Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '07

 
Kategori
Siyaset
 

Türban inancın gereği midir(1)?

Binlerce yıldır peygamberler geldiler, konuştular, hep uyardılar ve insanoğlunun daha iyi olması için ölçüler koydular, sonra da gittiler. İnsanoğlu ise peygamberlerin kitaplarını önce işlerine geldiği şekilde yorumladı daha sonra da tahrif etti. Son kitap Kur'an da ise kitabı değiştiremedik bari yorumlarını değiştirelim dendi.

Böylelikle İslam dininde de Allah Sevgisi yerine Allah Korkusuna dayalı bir düşünce tarzı gelişti. Bu şekilde Allah Korkusuna dayandırılan ümitlerle, ahlak yolunda yürüyenlerde daima bir karşılık beklentisi içinde itaat eden, çıkarlarını ön planda tutan birer insan olunmaya başlandı.

Halbuki, Kur'an da Allah kendisinin devamlı yönlendirdiği ve yönettiği uyurgezer bir toplum yerine tüm canlılardan farklı olarak insanlara verdiği akıl ve şuur ile olasılıkları zorlayan, onları aşan, değişimi gerçekleştiren, gelişimi sağlayan bireyler yaratmak istemiştir.

Bir yandan da Allah Korkusuna dayanarak toplumun peşin bir yargıyla ortaya attığı fikirler, dogmalar toplumsal ahlakın oluşmasında ve yaşam tarzlarının belirlenmesinde tarih boyunca çok büyük rol oynamıştır. Bunun en önemli nedeni de kuşaklar boyunca geleduran ve egemen olan törelere, gelenek ve göreneklere uyum sağlayan bir eğitim tarzıdır. Bu eğitim tarzının sonucu olarak da bizler her nedense Yönlendirici olmaktansa, izleyici olmayı daha kolay bir yol olarak benimseriz. Halbuki insanı insan yapan düşüncelerimiz ve ürünü olan hayattaki eylemlerimizdir.

Hiçbir şey, hiçbir önyargı, hiçbir dogma aklın yerini geçemez. Bir başkası söylüyor, bir başkası koşullandırıyor diye, bir şeyi düşünmeden, tartmadan, yargılamadan benimsemek ve kabullenmek durumunda olamayız. Çünkü aklımız ve zekamız varoluşumuzun ve kendimizi bulmamızın kısacası yaşamımızın anahtarıdır.

Türban ya da başörtüsü de hayatımıza girdi gireli doğruyu bulmak yerine bize dayatılan ve bazılarımızın da hoşgörü ile karşıladığı bir fikre saplanmış bulunmaktayız; Başörtüsü İnancın gereği takılmaktadır!

Pekiyi başörtüsü, türban gerçekten İslam dininin gereği midir?

Bu konu Kur’an da iki Sure de geçer; İlki Nur Suresi 31. Ayet, ikincisi ise Ahzab Suresi 59.Ayet. Şimdi bu ayetleri aşağıda inceleyelim;

Nur Suresi 31. Ayet:

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.

Zaman-mekan faktörünü göz önüne aldığımızda Arap kadınlarının hem İslam öncesi zamanlarda hem de daha sonrasında taktıkları başörtüsü geleneksel bir örtüydü ve takı olarak addedilmekte idi. Arapların Khimar dedikleri bu takı, o zamanlar başın üstüne tutturulup başın arkasından aşağıya doğru serbestçe sallanan bir örtüydü. Ayrıca, kadınların o zamanki giysilerinin (tunik) önünde çok geniş bir açıklık vardı ve kadınların göğüslerinin neredeyse tamamı gözükmekteydi. Nur suresi 31. ayet ile yapılmak istenen o zamanlar kadınların taciz edilmesine öncelikle yol açan bu açıklığın kapatılmasını sağlamaktı.

Kur'an hem erkeğin hem de kadının ideal bir toplumda sosyal ve ahlaki değerleri yüksek mütevazi bir yaşam sürmelerini ister.

Bunu da mesela Nur suresi 30.ayet de görürüz;

(Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

Gelelim;

Ahzab Suresi 59.Ayet'e:

Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Burada anlatılanı anlamak için yine zaman-mekan faktörünü göz önüne almalıyız. Tarih incelendiğinde o zamanlar Arap toplumunda kadınlar sokağa çıktıklarında her an tacize uğrama tehlikesi ile karşı karşıyaydılar. Kur'an daki bu ayetin amacı kadınları bu şekilde tacizden korumak ve günlük hayattaki işlerini sürdürmelerine olanak sağlamaktı.

Bu ayetlere ilave olarak İslam alimlerinin bir çoğu bir hadise göre kadınların yüz ve elleri dışında her yerlerini örtmeleri gerektiğini söylemektedirler. Bir çok Müslüman bunun hangi hadis olduğunu bilmez. Biraz araştırınca bu hadisin Ebu Davud'un derlediği hadislerden "Bir kadın güzelliğinin ne kadarını gösterebilir?" i anlatan 1535 inci bölümdeki 4092 nolu hadis olduğu görülür. Ancak, Ebu Davud bu hadise "zayıf"hadis demiştir. Zayıf hadis senedinde ve metninde bir illet bulunan hadislere denmektedir. Nedense hadisin bu özelliği halka söylenmemektedir.

Hadis ne demektir? Hadisin tarihi nedir? Nasıl ve ne zaman derlenmişlerdir? Bunları bilmeden bu konuda bir yorumda bulunmak ve akıl yürütmek de doğru olmaz. Bu konuya detaylı olarak devam edeceğiz...

www.celaltoroglu.com


 
Toplam blog
: 115
: 586
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Tarsus Amerikan Lisesi (1984) O.D.T.Ü - İnşaat Müh. (1989) SUNY at Buffalo - Yüksek Lisans (1992) 19..