katılmadığım halde Hacettepe Üniversitesi yurdunun basılması olayındaki yaşadıklarımdan sonra; bir gece ansızın, evimde kitaplarım ile birlikte teslim alınarak 2. Şube'ye götürülüşümü hiç unutamam. Her iki olayda da sanki bir suçlu imişim gibi merhametsizce; parmak izlerimin alınışını, üç cepheden fotoğraflarımın çekilişini nasıl unutabilirim. O günlerde, sanırım öğrencilerin büyük bir bölümüne ''dokunmak'' ve belirli bir ''meşruiyet hakkı'' kazanarak 12 Eylül Baskını için Devlet her türlü kıpırdanışı ezmek; yeni bir aydın kesiminin doğmasını da engellemek, geçiktirmek istiyordu. 1990'larda bu konudaki arşiv araştırmalarımda bile resmi görevli bazılarınca(!) eski bir eylemci ve suçlu olarak nitelendiğimi de asla unutamam!)

Turan GÜVEN Hoca çocukluğundan bu yana yaşamış olduklarını, her türlü eleştirisini de korkusuzca yaparak bizlere haykırmaktadır:
''Bazı insanlarla aynı gemide olmamıza rağmen, nasıl oluyordu da bunlar kabaran denizin dalgalarından hiç etkilenmiyorlardı. Belli ki Türk milletinin geleceği ve ülkenin meseleleri onlarım umurunda bile değildi. Onlar bu sistem içinde varlıklarını nasıl sürdürebileceklerinin hesabını yapıyorlardı... Oysa ülkenin geri bırakılmasının gerçek suçluları halk değil; bizzat ülke yönetiminde bulunanlar ile halkına ve medeniyetine sırtını dönüp bakmayan aydınlardı.''

Bir biyoloji bilgi olarak Turan GÜVEN'in: Kültür, medeniyet, insanlık, Türklük, Müslümanlık, emperyalizm, eğitim öğretim, gençlik, nüfus, üniversite, fikir mücadelesi, siyasi eylem, özgürlük, bunalım, kaçaklık, akadaşlık, bağımsızlık, kalkınma gelişme, tarih, siyaset, esirlik, tutukluluk, iradenin gücü, köylülük, ideoloji, militanlık, çatışma, ezilme, ölüm, zulüm ve kişilikli olmak gibi yüzlerce kavramları da irdelerken kendisi ile olduğu kadar toplum ve devlet ile de hesaplaşabilmesi ancak bu kadar olur!.

Turan GÜVEN acı tatlı yaşamış olduklarını yazıp bitirdikten sonra eserine yazmış olduğu Önsöz'de şöyle sesleniyor:
''Zamana ve değişime meydan okuyamadım; ama soysuzlaşmaya karşı bayağı direndim... Ülkemin ufkunu karartmak ve milletimin geleceğini yok etmek isteyenlere karşı, fikren ve fiilen bir mücadelenin içinde buldum kendimi... İrademle girdiğim bu mücadelede, ölüm tehlikesi başta olmak üzere, her türlü sıkıntıyı büyük bir sabır ve metanetle karşıladım. Yaşadığım sıkıntıları kimsenin başına kakmadım ve karşılığında kimseden bir şey istemedim.''

Prof. Dr. Turan GÜVEN geçen yıl, bazı televizyon yayınlarında 1968 Kuşağı'nın bir temsilcisi olarak o günlere nasıl baktığını, az da olsa neler yaşanmış olduğunu, en insancıl duygular ve ifadeler ile kamuoyumuza duyurmaya çalışmıştır. İçinde şiirler, mektuplar, bazı kitaplardan yapmış olduğu alıntılar ile 50'ye yakın fotoğrafla, bize bizden olan nice belgesel durumlar sunan İNSAN GELECEKTE YAŞAR adlı eseri okuyalım, okutalım:
Bilge Oğuz Yay. Ankara Ekim 2006, 444 sayfa 47 fotoğraf.

Bazı yayınlarda anlı şanlı birer BELGESEL olarak sunulan; düşünce olarak, suyunun suyu bazı bilgi kırıntılarının kurgulandığı nice güdümlü yapımları izlemek yerine, bence acı da olsa bu tür eserleri okumak sorumluluklarımızı daha da arttırcaktır. Bu da yürek ister işte!

Kimdir Turan GÜVEN:
1950 yılında Osmaniye'nin Kadirli ilçesinin Sarıdanışmanlı Köyü'nde doğmuş. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ile Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nu bitirerek biyoloji alanındaki çalışmaları ile mesleğinde yükselen Prof. Dr. Turan GÜVEN Kadirli Eğitim ve Kültür Vakfı Kurucu Genel Başkanlığı ile Biyologlar Derneği Genel Başkanlığı yapmıştır. Şu an Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Turan GÜVEN 2006 yılından bu yana Selçuklu Vakfı Genel Başkanlığını yürütmektedir.

Ömer Faruk YILMAZ
Toplum Bilimci Yönetmen

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..