Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '10

 
Kategori
Güncel
 

Türk müsünüz?

Türk müsünüz?
 

Fotoğraf: Esat Sönmez 05.06.2010 İstanbul (Haliç)


Daha yazımın başında "Kimse beni faşistlikle ve kafatascılıkla suçlamasın" demek istiyorum. Çünkü, yazımın bundan sonrasını bu şekilde algılayacak değerli okurlar olacaktır. O nedenle de baştan uyarayım ki benim böyle bir amacım yok.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu denen büyük topraklara sahip bir devletin çökmesi sonucu, bu toprakların bir kısmında kurulmuş adı yeni olan bir devlettir. Elbette rejim değişti. Yeni devlette devrimler yapıldı ve yeni bir toplum yaratılmak istendi. Evet, herşey değişti ama, Osmanlı'dan kalan halk yeni Türkiye'ye kaldı. Bu halk saf değildi. İmparatorluktan geriye kalan halkın içinde her milletten insan vardı. Adına bugün bile "Mozaik" dediğimiz bu halklar topluluğu bir millet altında toplanması için büyük çaba harcandı. Bu nedenlede "Vatan birliği", "Bayrak birliği", "Milli günler birliği", "Dil birliği" ve "Tarih birliği" adı altında bazı birleştirici unsurlar kullanıldı. Ama, herşeye rağmen bu halk topluluğu içinde her çeşit insan vardı ki, bunların dini, dili, bayrağı, vatanları bile ayrıydı. Cumhuriyet'in ilk yılları bütün bu ayrı insanları bir arada tutmayı başardı. Bunda "Ne mutlu Türküm diyene" gibi sözler etkili olduğu kadar "Türküm, doğruyum, çalışkanım" gibi andlar da etkili oluyordu. Yakın tarihimizde bu sözlerin abesle iştigâl olduğunu savunup Türklüğe saldıranlar, gördüler ki, milli bütünlüğü de parçalamaya başlamışlar.

Şimdi, beni "Faşistlik" ve "Kafatascılıkla" suçlayacağınız satırlara gelebiliriz.

Osmanlı "bile" yüzünü Batı'ya dönmüş bir imparatorluktu. Nitekim, Mustafa Kemal'in daha ilk sözleri hep "Mazlum Doğu milletleri" olmuş ve İstanbul, Sarayburnu'ndaki heykelinin yüzünü de Doğu'ya çevirmiştir. Oysa, Mustafa Kemal hep Batılı idi. Batılı olmak bir insanın yalnız oralarda doğmuş olmasını gerektirmez. Bir de Batı tarzı düşünce ve yaşam tarzına da alışılmış olması gerekir. Osmanlı padişahları hiçbir zaman imparatorluğun doğusu gibi yaşamamıştır, düşünmemiştir. Mustafa Kemal de aynıdır. O da hiçbir zaman doğulu gibi düşünmemiş zaten o topraklarda da doğmamıştır.

Osmanlı hanedanlığının bütün üyeleri beyaz tenli, temiz, bakımlı, dillerini çok iyi konuşan insanlardan oluşmaktadır. Her ne kadar Orhan'dan sonra padişah anneleri Türk kökenli olmamalarının etkisi bunda varsa da, aslında Türk soyunun bütün aşamalarında gerçek Türk tipi Osmanlı hanedanının tipinde süre gelenidir. Yani, belli bir Türk tipi vardır ve bunu kabul etmek asla "kafatascılık" değildir. Nitekim Mustafa Kemal'in de Türk soyunu araştırmak için, mezarlardan bile iskeletleri çıkartıp kafataslarını ölçtürdüğünü biliyoruz. Mustafa Kemal, Sümerlere kadar bu incelemesini sürdürmüş ancak orada fazlaca bir kanıta ulaşamayınca, araştırmayı bitirmiştir. Mustafa Kemal'in bu araştırmasına da "Kafatascılık" diyenler çok oldu ve olmakta. Oysa, Mustafa Kemal, ileriye dönük bir araştırma yapmıyordu. O, geçmişi araştırıp Türklerin kökenlerini bulmaya çalışıyordu.

Şimdi, dikkatle Türkiye halkını inceleyenler bir şeyi gözden kaçırmıyorlar sanırım: O da Türk ırkının her bakımdan değişmesidir. Şimdi, önünüze Osmanlı hanedanlarından birçok resmi koyun. Sonra Orta Asya'dan çıkıp Anadolu'yu yurt edinmiş ya da hâlâ topraklarımız dışındaki devletlerde yaşayan Türkleri örnek alın ve bizdeki Türkmenlere bir bakın, bugün topraklarımızda yaşayan Türklerle bir ilgisi var mı?

Yok... Çünkü ırk bozuldu. Osmanlı'dan kalan Türk nüfusu azalıp neredeyse yok olma durumuna gelince, Doğu'dan gelen Arap ve Kürt kökenli nüfus artışı bizi değiştirdi. Bir de buna övünçle söz ettiğimz Türk-Kürt, Türk-Arap evlenmeleri eklenince, ırk hepten bozuldu. Şimdi, Türk dendiğinde öyle "akça-pakça" insanların oluşturduğu halk değil de, daha çok "Esmer tenli, gri sakallı, kalın kaşlı, şalvarlı, poşulu, tesettürlü" halk topluluğu akla geliyor. Kadınlarımızın bütün dünya ressamlarına konu olmuş akça-pakça ve hafif dolgun yapısı da alabildiğine değişmiş ve yerini ürkek bakışlı, esmer tenli, tesettür ya da kara çarşafa sokulmuş, kadınlar doldurmuştur.

Bunları yazmamdaki neden açıktır: Bundan böyle bu topraklardaki insanları "Milli birlik" ya da "milli duygular" yani kısaca Türk milleti duyguları içinde bir arada tutmak mümkün değildir. Çünkü, yakın tarih siyasetçileri sayesinde artık Türk olmak neredeyse "utanılacak" bir hâl almıştır.

İsrail cinayetlerinden sonraki ilk cenaze namazı Beyazıt Camisi'nden yapıldı. Binlerce insan oradaydı. TV'ler yayınladı. O günkü törende bir tek Türk bayrağı yoktu. Suudi Arabistan bayrağı, Filistin bayrağı binlerceydi. Ondan sonraki törenlere Türk bayrağı kondu ki bu sanıyorum törenleri düzenleyenlere birileri tarafından uyarı yapıldığının da işaretidir. O törende yalnız bayrak değildi bizleri Türk olmaktan ala koyan. Irk olarak da Türk'e benzemeyen insanlar oradaydı. O tür giyim kuşam, saç sakal, örtünme ya da dini tören yapmak Türklüğün hiç bir aşamasında olmamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu yüzünü Batı'ya döndürmeyecek kadar cahil ve ileriyi göremeyen bir imparatorluk değildi. Nitekim Mustafa Kemal'de Osmanlı'nın kaldığı yerden devam etti. Yaptığı bütün devrimler Batı'ya dönüktü. Ancak, Mustafa Kemal'den sonra üç-beş oy daha fazla alalım diye, bütün Kemalist devrimleri bir bir yıkanlar, aslında bu ülkenin herşeyini değiştirdiler.

Şimdi lütfen çevrenize daha bir dikkatli bakın. Halkın nasıl bölünmüş olduğunu göreceksiniz. Kendilerine Kemalist diyen bir gurup var ki, akça-pakça temiz giyimli, aydın görüşlü, okumuş-yazmış entellektüel ya da kendi kendini yetiştirmiş insanlar topluluğu. Diğer tarafta esmer tenli, Kur'an-ı Kerim'i Arapçadan başka dilde okumamış ama kendilerini dünya Müslümanlarının lideri sanan, gri ve kara sakallı, kara çarşaflı ve tesettürlü insanlar topluluğu.

Yani: Bir tarafta Türklüğü ile öğünenler, diğer tarafta Müslümanlığı ile öğünenler.

Durum yalnız bununla da kalsa iyi. Bu iki gurup arasında ırk, dil, din, millet, toprak, vatan anlayışları bile çok çok farklı, İdealler farklı, amaçlar farklı, varılmak istenen sonuç farklı. Ve çatışma da işte bunlardan doğuyor. Ama, ne yazık ki Kemalistler artık çok azınlıkta kaldı ve yönetim şekli de o nedenle değişiyor.

Mustafa Kemal'in, aydınlık, ilerici, çağdaş, bilimden yana bir Türkiye özlemi vardı.

Bitti.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..