Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Türban için bir iki kelime

Uzun yıllardır ülkemin gündemini gerek suni maksatla tırmandırılarak gerekse , şartların getirdiği ortam nedeniyle bu türban meselesi hep meşgul etmiştir.Meseleyi yasak kalksın mı, kalkmasın mı diye görecek olursak, bir yanım kalksın diyor, bir yanım ise kalkmasın diyor.

Her iki tarafı da dinliyorum. Kalksın diyen yanım: İnsanlar nasıl isterlerse , çevresindekilerin hakkına ve özgürlüğüne zarar vermediği sürece ki, özgürlükler ve haklar, başkalarının özgürlüklerinin ve haklarının başladığı yerde biter düşüncesindeyim, gerek giyim , gerek diğer konularda yaşamlarını sürdürebilirler.İnsanlar nasıl kendilerini mutlu hissediyorlarsa , o şekilde yaşamalılar, yoksa yaşadıkları hayat kendilerine zehir olur. Bu kendini mutlu hissetme konusunu biraz açacak olursak, iç huzurun yakalanması ve yaşanması , sonuç olarak da insanın kendiyle ve çevresiyle barışık olarak yaşaması anlamında kullandığımız takdirde , bir kişi, ibadetlerini yaparak , inandığı şekilde yaşamını organize ederek , mutlu şekilde yaşayabilir .Bu onun tercihidir. Saygı duymak gerekir.Başkası da nebilim kendini rahatlatmak ve huzuru bulmak için , başka yöntemler benimser örnek yoga yapar , fotoğraf çeker , resim yapar , spor yapar , paraşütle atlar vs. veya kendine göre değer yargıları belirlemiştir ve o değerler içinde kendini ve yaşamını düzenler , buda o kişinin kendi özgürlüğüdür ve yaşam tercihidir.Aynı saygıyı hak eder.Özgür ve demokratik toplum budur.Aslında M.K. Atatürk’te Türk milletinin , birileri istediği için veya korkudan yaşam tarzını belirlemesini istemez , hayatın her alanında tam bağımsız bir toplum , bir millet ve birbirlerinin hakkına ve yaşamına saygı gösteren özgür ve ölçülü bireyler olmamızı isterdi. Atayı iyi anlamak gerekir.

Şimdi bu durumda diğer tarafımda şöyle diyor.İyi , hoş , güzel şeyler düşünüyorsun , özgürlük diyorsun , demokratik toplum diyorsun vesaire , bunları bende istiyorum.Ama…aması var.Başkalarının yaşam biçimine , özgürlük ve haklarına saygı gösterme , onları baskı altında tutmama konusunu pek bir hızlı geçtin.Zaten bütün konunun can alıcı yeri orası diyor.Cihat denen bir terim var.Küçük cihat , müslümanın kafirlere karşı muzaffer olması , büyük cihat insanın kendi nefsiyle olan savaşıdır.Şimdi bu küçük cihat konusunda , bazı kesimler , işi provake edip , her koyun kendi bacağından asılmıyor , diğerinin yanlışlarından bende onu uyarmadığım için sorumluyum düşüncesi ile başkasının hayatına ve yaşam tarzına müdehale hakkını kendinde bulabiliyor.Maalesef bu müdehale hakkını da sadece örtünme konusunda var zannediyor.Toplumun en güzel provake edilme yeri olan üniversitelerde devlet tarafından bu kapı kapatıldığı için provakatörler bu hakkını kullanamıyordu.

Şimdi devlet bu koruma kalkanını , bu provakasyon zırhını kaldırdığı için , bu virüs topluma daha hızlı ve etkin şekilde yayılma tehlikesi göstermektedir.

Aslında İslam dini , haksızlık , zalimlik , yalan , hak yemek , iftira atmak ve bunu gibi bir bireyin , kendinden güçsüz olan diğer bireye haksız davranışına ve haram yiyerek , diğer bireylerin hakkına tecavüz etme konusunda , müdehaleyi ön planda tutmuştur.Dinimizin adalet anlayışı zamanımızda bile kendinin uygar gören toplumların adalet anlayışından çok daha üstün , hatta karşılaştırılamayacak derecede üstün bir niteliğe sahiptir.

Peki ne yapmalı? Demokrasi ve özgürlük kollanırken , virüsün bunların himayesinde topluma girmesini engellemek gerekir.Bir nevi kanun kendi içinde , aşısını da bulundurmalı.

Yalnız yorum yapmadan yaşadığım bir ortamı da size sunmak istiyorum.Ben üniversitede okurken , bir çok hanım türbanlı arkadaşlarımız vardı ve hepsi çok iyi insanlardı.Derslere girebiliyorlar , fakülteler girebiliyorlar , kimse onlara sen başını aç demiyordu.Onlarda kimseye baskı yapmıyorlardı.Hatta başı açık bayan arkadaşlarımla çok sıkı arkadaşlık ilişkileri vardı.İsmini söylemeyeceğim , İstanbuldaki üniversitelere de , tez araştırmalarım için gittiğimde de , öğrenciler arasında başı kapalı ve açık olan bayanlardan çok görmüştüm.

Ne zamanki ANAYOL geldi , işler karıştı.Oy isterken de türbanı ön planda tuttular , kızlarımız okuyamıyor , özgür değiller , baskı yapılıyor dendi , işle karıştı.Halbuki kanunda varsa bile türbanla ilgili , başörtüsü ile ilgili uygulamada , toplum olarak genel mutabakatı sağlamıştık.Yazık oldu.İş bu günlere geldi.Daha bu konu üzerine söylenecek çok şey var da , haliyle öğle tatilinde bu kadar oluyor.

Türban, genellikle pamuklu veya ipek kumaştan yapılmış, başa veya fes, kavuk gibi bir iç şapkanın üzerine sarılan uzun baş örtüsü. Müslüman ve sih toplumlarında, genellikle Asya ülkelerinde yaygındır.[1] Fes veya kavuk üzerine sarılan türban Türkçe'de <ı>sarık olarak anılır.”Vikipedi

 
Toplam blog
: 116
: 735
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1994 Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü mezunuyum. Aynı üniversitede Genel İktisat Polit..