Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Turizmi patlatan eşek

Turizmi patlatan eşek
 

Kurbağa Hüsamettin yazısını okuyanlar bilirler. Bendeniz bir zamanlar Marmaris'te bir tatil kampında bir sezon çalışmıştım. Sezonun sonunda kovulduğumu söylememe gerek var mı bilmiyorum. Gelelim hikayemize. Efendim kampımız Datça ile Marmaris arasında Bördübet denilen muhteşem bir ormanlık bölgede kurulu. Ağaçlar arasında. Sloganımız "Doğa ve sessizlik".

Yerli turistlerin pek bildiği bir yer değil. Kampa Güney Afrika'dan Kanada'dan falan turistler geliyor. Kimisi çadır kuruyor. Kimisi karavanında kalıyor.

Kampın sahibi TRT yapımcılarından Güneş Tecelli. Bendeniz de Tecelli'yi TRT'ye metin yazmam münasebetiyle ya da münasebetsizliğiyle tanıyorum.

Güneş Tecelli bendeki cevheri fark etmiş olmalı ki. Beni çalışmaya başlar başlamaz kamp müdürü yaptı. Gerçi kampta çalışan sadece iki kişiydik. Bir ahçı bir de ben. Ahçımız sumo güreşçisi gibi bir tipti. Ellili yaşlarda tombul bir adamcağız. Boyunu hiç bir zaman ölçme gereği duymadım ama eni bir bir buçuk metre falan. Zaten bizim ahçı plaj zamanı denizde yüzmez yuvarlanırdı. Öyle bir adamcağız.

Evet sonuçta ben müdürdüm. Gerçi müdür olarak kampta bir tek kendimi çalıştırıyordum ama olsun. Müdür olarak kendimi yani Kemal'i beşe bölmüştüm. Biri bulaşıkları yıkıyor, biri garsonluk yapıyor, biri plaja bakıyor, biri tuvaletleri temizliyordu. Birinin ise ne halt ettiğini bilmiyordum. Kovmam an meselesiydi.

Ağustos ayında kamp tamamen dolmuşdu. Bizim tek amacımız turistleri mümkün mertebe kampta uzun süre tutabilmek. Ne kadar çok kalırlarsa o kadar çok para bırakacaklar. Turizmi patlatacağız sonuçta.

Ağustos'un sonlarına doğru kamp boşalmaya başlayınca Güneş Tecelli ile olağanüstü toplandık. Güneş abim sezon başı her turizmci gibi bankalara gırtlağına kadar borçlanmış. Panikte.

"Kemal bir şeyler düşün. Bir şeyler bulalım. Tutalım şu turistleri. Batacağız oğlum. İlginç etkinlikler yapmamız lazım."

Tabii ben zeki adamım. Aklıma bir sürü fikir geldi. En iyilerini Güneş Tecelli'ye söyledim heyecanla.

"Büyük bir ateş yakalım abi ormanda. Turistler kızıldereli gibi ateş dansı yapsın."

"Ormanı yakarız oğlum. Olmaz."

"Abi kampta televizyon yok. Televizyon getirelim. Orkestra getirip canlı müzik yaptıralım."

"Saçmalama. Bunlar zaten teknolojiden kaçmışlar. Doğa için geliyorlar buraya. Doğal şeyler düşün."

Düşündüm. Ve kamp tarihine geçecek iki fikiri ortaya atıverdim.

"Tavuk. Tavuk kümesi kuralım abi. Turistler sabahları kendi elleriyle alsınlar yumurtalarını."

"Yaşa... Olur. Harika olur."

Baktım hayvan fikri tuttu. Devam ettim.

"Aşağı köyden bir eşek alalım abi. Turistleri plaja eşekle taşıyalım."

"Süper. Hemen alalım. Bu da tutar."

Demek ki havyanda bitiyor iş.

"Hayvanat bahçesinden aslan getirelim abi. Salalım. Heyecan olur."

"Cılkını çıkarma. Hemen git köye. On tane tavuk al. Köylüyle de anlaş hemen bir kümes yapıversinler bize. Ha bir de eşek satın alalım hemen."

"Okey" dedim. Fırladım.

Sıkı bir pazarlıktan sonra on adet tavuk iki horoz satın aldım köylülerden. Bir de bana öve öve bitiremedikleri bir eşek sattılar.

İki köylü kardeşimiz bir günde kümesi yaptılar. Bitirdiler. Tavukları da kümese yerleştirip gittiler. Aynı gün eşeği de teslim aldım. Kamp girişinde ağaca bağladım.

Proje tutmuştu. Daha şimdiden turistler kümesin etrafına toplanıyorlar. Bazı turistlerde eşekle ilgileniyorlardı. Eşeğin benden fazla ilgi görmesi sanıyorum benim açımdan ayrı bir araştırma konusuydu.

İlk gün iki projemde harika yürüyordu. Eşekle isteyen turisti plaja götürüp getiriyorduk. Tavuklarımızı da dışarı bıraktığımızda kampta gerçekten bir renk oluşmuştu. Güneş abim turistlerden övgüler alıyordu. O gün kamptan gidecek iki aile eşek ve tavukların hatırına kalacakları süreyi uzatmışlardı. Güneş Tecelli yanıma geldi.

"Helal be Kemal. Kurtardın kampı. Helal."

Ben de böbürlendim tabii.

"Önemli değil. Her zaman bende proje çok. Aslında bir haftalığına Turizm Bakanı olsam bir sürü projem var. Mesela İstanbul. Ayasofya. Sultanahmet. Sonra Bodrum. Antalya. Önce Antalya planımı anlatayım."

"Antalya planını anlatmadan masalara servis yapsan daha iyi olmaz mı müdür bey? "

Benim eşek ve tavuk projem ilk günün akşamında S.O.S vermeye başlamıştı. Kümesten saldığımız tavuklar kümese dönmemişlerdi. Kampta da yoklardı. Garip bir durumdu bu.

"Kemal nerde bu tavuklar? "

"Vallahi tavukları. Yani bu lavukları benim pek gözüm tutmamıştı Güneş abi. Kaçtılar herhalde. Ya abi bu köylü eğitmiş olmasın tavukları. Düşünsene satıyorlar sonra tavuklar kaçıp sahibine dönüyor."

Sabah olduğunda çığlık atarak şikayete gelen yaşlı bir kadın turistten tavuklara ne olduğunu öğrendik.

"My God. My Goood."

Çığlık atan turistlerin sayısı çoğalırken kaptaki ağaçlardan tavukların cıyaklayarak turistlerin üzerine uçtuğunu gördük. Meğerse tavuklar tilki korkusuyla kümes yerine ağaçları tercih etmişler geceyi geçirmek için. Güneş abim burnundan soluyordu.

"Mahvolduk. Kaçacak turist. Vazgeçtim tavuk falan istemiyorum. Eşek yeter. Eşeklik bendeki sana aldandım."

O gün akşama kadar Güneş abimle kampta tavuk kovaladık. Tavuklar da Allah versin çantayı kapmış kapkaççı gibi nasıl da profesyonelce kaçıyorlar. Resmen yerlerde süründürdüler bizi. Hepsini tek tek yakaladık. Halimizi gören turistler bayağı eğlendiler. Operasyonun sonunda çuvala doldurduğumuz tavukları satın aldığımız köylülere bedava geri verdik.

O akşam Güneş abime.

"Tavukları yakalarken ne eğlendik değil mi abi? " dedim.

Güneş abim azgın bir boğa gibi üzerime saldırdı.

"Kaçma ulan."

Gündüzden tavuklardan edindiğim tecrübeyle Güneş Tecelli'nin elinden kurtulmayı başardım.

İki projemden biri yatmıştı ama eşek projesi iyi gidiyordu. Taa ki gece çadırımıza giren genç turist kızın şikayetine kadar. Güneş abim ve ben yataktan fırladık. Kız çığlık çığlığa.

"My good. My gooood."

Kız işaret ediyor çadırını. Çadıra bir gittik ki bizim kampın önüne bağladığımız eşek çadırda. Kızın çadırında. İpi koparmış kampa dalmış eşek. Eşeğin bu münasebetsizliğin sırrı sabah çözüldü. Meğer bizim eşeğe bir yaban eşek dadanmış. Yaban eşek topal. Bizim eşeğin yanından ayrılmıyor. Bizim eşek çıldırıyor. Üzerine bineni üzerinden atıyor. Gözlerime inanamadım. Bir eşek bu kadar nasıl değişebilirdiki? Bindim sırtına beni de attı.

Güneş abim küfürler yağdırıyor. Turistler panikte. Ben Güneş abiye eşeğin üstünden düştükten sonra.

"Bir fikrim var. Rodeo festivali yapalım" dedim.

Güneş abim bağırdı.

"Bence cinayet festivali yapalım. Ben festivali bizzat seninle açmak istiyorum."

Eşekle baş edemeyeceğimizi anlayınca ve kampa eşek getirmenin eşeklik olduğu anlaşılınca eşeği satan köylüyü çağırdım hemen.

"Abi al eşeğini. Para falan istemiyorum al götür."

Köylü tavuklardaki gibi yapmadı bu sefer.

"Olmaz beyim. Almam. Azmış bu. Ben bakamam buna köyde."

"Eeee ne yapacağız? "

"Var bi çaresi."

Çaresi köylüye biraz daha para vermekti. Eşeği üste para vererek geri iade ettim. O gün kampın nüfusu yarı yarıya indi. Gece Güneş abimi de beni de uyku tutmadı.

"Benim bir fikrim var Güneş abi" dedim.

Büyük bir olgunlukla, "Söyle" dedi.

"Ayı getirelim mi? " dedim. Ancak projemin detayına inemedim. Gece yarısı kamp yerinde sopayla kovalanırken insan hem kaçıp hem de konuşamıyordu.

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..