Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '15

 
Kategori
Güncel
 

Türk Einstein'i Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu çok yaşasın !.

Türk Einstein'i Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu çok yaşasın !.
 

netten...


Bizim adetimizdir...
 
Bilim adamını, değerli sanatçımızı, ölmeden önce arayıp sormayız...
 
Öldükten sonra da bir acaip abartılarla, timsah gözyaşlarıyla habire yazar...yazar...
 
Tatmin oluruz...Ben, Hocamız, hayattayken yazmayı yeğledim...
 
Oktay Sinanoğlu, Dünyanın kabullendiği müthiş bir bilim adamı...
 
DTCF'den hocam, merhum: Prof.Dr. Suat  Sinanoğlu ve Prof. Dr.Samim Sinanoğlu'nun küçük kardeşleri.
 
Esin Afşar'ın kardeşi... Kerim Afşar'ın kayın biraderi...
 
Yoğun bakımda olan bilim adamımız için acil şifalar diliyorum...
 
Onun çok güzel anektodlarından bir kaçını burada yayınlayıp ibret alınmasını diliyorum..
 
......
 
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'na ait ilginç sözler
 
"...Ben baktım, Türk Bayrağı, Atatürk karşımda, cam çerceveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. İçimden yemin ettim, dedim ki: 
Gideceğim ve orada söz sahibi olacağim, ondan sonra gelip o namussuzlarla burda uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki burada kalırsam Amerika'nın kölesi olurum, oraya gidersem Amerika'nin efendisi olur, buraya gelip onlarla daha rahat mücadele ederim. Ve işte bizi gönderdiler..."
 
"...Yeni bulduğum kuvvete, etkiye bir isim koymalıydım. Kuvvetin mahiyeti şöyle ya, DNA molekülleri suyu tutacaklarına birbirlerini tutmayi tercih ediyorlar, yani sıvıdan kaçıyorlar, o yüzden alanlarını küçültüyorlar, çift sarmal oluyor. Sonunda solvent ten solvo dedim, 'kacar, korkar' anlamında da 'fobik ' dedim, 'solvofobik' oldu..."
 
"...Hicbir zaman Amerikan vatandaşı olmayı düşünmedim. Aklımdan dahi geçmedi. Ben atalarımdan beri Türk kimliğimle varım. Ne yaptıysam o sayede yaptım. Ona buna yaranayım diye değil. Otuz yılda bak milleti ne hale soktular. Şimdi de 'açlıkla' terbiye ediyorlar. Ayarlı basının köşe yazarlarından biri geçenlerde Avrupa Birliğine girmenin yaralarından diye 'O zaman bu ay yıldızlı pasaport ile Avrupa kapılarına gitmenin utancından kurtulacağım' diyor. Tanrı, bu millete acısın..."
 
"...Yıldız Teknikte kimyada bir takım hanımlar var beyler var, profesör, doçent. Dışarıda da vardır. Burada da var, entrikalar döner, ona buna köstek olurlar. Birkaçı dedikoducu belli odama geliyorlar. Herkeste dahili telefon var. Ankara'ya bile telefon edemiyorsun, bilgisayardan bağlanamıyorsun. 
Bölüm başkanlarının telefonları vardı, onlar da benim yanımda ya. Şuraya bir telefon bulun bari dedim. Bilgi çağındayım diyorsunuz daha telefon çağına gelmemişsiniz diyorum. Bilgisayara telefonu bağlayamıyorsun. İnternet yok. Üç dört yıl bağlantı kurulmadı. Hüseyin Afşar'a (bölüm başkanı) bari bir telefon bulun dedim. Bana direk telefonundan paralel hat çektirdi. Bazen o yokken arıyorlar, telefonu açıp sekreteriyim diyorum. Bölümde iki tane meraklı hanım var, ortalıkta dolaşıp dedikodu yapıyorlar. Bunlar bir gün odama geldiler o sırada da telefon çaldı. Bu ne dediler. Ben de saf saf telefon dedim. Ertesi gün geldim, makas attırıp kestirmişler, koridordan teli kesmişler. Ben de zannediyorum ki, ben bunlar için fırsatım, öyle konular var ki dünyada herkes gelmiş, Yale'de benden öğrenmiş; Rusya'sından, Doğu blokundan, Avrupasından. Ben ayaklarına gelmişim, yeni bir şey öğrenin, yapın. Yok. Özel ders açtık, yepyeni şeyleri dünyada ilk defa anlatıyorum, dışarda herkesin benden öğrenmek istediği şeyleri Türkiye'de Türkçe anlatıyorum. Alakası olmayan, fizikten matematikten insanlar geliyor, asıl gelmesi gerekenler yok!.."
 
"...ABD içinden çok göçmüş bir ülkedir, tabii pat diye göçmez, arada bir canlanır, tekrar bir şeyler olur ama içinden çok zayıf tarafları vardır. Dünyada en büyük borcu olan devlet mesela. İç ve dış. Ama bir devingen tarafı vardır, arada birşey çıkarırlar bir sene öyle idare ederler, sonra yine inişe geçerler. Öyle pek göründüğü gibi bir güç değildir..."
 
"...GENÇLER, Türkiye' de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının. Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika'da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ile maneviyati dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül'dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur.''
 
....
 
Yandaş basın ve milyonlarca duyarsız, ilgisiz insanımız, yüzlerce devlet adamımız, Prof.Dr. Oktay sinanoğlundan bîhaber yaşayıp gidiyorlar...
 
Bakın basında esamisi okunmuyor...
 
Bilim adamı ne ki ?..
 
İki türkü çığırıp meydanlarda kıvırtan sanatçı (?) olsaydı çook muteberdi tabi...
 
Akıllı (?) telefon hastalığına yakalanmış, milyonlarca genç-yaşlı  ayaklı robotlarımız da bir başka dünyada Zuzaylı olmuşlar...
 
Ama Türk Einştein'i yaşıyor !..
 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..