Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

Turgut Özal yaşasaydı...

Turgut Özal yaşasaydı...
 

Kürt açılımını Turgut Özal başlattı; bakalım, Abdullah Gül sonuçlandırabilecek mi?


TURGUT ÖZAL'DAN ABDULLAH GÜL'E KÜRT AÇILIMI...

Son bir iki yıldır, sürekli açılıyoruz...Kara çarşaf açılımı, Kuran kursu açılımı, türbe açılımı, Kürtçe televizyon açılımı ve diğerl açılımlar...

Şimdi de, içeriği tam olarak belirginleşmemiş olsa da, başını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çekmiş olduğu ve "iyi şeyler olacak" diyerek başlattığı "Kürt açılımı"...

Abdullah Gül'ün başlattığı bu açılım, 16 yıl önce, zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başlattığı bir başka Kürt açılımına o kadar çok benziyor ki, bu nedenle bloğumun ana başlığını "Turgut Özal yaşasaydı" şeklinde koydum.


Öyleyse, şöyle bir geriye gidelim bakalım ne göreceğiz?...

Bu konuda geç mi kalınmış; yoksa bugün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "iyi ... olacak" dediği "şeylere" zemin ni hazıılanmış?


Cumhurbaşkanı Özal, Kürt Sorunu'nu çözmek için ne düşünüyordu?

Turgut Özal, bugün "Kürt açılımı" diye başlatılan çalılmaları, günümüzden 16-17 yıl önce başlatmıştı bile...

Ancak bu açılım, "devletin ülkesi ve milletiyel bölünmez bütünlüğünü"ne "Vatan-Millet-Sakarya" edebiyatıını ekleyenlar tarafından engellenmişti...O sıralarda, terör sorununu çözmek yerine "terörü lanetlemek" yetiyordu...Çünkü bu davranış siyasi kazanç sağlıyor ve siyasi partilerin oylarını artırıyordu...

Turgut Özal, daha düne kadar kullanılmayan "halk ve halklar" sözcüğünü, yıllar önce dillendirmiş ve anlamını kavramıştı. Bakın ne diyordu, 16-17 yıl önce:

Türkiye Cumhuriyeti, çeşitli etnik grupları baskı altında tutarak onlara Türk kimliği aşılamak istemiştir. Ama, tarihte görülmüştür ki, bu yöntemler bir gün parçalanma ile sonuçlanmaktadır"(1)

Turgut Özal'ın bunları söylediği dönemde, Kürtlerin, "dağda kart-kurt diye sesler çıkaran Türkler" olduğu söyleniyordu.

Ve bu dönemde, içinde "Kürt" sözcüğü geçti diye bir kitabın, çalıştığım kamu kurumundaki kütüphaneye alınmadığı dönemdir...

Turgut Özal'ın, bunu kabul edip etmediği bilinmez ama "Türkiye'de, Kürtlerin önemli bir topluluk olduğunu ve bunların kazanılmasının Türkiye'nin gücünü artıracağını hesaplıyordu. Bu yüzden terör, mümkün olduğunca erken bitirilmeli, Türk-Kürt barışı yapılmalı ve iki halk arasında kardeşlik tohumları gene yeşertilmeliydi"(2) diyordu.


Turgut Özal'ın barış isteği gerçekleşiyor muydu acaba?

Turgut Özal, hem Cumhurbaşkanlığı'nın hem de yaşamının son ayları içindeydi... Turgut Özal'ın yukarıdaki düşünceleri sanki gerçekleşmek üzereydi...

Öcalan, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a ve Başbakan Süleyman Demirel'e, Celal Talabani aracılığıyla bir mektup gönderdi...(o günlerde bu haber, medyaya da sızdırıldı, ama mektubun içeriğinin ne olduğu sanırım açıklanmadı)

Ben de bu mektubun içeriğini, bu bloğumu yazarken zaman zaman kaynak olarak başvurduğum "Turgut Özal Yaşasaydı" kitabından öğrendim.

ÖZEL NOT : Bu sıralarda, kitabın yazarı ve aynı zamanda Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Yavuz Gökmen ile "Kürt sorunu" hakkında uzun süre mektuplaştık. Bu mektupların şu an için bir anıdan öte fazla önemi yok ama, o günlerde "Kürt" sözcüğünü kullanmaktan korkanlara göre, cesurca bir bilgi paylaşımı olduğunu söyleyebilirim.

PKK lideri Abdullah Öcalan, özetle şunları söylüyordu:

"Terörü bırakmaya ve ateşkese hazır olduklarını ve Türkiye'nin bütünlüğünü kabul ettiğini belirtiyordu. Abdullah Öcalan bununla da kalmıyor, siyasi örgüt durumuna gelerek, demokratik sınırlar içinde faaliyet yütüteceğini açıklıyordu. İstediği tek şey, Türk hükümetinin, TBMM'deki Halkın Emek Partisi(HEP) milletvekilleri ile görüşmeye başlamasıydı"(3)


Sanırım, Kürt surununun çözümü konusunda "iyi şeyler olacak" diyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Öcalan'ın bu mektubu okumuştur.

Turgut Özal ve benzeri düşüncede olanlar, bu gelişmeyi bir barış fırsatı olarak görmüşlerdi...Ama öyle görmeyenler de vardı...İlk tepki Erdal İnönü'den geldi.

Erdal İnönü, gazetecilere şöyle diyordu: "Bunlar yanlış yaklaşımlardır. Terör yapanlarla görüşülmez; terör yapmak suçtur. Demokratikleşme, her koşul altında devam edecektir. Bu(demokratikleşme) bizim görevimizdir(4)

Askeri kanattan gelen açıklamaları medya şöyle yansıtıyordu: Gazetelerde, "Asker: "PKK yok edilinceye kadar mücadele sürecek" başlıkları ile yer alan açıklamalarda "Apo, Nevruz öncesi güvenlik güçlerini pasif duruma getirmek istiyor. Bunları yok edene kadar mücadele edeceğiz" dedi(5)

Başbakan Süleyman Demirel, gelişmeye biraz daha ılımlı yaklaştı ve şöyle konuştu:

"Devlet bu işe tepeden bakmak zorundadır. Bu iş biterse çok iyi olur. İçte ve dışta bu şekilde çözümü engellemek isteyenler olabilir. Ama bu işi zorlaştırmak istemem. Kan dökülerek bir yere varılamaz. Bu işlerin içindeki kişi bunu gördüyse, bundan sonra dökülecek kanların sorumlusu olmaz...Ama, hemen bu teklifin üzerine atılmayız. Önce bekleyip görmemiz lazım"(6)
diyordu.


Görülenler şunlardı...

Abdullah Öcalan 17 mart 1993 günü Bekaa vadisinde, üzerinde sivil bir takım elbise ve kravatlı olarak gazetecilerin karşısına çıktı. Celal Talabani de, Apo'nun yanında oturuyordu. Apo, kitabın yazarına göre, net ve açı konuşuyordu.
Verdiği mesaj şöyleydi(Kitabın yazarının toparlaması): "20 Mart'tan itibaren ateş kesilecekti. Apo, Türkiye'den ayrılmak istemediklerini, Kürtlerin Federe bir devlet olarak, siyasi, kültürel ve insani haklarına kavuşturulmalarını da şart koşuyordu"(7)

Abdullah Öcalan, daha önce Turgut Özal'a yazdığı mektupta, "siyasi çözüm"den bahsediyordu ama "federe devlet" şeklindeki bir yapılanmadan söz etmiyordu. Bu ileri bir adımdı, devletin ve hükümetin bunu kabul etmesi mümkün değildi.

Bu isteğe tepkiler çok ağır oldu. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ve ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın tepkileri, "Türkiye'ye gelirse tutuklanır", "Eşkiya ile pazarlık yapılmaz" şeklindeydi.(8)

Kitabın yazarına göre, bu tepkilere rağmen Özal, Demirel ve İnönü'den ses çıkmamıştı.

Genelkurmay Başkanlığı'nın ise, böyle bir isteğin şiddetle karşısında olacağı kesindi.

Türk halkının ise, bu çeşit bir çözümü aklından bile geçirmesi mümkün değildi

Buna rağmen PKK lideri Abdullah Öcalan beklenen ateşkesi ilan etti.


Turgut Özal, 4 Nisan 1993 günü, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini gezmaya gitti.

Özal, uçağa binmeden önce, belli ki ateşkes sürecini kastederek şunları söylüyordu:"Güneydoğu konusunda Türkiye'de çok pozitif bir hava var. Benim bir zamanlar çözüm için getirdiğim öneriler, bugün Türkiye'de başkalarınca da söylenmeye başlandı. Çok radikal sertlik yanlılarında bile yumuşama var"(9)

Turgut Öza, işte bu ateşkes dönmimde, Kürtçe TV yayını yapılmasını ve Kürtçe eğitimin serbest bırakılmasını dillendirmeye başladı. Ama bunların gerçekleşmesinin çok zor olacağını da biliyordu.

Özal, gezinin ikinci gününde de Taşkent'te düzenlenen bir çiğ köfte partsinde de, birden bire şunları söyledi. "Beyler, bu güneydoğu meselesini artık kesinlikle çözmemeiz gerekiyor. Allah'ın izniyle bu işi ben çözeceğim. Bu iş çok riskli bir iştir. Bu riski alacağım, sizin yardımlarınızı bekliyorum"(10)

Ama olmadı...Allah, Turgut Özal'ın istediği izni vermedi...

Bu arada ateşkes, 15 Nisan 1993'te iki ay daha uzatıldı...

Uzatıldı ama iki gün sonra 17 Nisan'da Turgut Özal öldü...Ya da bazılarına göre öldürüldü...

24 Mayıs'ta da Elezığ-Bingöl yolunda PKK tarafından pusuya düşürülen 33 silahsız erimiz katledildi...

Ateşkes bozuldu...

PKK ile silahlı mücadeleye kaldığı yerden başlandı...

Ülke kaynakları, silah ve mühimmat olarak Güneydoğu'ya aktarılmaya devam etti...

İçimizi burkan şehid cenazeleri bir birini izledi...

Korumasız 33 erimizin şehit edilmesi de, aynen Turgut Özal'ın ölmesi gibi tartışıldı...Bu olayın da, Kürt sorununun çözülmesini istemeyenlar tarafından düzenlendiği söylendi.


Turgut Özal "Benim ölümüm Türkiye'yi sarsar" diyordu.

Turgut Özal, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri gezisine çıkmadan bir gün önce, oğlu Ahmet Özal'a tüm endişelerini açmış ve onunla sabaha kadar konuşmuştu. Bu konuşmadan kısa bir bölüm aktarıyorum:

"Beni indirmeye çalışıyorlar. Aslında ne yapmaya çalıştıklarının farkında değiller. Ben yarın ölsem ya da beni buradan indirseler, asıl zararı onlar görürler. Esasında, Türkiye'deki en büyük dengeyi ben tutuyorum. Beni indirmek, bunları batırır ve bütün Türkiye'yi sarsar"(11)

Turgut Özalın bu sözleri, o sıralarda farklı şekillerde yorumlandı ve tartşıldı.

Turgut Özal'ın konuşması içinde geçen "onlar" sözcüğünü, şimdi ben de, kitabı ilk okuduğumdan daha farklı bir şekilde değerlendiriyorum...


Şimdi neler oluyor?

PKK'nın fiili lideri Murat Karayılan, "Bağımsız Devlet" isteklerinden vazgeçtiklerini söylüyor.

"Barışçı demokratik çözüm"ün kendilerini tatmin edeceğini söylüyor.

Nedir, bu barışçı demokratik çözüm?

Kürtlerin kendilerine özgü bir parlamonto kurmaları...

Bu ne anlama geliyor?

Bence, federe bir devlet yapılanmasının ilk adımı...

Yani, Karayılanın'ın aklından geçirip de söylemediği "Federe Devlet"tir.

Karayılan, ayrıca "savunma amaçlı ateşkesimiz 1 Haziran'da bitiyor. Türkiye yol ayrımında, bu fırsatı değerlendirelim, yoksa mücadele devam edecek" der gibi de bir uyarı yapıyor.

Türkiye, gerçekten 16-17 yıl önceki gibi durum içinde...O zaman, PKK "federal bir siyasi yapıılanma" istiyordu; bu gün ise, bance aynı isteği biraz zımparalamış ve üzerine biraz cila sürmüş şekliyle önümüze getiriyor.

Bakalım ne olacak? Bekleyip göreceğiz.


Görüldüğü gibi, Kürt sorunu konusunda bugün gelinen nokta ile Turgut Özal zamanındadi Kürt açılımı çalışmaları arasında büyük bir benzeşim var.

Her iki dönemde de, Kürt açılımı konusunda başı çekenler, zamanın Cumhurbaşkanlarıdır...Bu da ayrı bir benzeşimdir.


Daha fazla benzeşimler olmasın diye, bir vatandaş olarak Cumhurbaşkanı Abdüllah Güle naçizane bir önerim olacak...

Sakın ola, bugünlerde Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine bir gezi falan düşünmesin...Gezi sırasında bu ülkelerde yiyecekleri aynı şeyler olacağı için, Türgut Özal gibi O'nun da sağlığının bozulmasını istemem...


cdenizkent


_________________ :

(1) Yavuz Gökmen, Özal Yaşasaydı, 1994, s.210
(2) A.g.y. s.211
(3) A.g.y. s.269(mektubun tamamı, 268-269. sayfalarda)
(4) A.g.y.
s. 271
(5) A.g.y. ss.271-272
(6) A.g.y. ss.272-273
(7) A.g.y. s.273
(8) A.g.y. s273
(9) A.g.y. s.276
(10) A.g.y. s.280
(11) A.g.y. s.283


 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..