Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

Türk baharı 2

Dış politikada, en az tavizle en fazla faydayı sağlamak öyle zannediyorum esastır. Bir aralar merhum Özal'ın dediği gibi "bir koyup, üç almak" bunun en basit yoldan anlatımıdır. Ülkelerin hepsi bu kaideye göre dış politkalarında hareket ederler. Tabik i eğer dünya üzerinde iki ülke olsaydı, bu oyun çok basit olurdu. Ama uygulamada, birçok ülke veya başka bir deyişle oyuncu var ve hepsi birden birbirleriyle öyle dengeler kurmaya çalışıyorlar ki, iş iyice çetrefilleşiyor. Bir çok ülkenin birbirleriyle kurmuş olduğu diplomasi  sarmalları, planlamanın çok iyi olması gerekliliğini ve politika kurucularının da işin kurdu olması, vizyon sahibi olmasını gerektirmektedir.

Politikayı planlarken, birde kürsel güçlerin politkalarına uygunluk gelişen ülkeler için çok önemli bir kriterdir. Aksi halde, maalesef zaten zayıf olan yapı iyice yıpranacaktır. Zaten küresel güce sahip politkacılar da, kendi programlarına uygun idarecilerin çevrelerinde iş başında olmalarına dikkat ederler. Kendi progrmalarıyla çelişen uygulamaları ve uygulayıcılarını çeşitli yöntemlerle zaten alaşağı ederler.

Türkiye, her iki kıtanın ortasında, her durumun merkezinde bir ülkedir. Bu durumlar, stratejik, jeopolitik, coğrafi, demogojik... Hal böyle olunca tabi ister istemez, statik bir durum değil daima güncellenmesi gerken senaryolara sahip bir ülkedir. Bir İzlanda'nın dış politika mesaisi ile, Türkiye'nin mesaisi bir olmasa gerek.

Milli menfaatler neyi gerektirir. Özellikle bir önceki yazımda belirttiğim, küresel bir gücün yapısal bir planı uygulamaya soktuğu ve bu planın bulunduğumuz coğrafyadaki bölümünün başladığı bu dönemlerde neler yapılabir? Türkiye milli menfaatlerini nasıl bu plandan azami kılacaktır?

Türkiye, şu anda bugüne kadar sürekli ve güçlü şekilde ilişkiler sürdürdüğü ABD ve saz arkadaşlarıyla , coğrafi olarak sınır  komşuları  olan İran, Suriye, Irak ve Rusya arasında kalmıştır. Üstelikte bu iki taraf arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor. İnsiyatifin ve kontrolün okyanus ötesinde olması demek, bizi resmen muz cumhuriyeti yapar ve ulusal çıkarlarımıza da uygun düşmez diye düşünüyorum. Öte taraftan Türkiye, ABD'ye madem böyle bir plan uyguluyorsun o zaman benimle birlikte hareket et dediği zaman da, ABD pekiala ben geri plandayım hadi çöz şeklinde emrivaki bir süreci ortaya çıkartıyor. 

Yanlış alınan bir kararın Birinci Dünya Savaşı'nda nasıl bir hezimete yol açtığını , yanlış ata oynamanın beraberinde neler getirdiğini hepimiz biliyoruz. Öte yandan İkinci Dünya Harbi'nde de ortada olmanın zor süreçlerini de biliyoruz. O zaman oynayacağımız atların artılarını ve eksilerini iyi görmek gerekir.

Birinci seçenek, ABD ve saz arkadaşları. ABD bugün askeri yönden dünyanın en büyük ordusuna sahip. Sadece bir denizaltısı bile bir ülkeyi cehenneme çevirebilecek silah gücünü barındırmakta. Dünyanın dört bir yanında mevcudiyetini hissettiriyor. Öte yandan kürsel sermayenin de önemli bir aktörü. Uygulamış olduğu plan, dünyada enerji kaynaklarının paylaşımını kendi lehine çevirebilecek bir ortam yaratmak ve bu planın gerçekleşmesinin ileride kendisi için hayati önem arzettiği biliyor. Dolayısıyla bu plandan vazgeçmeyecektir. Bu planı riske atacak tüm oluşum ve engelleri de yok etme düşüncesinde bir an bile tereddüt edeceğini sanmıyorum. (Devam edecek)

 
Toplam blog
: 116
: 735
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1994 Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü mezunuyum. Aynı üniversitede Genel İktisat Polit..