Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '08

 
Kategori
Bayramlar
 

Türk Milleti Makus Talihini 30 Ağustos Zaferiyle Ulusal Bayrama Dönüştürmüştür.

Türk Milleti Makus Talihini 30 Ağustos Zaferiyle Ulusal Bayrama Dönüştürmüştür.
 

Bu Devlet, Cumhuriyet Devrimini sulh içinde gerçekleştirmemiş, Devleti kurarken devrim ilkeleride temel taşı olarak kuruluş anında yerleştirilmiştir.

Özgürlük odaklı adalet ve vicdan hürriyeti, İnsan haklarını en iyi şekilde tesis etmek manevi inanç dünyasını Allah'la kendisi-birey arasına şirk sokmadan (Kur'an-Peygamber Prensibi) gerçek manevi ve maddi özgürlüğün, gök genişliğine yansıyan anlamını,

Beşeri devlet idaresinde temel hukuka uygun yasalarla (Anayasa ve uygun yasaların vatandaşa karşı direk muhatap olması ) sade vatandaş, birey arasındaki mütegallibe , ekabir dini kisve içindekiler ve feodal düzen uzantılarının bertaraf edilmesinin yerleştirilmesi esasının özetidir.

Devletin her haliyle kuruluş ve yapısal, yaşamsal bütün ilke ve hedefleri Yabancı düşmana ve yerli işbirlikçilere karşı verilen mücadele içinde formüle edilmiş ve organize olmuş.
Yabancı düşmana karşı sıcak savaş, topyekün vatan savunması aşkıyla manevi olarak ve millet olarak bütün yurt sathında sürdürülürken, Afyon Kocatepe'den Dumlupınar üzeri İzmir'e Başkomutanlık Meydan Savaşı olarak tüm yabancı emperyalistlere karşı zaferi ve bağımsızlığı Lozan'da tescil ettirmiştir. Cumhuriyet Devrimine takoz olmak isteyenlerin hesaplarıda kursaklarında kalmıştır.

Bu vefakar ve cefakar ceddimizin şanlı savaşını engüzel dile getirenlerden Nazım Hikmet'in şiirini sunacağım:

Kurtuluş Savaşı Destanı
Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır
Ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır.
Gündüz güneşin, gece yıldızların altında kayalardır.
......
Kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
Okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe'den
Dünyanın en yıldızlı karanlığını.
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
Şyak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Güzel ve rahat günlere inanıyordu
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
Birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: 'üç' dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlıyacaktı.
.......
Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü
Ve şu türküyü duydu.
'Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu bu davet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşcesine, bu hasret bizim..'

Bu destandan sonra bana söz kalır mı?
 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..