Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Türk Edebiyatının Bir kaybı daha !..

Türk Edebiyatının Bir kaybı daha !..
 

Yerin zor dolacak ama şiirlerin hep el üstünde tutulacak


Şimdi herkes bir şeyler yazacak.. Neler anlatılacak kim bilir. Hatta belki tam olarak anlatılamayacak bile. Bakın görün hangi televizyon kanalları, ne kadar bahsedecekler adından. Bugün bir mankene, bir sinema aktristine ayrılan vakit kadar bile vakit ayrılmayacak adına. Birileri anacak, şiirlerini okuyacak, belki paneller düzenleyecekler. Her yıl bu tekrarlanacak… Ama ya sonra ? Sonrası yok ! Giden gittiğiyle kalıyor, eserleri kalıyor payidar.

Kimden bahsediyorum diye merak yanmış olabilir içinizde.. O Türk edebiyatının devlerinden biriydi. Saygıyı sonuna kadar hak eden bir ustaydı. Ustalığını teslim etmeyecek olan var mı acaba ? Ona ustaların ustası demek daha doğru olmaz mı ? Kim mi ? Fazıl Hüsnü Dağlarca!

Hangimizin dimağında bir tat bıraktığı şiiri yok ki ? En az bir şiirini okuyan vardır içimizde elbet.. Onlarca eser ermiş Türk Edebiyatına.. Son nefesine kadar. Ve o son nefesini maalesef 94’ünde hasta yatağında verdi. Eminim ki ? Rahatsızlığında eli kalem tutmuyor olsa da zihninin içinde ne şiirler yazmıştı büyük usta..

Biraz kısa bilgi vereyim hakkında :

<ı>“1914 yılında İstanbul’da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi'ni ve Harp Okulu'nu bitirdi (1935). 1950 yılında kendi isteği ile ordudan ayrıldı. Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde, Çalışma Bakanlığı’nda İş Müfettişi olarak çalıştı (1960). İstanbul Aksaray'da Kitap Kitabevi'ni kurdu, yönetti. 1960–1964 yılları arasında, Türkçe adli bir dergi çıkardı. Aynı zamanda Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi. Yavaşlayan Ömür adli ilk şiiri 1933'te İstanbul dergisinde çıktı. Aile, Ataç, Çağrı, Devrim, İnkılâpçı Gençlik, Kültür Haftası, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde şiirlerini yayımladı. Şiirlerinde mağara devri insanlarından günümüz insanına dek insanin, iç ve diş dünyasını benzersiz anlatımıyla isledi. İlk yapıtından başlayarak Türk şiirine yepyeni bir anlam, kavrayış ve ses getirmiştir. Şiirimizin en verimli sanatçısıdır, şiirini sürekli olarak yenileyen özelliği ile Türk Şiirinin Ses Bayrağı nitelemesine değer görüldü. <ı>Dağlarca, çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştı<ı>.”

İlk şiiri 1933 yılında yayınlanmış. Dilek olay. Yetmiş yılı aşkın bir süre şiirlerini Türk halkına sevdirmiş. Dünya’da kaç tane böyle insan var acaba merak ediyorum. Şair bile diyemediğim ben kendim, sıkılmadan ve büyük bir keyif alarak okudum ustanın şiirlerini. Hala da okuduğumda büyük bir hayranlık beslerim. Derin bir anlam çıkartırım dizelerde. Ve her bir dize de ayrı bir felsefe ararım. Her okuyan aynı keyifi alır mı bilmem ama bakın bugünkü durumla özleşen bir şiirinde ne demiş.

ÖLÜ

Hangi mahallede imam yok,
Ben orada öleceğim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.

Ölüler namına, azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balık;
Müslüman değil miyim, hasa,
Fakat istemiyorum, kalabalık.

Beyaz kefenler giydirmesinler,
Sızlamasın karanlığım havada.
Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım
Ki bütün azalarım hülyada.

Hiçbir dua yerine getiremez,
Benim kâinatlardan uzaklığımı.
Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,
Çılgınca seviyorum sıcaklığımı...

Yerin dolmaz büyük usta. Bunu biliyoruz bilmesine de, arkadan aynı ustalıkta şiir yazacak kaç kişi gelecek acaba ? Sana tanrıdan rahmet diliyorum. Önünden gidenlere, gittiğin yerde selam söyle. Onlara da unutulmadıklarını, hala sevildiklerini ve saygıyla ve sevgiyle anıldıklarını söyle. Mekanınız raht olsun. Ruhun şad olsun !..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..