Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '10

 
Kategori
Güncel
 

Türban

Türban
 

Bu toplum türbanın nasıl sorun olacağını göremedi.

Bu toplum, Cumhuriyet ile beraber oluşan toplum, Cumhuriyeti kuran siyasi oluşum, anneannelerimizin, büyüklerimizin, annelerimizin lanetleyin başlarına, gelenek görenek yüzünden başlarına çektikleri yaşmakların kalmasına izin veren bu toplum türbanın uzun vadede bu kadar sorun çıkarabileceğini düşünemedi, düşünmedi.

Halbuki dış ülkelerdeki siyasi gelişmeleri iyi takip edebilseydik, bağıra çağıra gelen bu siyasi krizi görebilirdik. Gelen her hükümetin gündeminde, AB ye girmek, KIBRIS VE PKK vardı. Bir de her on sene de bir yaşadığımız askeri darbelerin olup olmayacağı.

Bu yüzden kapımızda büyüyen bu sinsi tehlikeyi görmedik. Göremedik. Olacağına da ihtimal vermedik. Halbuki doğumuzda neredeyse dünyanın bütün düzeninin tersine döndüren bir İSLAMİ DEVRİM ve yine 1796 Fransız Kapütülasyonları, İngiliz Sanayi Devrimi ve düşününce aklıma gelmeyen Avrupa daki kültürel değişim ve bunun sonucunda MARKSİST hareket ile oluşan Sosyalist Devletlerin yıkılması neredeyse terazinin iki kefesiydi. Aslında sorun o kadar basit ki. İki kere ikinin dört ettiği kadar basit. Bir dünya gerçeği olarak Ortadoğu'da petrol var. Dünya ekonomisini belirleyen ortada gözükmek istemeyen petrolun yarattığı bir petrol zenginleri var. Bir de öz kaynakları tükenen, enerji sıkıntısı çeken, çekeceğini bilen ama bu alanda bile yeterli bir öz kaynağı olmayan ama dünya da hala ekonomisi ile diğer üçünçü dünya ülkelerine göz dağı veren ülkeler var. Türkiye gibi hiçbir zaman yönetiminde istikrarlı olamamış bir ülkenin AB gibi bir oluşumun içine çekmek mi işlerine gelir, yoksa sadece Ortadoğuyu kontrol etmede, iplerini ara sıra çekecekleri, kendileri ile asla aynı masaya oturmayacak olan petrol zenginlerini etkileyip üçünçü bir ülkenin üzerinden petrollerini alabilecekleri, iplerin kimin elinde olduğu belli olan bir ülke mi? Ortadoğu da petrol, petrolu üreten ülkeyi kontrol edemeyeceklerine göre aşağı yukarı onunla aynı dini değerleri paylaşan, her on sene de bir dönen dönek bir devlet, ve bu düşünceyi baştan kabul eden siyasi oluşumlar.

Tabii ki kukla bir devlet her zaman işlerine gelirdi.

Tam da burada türban doğunun isteğini yaptı, islamiyeti yayma öğretilerinin oluşturduğu ve örgütlenebilmelerinin baş koşulu oldu. Bugün, hiç daha saçını açık görmediğim anneannem eğer türbanın şekli ile ilgili konuşmaya başladıysa oturup düşünmek gerekiyor.

Toplum olarak düşünce bazında vermemiz gereken hiç bir sınavı vermemişiz, Feminist hareketler, 1970 de çiçek çocukları hareketleri, 1960 lardaki sağ hareket, 1980 lerdeki sosyalıst hareketler, bunları yaşamışız, ama fiziksel olarak, bunlar bizden ne alıp götürdü, neler getirdi, hiç konuşmamışız. Hep bunlar bize cız olmuş. Oturup konuşanlar da zaten bugünlerin temelini dünden atmışlar. Bizim yerimize bunları düşünüp, pişirmiş tuzu kendilerine göre ayarlayıp yemeği önümüze koymuşlar.

Toplum olarak kimle nasıl uzlaşmışız, kimleri yargılayıp, içimizden atmışız, kimleri içimize almışız, ahlaki değerlerimiz nasıl ne yönde değişmiş, neler yanlış neler doğru ayırmadan yaşamışız.

Böylece değişenlere sarılıp değişen dünya siyaseti ile harmanlayıp yeni toplum değerleri yaratacağımıza değişmeyen tek şeye -doğru olarak- sarılmış hale gelmişiz. Değişmeyen bu değer de TÜRBAN olmuştur. Ya da değişen dünya da TÜRBAN ın temsil ettiği değişmeyen düşünce sinsilesine sarılmışız.Türbanın temsil ettiği manevi duygularındaki yerine göre hareket etmişiz.

Daha düne kadar üretime katılıp, Türkiye'nin 1.Dünya Savaşından çıkmasına yardım eden kadınlar, 2.Dünya Savaşında ekmeğe katık bulup çocuğunu doyuran, aynı zamanda Türkiye 'nin bu savaştan çok bir şey kaybetmeden çıkmasına sebeb olan kadınlar, annelerimiz bugün neredeyse çalışan kadınların, düşünen kadınların, düşündüğünü söyleyen kadınların edepsiz kadın olmak ile bir demek olduğunu savunacak kadar düşünce bazında samimiyetsiz bireyleri dünyaya getirdiler. Neredeyse bunlar 100 yıla sığdı, ama değişmeyen tek şey TÜRBAN kaldı. İnanmak ile iman etmenin arasındaki ince çizgi TÜRBAN ile adlandırıldı.

Böyle olunca da hala kendini bulamamış, kitap okumanın dini kitap okumak ile bir olduğu gibi bir gerçeğe sıkı sıkıya sarılan, hala dinden ayrı düşünemeyen, Türkiye üzerine siyasi anlamda oynanan oyunlara başaktör veya aktris olacak bireyler kaldı geriye.

Bu buzdağının görünen yüzü. Birde görünmeyen yüzü var ki. Bu daha feci. Bu da bir başka yazımın konusu olsun. AYRIM OTUM.

 
Toplam blog
: 16
: 542
Kayıt tarihi
: 18.08.09
 
 

1971 Kars doğumluyum. Ama karadeniz kızıyım. Babamın mesleğinden dolayı eğitim hayatım farklı yerler..