Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '07

 
Kategori
Sinema
 

Türk insanı zamanı değersiz, boş işlerin kişisi midir?

Türk insanı zamanı değersiz, boş işlerin kişisi midir?
 

ABD'de, diziler sürece ikiye ayrılır. 20-22 dakika civarı hafif diziler ve 40-45 dakika civarı daha ağır, vurdulu kırdılı, maceralı diziler. Reklamları hesaba katarsak bir dizi için bir insanın televizyon başında geçirmesi gereken süre yarım saat veya bir saattir. Ciddi meslekleri, meşgaleleri, gün içi yaşam programları olan, hayatı bilerek yaşayan insanlar belirledikleri yarım saat veya bir saati ayırır, dizisini izler, işine devam eder.

Bizde nasıldır? Bir dizi sayamayacağımız kadar fazla reklam alır. Bütün prime-time, yani kar kuşağı iki diziyle geçiştirilmek istendiğinden süresi uzatıldıkça uzatılır, kimi diziler üç saati bulduğu gibi (film süresinden fazla), bazen bunu da geride bırakır.

Düşünelim. Üç saatini televizyon başında, yabancı dizilere oranla çok daha yavan ve yavaş ilerleyen bir diziyi izlemek, on dakikada bir de beş dakikalık reklamlarla boğuşmak zorunda kalan izleyicinin acaba o akşama has ne gibi planları olabilir? Öğrenciyse televizyonun karşısında o reyting için süresi uzun tutulup içi boşaltılan kaplumbağa hızındaki diziyi izleyip reklamlarla cebelleşirken ders mi çalışabilir? Ev kadını ev işi mi yapabilir? Okumak isteyen kitap mı okuyabilir, dışarı çıkıp soluk mu alabilir?

Bir diziye üç saat ayırmak Türk insanının, bizim, kabullenmiş olduğumuz, kabullenmek zorunda kaldığımız garabetlerden biridir. Dürüst olalım, bu yolla aslında şöyle denmektedir:

Amerikan seyircisi zamanı önemli seyircidir. Yapacak bir dolu işi, ayrı hobi alanları vardır. O hoşlandığı bir diziyi yarım saat, bir saat eğlenmek için izler, sonra işinin, arkadaşlarının, kitaplarının başına koşar.

Siz Türk seyircisi... Siz yapacak hiçbir işi olmayan, televizyondan başka eğlencesi de bulunmayan, önüne ne konursa eyvallah diyecek, ne yayınlanırsa içlerinden birini seçmek zorunda olan boş beleş bir seyircisiniz. Ne çalışacak dersiniz, ne okuyacak kitabınız, ne pişirecek yemeğiniz vardır. Siz zaten televizyonu vakit geçirmek için bir araç, basit bir eğlence kutusu olarak değil, bütün boş zamanın mahkum edileceği, yaşamın anlamı olarak görürsünüz.

Amerika'dakiler doktordur, mühendistir, avukattır, yaratıcı işlerle uğraşan, kendi dizisini seçebilecek, kaç dakika ayırabileceğini, saat kaçta başlayıp kaçta biteceğini bilerek ona göre hareket edebilecek seyircidir.

Siz hepiniz ya buluğ çağındaki dersle işi olmayan, sevdalar, hayaller peşindeki kız ve erkek, ya da her diziye aç, potansiyel zaman öldürücüsü birer ev hanımısınız. Size ne? Dizi kaçta başlayacak kaçta bitecek, lütfettik de yaptık işte, oturup izleyeceksiniz.

Bizimle dalga geçmeyi artık bırakın dizi yayıncıları, televizyoncular... Biz de zamanı değerli olan insanlarız. Amerikanların hepsi akıllı da, biz boş, plansız programsız insanlar değiliz. Biz de sınavı olan öğrenci, davası olan avukat, projesi olan mühendis olabilir, "bilerek" izlemek isteyebiliriz. Amerikan-Batı yayıncısı, izleyicisine bu saygıyı gösteriyor, siz de göstermelisiniz...

 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..