Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Türban tuzağına (yine) düşülecek mi?

Türban tuzağına (yine) düşülecek mi?
 

Bu ülkeyi içine itildiği karanlıktan kurtarmak istiyorsan, ilkin “türban” tuzağına düşmeyeceksin… 

Türban tuzağına düşmemek için ise, öncelikle bu tuzağın koordinatları hakkında ortak bir mutabakatın oluşturulmasına çalışacaksın. 

Türban, başörtüsünün öteki adı mıdır?.. Hayır, asla değildir. 

Babaannemizin başını örttüğü örtü, sosyal bir geleneğin 2010 Türkiyesi içindeki “masum” bir uzantısıdır. 

Türban ise, Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet değerlerine karşı girişilen karşı devrim hareketinin “derin” bir siyasal simgesi ve hatta yeşil bayrağıdır. 

Türk halkı, bu yeşil bayrak altında sistemli bir biçimde cihada çağrılmaktadır… 

Ve bu ülke, tam bağımsız bir Cumhuriyetten, emperyalizme tam bağımlı bir karakola doğru dönüştürülmek istenmektedir. 

Türban, al bayrağı yeşil bayrak haline getirmek için girişilen bir yürüyüşün simgesidir… 

Ancak yaşadığımız süreçte türban, sıraladığımız bu niteliklerin hemen yanı başında ama onlardan oldukça farklı bir giysiye daha büründürülmüştür. 

Başka bir deyişle bugün türban, iki farklı işlevi birlikte üstlenmiş bulunmaktadır. 

Türban artık sadece bir karşı devrim simgesi değildir… 

Türbanın üstlenmiş bulunduğu ikinci işlev, siyasetin gerçek gündeminde stratejik bir eksek kayması yaratma “görev”idir… 

İşte bu ikinci işlev, belki de birincisinden çok daha fazla dikkat edilmesi gereken bir hamledir. 

Türkiye halkının gerçek gündemi, yoksulluktur, sömürüdür, tam bağımsızlıktır, aydınlık düşünce ekseninde direnmektir… 

Lütfen dikkat buyurun… İşte kaydırılmak istenen esken budur!.. Ne zaman bu gerçek gündem halkın bilincinde canlanıp, konuşulmaya başlasa… Ve konuşulmaya başlanan bu hakiki gündem belirli çözümlere doğru yaklaşacak olsa… Türk siyasetinde sahne alan parlatılmış bir aktör vardır: Türban!.. 

Başörtüsü, halkın geleneklerine sinmiş bir toplumsal gelenektir; değerdir. 

Türban, bu geleneğin halkın vicdanında yer etmiş duygusal tellerine dokunmakta ve insanların kendi gerçek gündemlerinden uzaklaşması yönünde duygusal bir direnç cephesi yaratmak için hunharca kullanılmaktadır. 

Vitrine konan türban, dükkânın içindeki gerçek niyetlerden çok farklıdır… 

Vitrindeki türban, üniversiteye türbanlı oldukları için alınmayan “masum” genç kızların özgürlük sorunudur… 

Ortaçağ’a doğru cihat ilan eden siyasal hareketin yeşil renkli bu özgürlük meşalesi, çağdaş özgürlük değerlerini açıkça istismar etmekte ve böylece de asıl işlevini yerine getirmektedir. Bu işlev, eldeki yeşil bayrakla ve kafayı saran rengarenk örtülerle Türkiye halkının gerçek gündeminin üzerini örtmektedir. 

O gerçek gündem ile toplumsal mücadele arasındaki bağı kopartmaktadır. 

Kafalara sarılan örtü, salt bir kıyafet özgürlüğü olarak ele alınamaz… 

O örtü, bir zihniyetin, emperyalizmin güdümünde Cumhuriyet değerlerine ve tam bağımsızlık ilkesine karşı yürütülen karşı devrim hareketinin ifadesidir. Örtünün altında oluşturulan abartılı makyajın gözlerden kaçırmak istediği asıl gerçek budur… 

Dolayısıyla mücadelenin hedefi, sırf ve salt olarak ve bu anlamda, türbana karşı değildir ve olmamalıdır. 

Toplumsal mücadelenin yönünü türbana çevirmek, önümüze itina ile yerleştirilen tuzağa tepe taklak yuvarlanmak anlamına gelmektedir. 

Ancak bu gerçeğin ve dolayısıyla önümüze serilen bu tuzağın, öncelikle Türkiye’nin toplumsal muhalefeti ve bu muhalefeti temsil iddiasında olan kişi ve kurumlar tarafından anlaşılıp, sindirilmesi gerekir… 

 

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ: 

www.soruyusormak.com 

www.dnm-ler.com 

www.kitlecizgisi.com 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..