- Kategori
- Teknoloji
Türk bilim rönesansı ne zaman gerçekleşecek?
Fikir çilesi, bilim sevgisi, okuma aşkı, inovasyon tutkusu, icat yeteneği, keşif heyecanı, atılım cesareti, dinamizm ruhu, teknoloji merakı, ilerleme isteği, yenilenme ihtiyacı, kolektif zekâ, yenilik ufku... Ne isim verirsek verelim, bu konu Türkiyemiz için 21. yüzyılda en önemli konulardan biri.
Bu konuda yazdığım bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu yazı Referans Gazetesi'nde 23 Haziran 2009 tarihinde yorum yazısı olarak yayınlandı. Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=124738&KOS_KOD=15
Yazımıza geçelim:
Toplum olarak cep telefonu edinme konusundaki hassasiyetimizin yarısı teknoloji ve inovasyon üretme alanında olsaydı, bugün ülkemiz teknoloji ve inovasyon yarışında küresel ligde A takımında yer alırdı. Futbol konusundaki milli hassasiyetimizin yarısını bilim, teknoloji, eğitim konularında gösterebilseydik, Atatürk'ün gösterdiği 21. yüzyılı yakalama hedefini gerçekleştirmiş olacaktık. Asıl soru şu: Gelecek nesle, çocuklarımıza, gençlerimize bu konularda sevgiyi, hassasiyeti ve idealizmi nasıl kazandırabiliriz? Onları 21. yüzyıla nasıl hazırlayabiliriz?
Bir örnek vereceğim. Üniversiteler şehri
Bilim merkezi yatılıları
Çocuklar cuma geceleri bilim merkezinde kalıyorlar, bilim soluyorlar, severek ve keşfederek öğreniyorlar ve ertesi gün de orayı gezmeye ve öğrenme yolculuklarına devam ediyorlar. İşte yeni nesil bilimle böylesine içli dışlı yetişiyor. Bu çocukların içindeki bilim aşkını, öğrenme sevgisini ve heyecanını düşünün. Çocukluktan itibaren bilime dair böylesine tatlı deneyimleri ve hatıraları bilinçaltına kazınmış olan bir nesil; nasıl olur da bilime, öğrenmeye, yeniliğe kayıtsız kalabilir? Size soruyorum: Kaç ailemiz çocuklarını bizzat alıp bilim merkezlerini beraberce geziyor, keşfediyor, öğreniyor? Kaçımız çocuklarımızla beraber evlerimizde TV izlemek yerine beraberce kitap okuyor? Kaç hanemizin içinde bilim solunuyor? Kaç evin bacasından bilim sevgisi tütüyor? Kaç evimizde bilim, okumak, öğrenmek en az ekmek kadar kutsal ve değerli?
Bir ülke düşünün ki, kalbi bilim sevgisiyle ve inovasyon tutkusuyla atıyor. Bütün toplum gözlerini dikmiş, dikkatini yoğunlaştırmış, kalbini açmış, umudunu yeşertmiş. Hayal edin ki gözlerde, gönüllerde, kalplerde, zihinlerde bir rönesans yaşanıyor. Ülkenin bir numaralı gündemi bu: Fikir çilesi, bilim sevgisi, okuma aşkı, inovasyon tutkusu, icat yeteneği, keşif heyecanı, atılım cesareti, dinamizm ruhu, teknoloji merakı, ilerleme isteği, yenilenme ihtiyacı, kolektif zekâ, yenilik ufku! Ülkede teknoloji rüzgârları esiyor, hava ve su gibi bilim solunuyor. Bütün bunlar hayal değil. Dünyada bilime böylesine değer veren pek çok ülke var ve bu ülkeler geldikleri konumu buna borçlular. İşte Japonya, ABD, Kanada, Avustralya, Hollanda ve daha niceleri. Bu ülkelerden sadece birinden örnek vereceğim: Güney Kore'de akşam TV haber bültenleri 45 dakika sürüyor. Bu sürenin yarısından çoğunda Güney Kore'nin bilim ve teknoloji hamleleri, yeni buluşları, ürün ve patentleri; Ar-Ge projeleri, üniversiteleri, yenilikçi fikir önderleri, şirket liderleri, inovasyon haberleri yer alıyor. Yani ülke inovasyonla nefes alıyor. İnovasyon ile yatıp kalkıyor. Onların birinci gündemi ne Ergenekon ne başörtüsü ne de siyasi çekişmeler. Onların ana gündemi bilim, teknoloji ve inovasyon. Ülke olarak buna kilitlenmişler. Üniversitelerin, şirketlerin, hatta hükümet kurumlarının varlık sebebi bu. Yemeden içmeden kesip Ar-Ge'ye, teknolojiye, bilime, eğitime para ayıran bir ülke düşünün. Düşünün ki anne ve babalar çocuklarına önce bilimi, merakı, keşfetmeyi ve araştırmayı sevdiriyorlar.
2023'ün Türkiyesi
Bütün bunların ışığında gelin 2023 Türkiyesi'ni, yani cumhuriyetimizin 100. yılını hayal edelim beraberce. Türkiyemizin 2023 bilim, inovasyon ve teknoloji politikaları, eğitim-öğretim anlayışı ve vizyonu nasıl değişmeli?