Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '18

 
Kategori
Kültürler
 

Türk Mitolojisinde Ana İnancı ve Kuşlar

Türk Mitolojisinde Ana İnancı ve Kuşlar
 

'Yuvasını Başında Taşıyan', Nodira İbrahim Güçsav, 2011


Her millet, varoluşunu bir kaynağa dayandırma kaygısından dolayı, belli inançlara bağlanmıştır. Kendisine bir yer, bir geçmiş belirlemek, çevresinde gördüğü varlıkların meydana gelişini, kâinatın oluşumunu, vb. kendince açık­lamak ve bir sonuca varmak ihtiyacı, milletlerin iptidai dönemlerinin bir mec­buriyeti olmuştur. Bu bağlamda çalışma­mızın temel problemi, “Türkler inanç sistemlerini oluştururlarken yaratılışla ilgili inançlarında kadına, çevrelerin­de gördükleri, hayatlarında yer eden varlıkları tarif eder, açıklarlarken özellikle kuşlara nasıl bir yer ayırmışlar, onlara ne gibi fonksiyonlar yüklemişlerdir; Ana inancı ve kuşlar Türk inanç sisteminde nasıl bir bağlantıya sahiptir?” gibi sorulara cevap bulmak olacaktır.

Yaratılış destanlarından Yakutlar’ın “Balıkçıl ve Yaban ördeği Efsanesi”nde, Ana Yaratıcı, bir dünya yaratmaya karar verir ve ana maddesi toprak olacak bu, yaratma olayında kırmızı boyunlu balık­çılla yaban ördeğini denizin dibinden toprak getirmeleri için görevlendirir. Ya­ban ördeği, denizin dibinden toprakla döner ve Ana Yaratıcı, bu toprakla dün­yayı yaratır. Balıkçıl ise, denizin dibin­den toprak getiremediği için Ana Yaratı­cı tarafından cezalandırılır; yeryüzün­den kovulur ve suda yaşamaya mahkûm edilir. Yakutların bir başka yaratılış des­tanında denizin dibinden toprak çıkar­ma görevi, Tanrı tarafından Şeytan’a verilir. Şeytan, bir kırlangıç olarak denizin dibine dalar ve toprağı çıkarır.

Yenisey yaratılış destanında, uçsuz bucaksız su üzerinde (Tanrı’nın yerine) bir şaman kuğularla, kırmızı boyunlu kutup balıkçıl kuşlarıyla ve daha nice ni­ce su kuşlarıyla uçup durmaktadır. Ar­kadaşları da halkı da hep su kuşlarıdır. Yaratma işinde Tanrı’nın yerini alan şa­man, bu destanda denizin dibinden top­rak çıkarma işini balıkçıla verir. Balık­çıl, ancak üçüncü dalışında bir parça ça­mur çıkarabilir ve şaman bu çamurdan bir ada yaratır.

Yaratılış destanlarında kuşları, de­niz dibinden toprak çıkarma işini ger­çekleştiren varlıklar olarak görmekteyiz; yani yaratılışta aktif rol almışlardır. Di­ğer bir özellik de bu varlıkların su ile il­gili oluşları, yani suda yaşayan kuşlar olmalarıdır. Şu Destanı’nda Hakan Şu, “gümüş havuzunu sefere çıksa bile yanı­na alır, konakladıkları yerlerde içine su doldurtur, kazlar ve ördekleri su dolu gümüş havuza salar, onlarla oyalanırdı, eğlenirdi. Kazların ve ördeklerin gümüş havuzda yüzüşlerini seyretmek Hakan’ı dinlendirirdi; dinlenirken seferle, mille­tin geleceği ile ilgili tasanlar hazırlardı.’

Diğer yandan, suda yaşayan bir hayvan olarak kaz da Türk mitolojisinde önemli bir hayvandır. Altay şamanlarının davulları üzerinde kaz ile kartal re­simleri bulunurdu. “Kaz, Türk mitolojisinde çok akıllı ve bilgiç bir kuştur. O, Şamanizm’in kanun ve adetlerini iyi bilir. Kam’a hangi ilahı ziyaret etmesi, hangi yoldan gitmesi ve ilahın huzuruna nasıl çıkılması gerektiğini öğütler. Kaz, Brah­ma’nın olduğu kadar, Kam’ın da binek kuşudur. Kam, önce davulunu at gibi kullanır, sonra “at yoruldu” diyerek atı bırakır, kaza biner. Şimdi davul kaz ol­muştur ve gökyüzünün yüksek katlarına Kam’ı taşır. Kaz, güneşin doğacağını bil­diren elçi kuştur, tan kuşudur. Kozmolo­jide o bir yıldızdır. Yani Tan yıldızı veya Sabah yıldızı veya Zöhre veya Venüs (Sa­bah Venüsü) .

“Kısmen Türk oldukları anlaşılan Chou’larda yabani kaz, yüksek mertebeli kimselerin timsali idi. Kaz ve Korday (kuğu) Türklerde beylik ve kut timsali idi. Bu timsal belki su kuşlarının çok bu­lunduğu Kuzey Asya ikliminde doğmuş­tu. M.Ö. ikinci bin yılda Shang devri kâhinlerinin koyun kürek kemiklerine piktogramlar ile yazdıkları kehanetlere gö­re, yırtıcı kuşlar ve büyük su kuşları gök tanrısının bir şekli sanılıyor ve bunların önüne atılan yılan ve başka kurbanlar gök tanrısına verilmiş sayılıyordu. Granet’nin vardığı neticelere bakarak “sarı kuş” denen ve kulağa benzer tüyleri olan büyük baykuş veya kerges ve çaylak gibi kuşlar, gök tanrısının kendisi veya kızı sayılırdı. Başkurt folklorunda “Semrük” iki başlı bir kuş olarak tasvir edilir. “Bir ba­şı kişi başı gibi olup kişi dilince konuşur. ‘Mengü Suyu’nu içmiş, ölmez. Kafdağının tepesinde yaşar. Göllerde bulunan ejderhaları kapıp Kafdağına atar.” 

“Gamda (Türkçe “karakuş”) adı ve­rilen kulaklı efsanevi Kerges, Asya ile Avrupa sınırlarında Ananın kültürü dev­rinden beri bilinen “Togrıl” kuşun­dan başka idi ve Avrupa-Asya hudutla­rındaki illere Türkler ile gelmiş gözük­mektedir. Nitekim VIII. yüzyıl Arap kaynakları da Garuda masalından doğduğu anlaşılan ejder yiyici kuş efsanesini Türkler ile ilgili olarak anlatırlar. Göğün zirvesi, güney yönü ve ateş unsuru tim­sali kuş Türklerde “Kızıl Sağızgan (sak­sağan)” idi. Adından anlaşıldığı üzere “Kızıl Sağızgan” erken Çin’de olduğu gi­bi kargaya yakın bir timsal idi.”

Umay sözünü, Huma kuşuyla bağlantılı buluyorlar. Huma kuşu, küllerinden yeniden doğan bir efsanevi varlıktır. 

Umay Ana ile ilgili efsane ve inançlarda, bu varlık yanında kuğu, kaz veya ördekle göründüğü hakkında görüşler vardır. Ve ya çoğunda kendisinin bu kuşlar olarak göründüğü de anlatılır.

Dr.Nodira İbrahim Güçsav

 

 
Toplam blog
: 23
: 579
Kayıt tarihi
: 24.11.18
 
 

1996 da El-Harezmi adındaki Harezm Devlet Üniversitasını tamamlayıp, Biyoloji öğretmenliği diplom..