Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '17

 
Kategori
Meslekler
 

Türk Malı Bankacılık

Türk Malı Bankacılık
 

Dün akşam bankacı dostlarımız bizimleydi. Elçin radikal bir kararla 21 yıllık bankacılık kariyerini sonlandırınca neler olup bittiğini anlamakta zorlandı insanlar! Oysa 5 yıllık projesinin gün yüzüne çıkma vakti gelmişti.

Kapıda pembe bir Vespa, gidonunda pembe kask asılı; en sevdiği işi yapıyor artık Bn Otacı. DoğalıVarken’ı hayata geçirdi; danışanlarıyla görüşüyor, workshop’lar düzenliyor, kozmetik firmalarıyla yeni ürün tanıtım anlaşmaları yapıyor ve -beni de geçti- alaca karanlıkta Provence’a gidiyor, gecenin bir vakti çantası numunelerle dolu dönüyor.

İnanılmaz yoruluyor; ama mutlu, yüzü gülüyor, çünkü sevdiği işi yapıyor.

Ve ben bunca yıl sonra yeni bir Elçin’le tanışıyorum, kahkaha atabildiğini ve yüzünde hiç görmediğim çizgiler olduğunu fark ediyorum!

Bankacılık “bizim ülkemizde” çok zor bir meslek. Yıllarca Elçin’in -gerginlik dolu- kariyerini yakından takip ettim. Öyle Bizans oyunlarıyla karşılaştı ki onca uluslararası tecrübemin yetersiz kaldığı anlar oldu.

Ne mutlu ki stresten arındı.

Modern dünyadan farklı işliyor mekanizma bizim topraklarda! İki tarafı da bilmek sancılı. Benim çalıştığım şirkette genel müdür kendi kahvesini gidip kendi alır ve etrafına da “Çay-kahve isteyen var mı?” diye sorar! Hadi, gelin oturtun bu kültürü ülkeye!

Hırslıyım elbette bankacılık düzenine, kafa koparan yönetim şekline!

Bankacılar bir araya gelince de konu haliyle “banka dedikoduları” oluyor! Ben de -Fransız kalmamak adına- bodoslama dalıyorum sohbete: “Valla yapılacak iş değil sizinki de!”

“Öyle, Ata! Deli gibi çalışacaksın ve dayatılan hedefi tutturacaksın; yoksa gözünün yaşına bakılmaz, şutlanırsın! Psikolojisi bozuk olmayan, sakinleştirici almayan yok! Müdürlerin tek işi -anlaşılmaz hedeflerle- mobbing yapmak!”

“Tüm kariyerim üst düzey yöneticiliklerle geçti. Ben böyle elde edilen başarının…”

“Bankacılık diğer sektörlere benzemez. Herkes satış odaklı çalışmak zorunda. Anana, babana, komşuna, müşterine satacaksın; ama illaki satış yapacaksın. Kime sattığın önemli değil.”

“Ben de Satış & Pazarlama adamıyım. Sen görevini layıkıyla yaparsın da ortada müşteri yoktur!”

“Banka müşterisi bitmez! Ardı ardına kampanyalar düzenler, kafa karıştırırsın; biri başarılı olmazsa diğeri olur. Satışçılara ödül de koyar; Mikonos’a, İbiza’ya, hatta ABD’ye tatile gönderirsin. İşte bu gazla satan satıyor!”

“Sizden kaynaklanmayan piyasa şartları ve buna rağmen diretilen gayriciddi hedefler iş planlarınızı bozmuyor mu?”

“Hiçbir mazeret kabul edilmiyor, çünkü kapı önünde büyük bir işsiz kitlesi bekliyor! Söylemesi acı belki; ama bankacılıkta üst yaş sınırı kırklı yaşların başı. Bu yaşa geldi mi kişinin ağırlaştığına, bahane üretme becerisinin arttığına ve psikolojisinin bozulmaya başladığına inanılıyor. Ve dışarıda -şans verilmesini bekleyen- soluksuz çalışmaya, hedefleri -sorgusuzca- tutturmaya hazır gençler var. Bugün bankalarda işten çıkarılan personel yaş ortalamasına bakıldığında 35-40 yaş grubunun çoğunlukta olduğu görülür.”

“Bana hiç mantıklı gelmediği gibi acımasızca da! Biz İngiltere’de 60 yaşında adamı işe alıyoruz. 50 yaşın üzerinde onlarca çalışanımız var ve başka iş yerlerinde de durum aynı. Kişi -işini yapabildiği sürece- 70 yaşına dek çalışabilir. Neticede, mankenlik ajansı işletmiyoruz ve üzerinde işini kaybedebileceği baskısı hisseden personelin ne şirketine ne de kendisine faydası yoktur. Batı şirketlerinde iş yüküne göre personel istihdam edilir ve mesai saatinin bitişiyle birlikte ofisten ilk genel müdür çıkar. Mesai saatlerinin dışına taşan çalışma hoş karşılanmaz. Ailesine vakit ayırmayan personelden şirketine fayda gelmeyeceği düşünülür!”

“Orası Modern Batı, biz Orta Çağ kafasıyla kadı sopası kullanıyoruz! Evet, verilen hedefler uçuk, hatta gerçekleşmesi imkansız; ama tutturan birileri oluyor. Dolayısıyla hep daha fazlası isteniyor ve başaran da çıkıyor mutlaka!”

“Ya başaramayanlar?”

“Onlar gitmeye mahkûm! Daha hırslı ve enerjisi yüksek birileri hep bulunuyor.”

“Şu yaş konusuna fena takıldım! 35-40 yaş bir insanın en verimli yaşları. Ben dahi bu yaşımda ne kadar aktifim. Büyük haksızlık bence!”

“Ne yazık ki acı gerçek bu! Ayakta kalmak, koltuğunu korumak istiyorsan koşturacaksın, satış yapacaksın. 40 yaşındaki adamın -bırak koşmayı- işe zor geldiği düşünülüyor! O nedenle; rekabet edebilmek için, kâr edebilmek için gençlerle çalışmanın şart olduğuna inanılıyor. Günümüzde bankaların yaptığı da bu.”

“Satış yapmış olmak için satış yapıyorsunuz yani. Sonra da krediler batınca satanı değil, tahsil edemeyeni suçluyorsunuz!”

“Tepe Yönetim kime sattığınla ilgilenmez, dönem sonu kârına bakar. Bazen “Ne çok müdür var bu işletmede!” der garipsersin ya, bankacılıkta da özellikle onun-bunun-şunun müdürü diye yönetici sayısı bilinçli olarak artırılır. Çünkü hepsi de koltuğunu korumak için alt kadroya baskı yapmak zorundadır ve bu da yüksek kârlılığı getirir. Ne kadar baskı o kadar başarı! Tabii, şunu da belirtmeliyim: Hiçbir yöneticinin kendisini dev aynasında, vazgeçilmez görmesine izin verilmez. Çok başarılı olmasına ve hedeflerini tutturmasına rağmen o da bir anda kendini kapı önünde bulabilir!”

“Gençliğimde gazetelerdeki 'Müfettiş Yardımcısı Aranıyor.' ilanlarını okur, babama sorardım. O da bankacılığın ne kadar itibarlı bir meslek olduğunu anlatırdı. Hangi ara bu hale geldiyseniz!”

Zaten bildiğim gerçeklerin tekrar edilmesinden ve işlerini kaybetme korkusu içindeki insanların çaresizliğini düşünmekten sinirlerim gerildi. Neyse ki Elçin -kendi imalatı- Biscotti ve tarçınlı kurabiyelerle çay servisine başladı da konu bitkisel ve mineral yağların dengesine geldi:)

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..