Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '07

 
Kategori
Eğitim
 

Türk öğretmenleri Almanya' da-4-(okullu günler)

Türk öğretmenleri Almanya' da-4-(okullu günler)
 

- Hani elinizde çiçek-

Çok heyecanlıydım.

Sabaha kadar da heyecandan doğru dürüst uyuyamamıştım.

Almanya’da görevlendirildiğim okulumda göreve başlayacaktım.

İtina ile traş oldum. Güzelce saç, yüz ve diş bakımımı yaptım.

Daha borcunu bile ödemediğim koyu renk takım elbisemi giydim.

Elbiseme ve gömleğime uyan bir kravat taktım. Ayakkabılarımı ayna gibi yaptım.

Defalarca aynaya baktım ve kendimi kontrol ettim. Saçlarıma ilk kez jöle bile sürdüm.

Yetkililerimiz, amirlerimiz siz Türkiye’yi dışarıda temsil eden birer elçi sayılırsınız demişlerdi.

Üzerimize büyük bir yük ve sorumluluk yüklemişlerdi.

Siyah deri çantama ders kitaplarımı yerleştirdim.

Sokağa çıkarak , okulumun bulunduğu semtin otobüsünü beklemeye başladım.

Durakta otobüslerin hareket saatleri yazılıydı. Otobüslerin çok dakik olduğunu bize söylemişlerdi.

Daha zaman vardı. Duraktaki yolcular dönüp dönüp bana bakıyorlardı. Rahatsız olmuştum. Acaba çok abartılı mı giyinmiştim.

Otobüste, okulda nasıl karşılanacağı mı , öğrencilerimi, Alman öğretmenleri ve tavırlarını merak ediyor, çok heyecanlanıyordum.

Türkiye’den geldiğimiz günden beri güneşli güne hasrettik. Hava yine basıktı. İnsanın içini karartıyordu. Bu durum heyecanımla birleşince hafifçe terlemiştim bile.

Alman ilkokulunun (Grundschule), kapısından içeri girdiğimde, daha önce koordinatör öğretmenle geldiğimizde tanıştığımız , okul müdürünü görmek beni sevindirdi. Müdür beni güler yüzle selamlayarak karşıladı. Müdürün üzerinde; kot pantolonu ve bir atölye gömleği vardı. Ama her nedense bana tuhaf tuhaf bakıyordu.

Beni Alman meslektaşlarımla tanıştırmak için, öğretmenler odasına götürdü.

İçerde kalabalık bir öğretmen grubu vardı. Öğretmenler odası oldukça büyüktü. Büyük bir kitaplığı, buzdolabı. bulaşık makinesi , öğretmenlere ait dolaplar dikkatimi çekti. Öğretmenler , “U” şeklindeki masanın etrafındaki koltuklarda , çaylarını, kahvelerini içiyorlardı. Kendi aralarında da bir sohbet vardı.

Müdür dahil hiç kimsede kravat yoktu. Çoğunda kot pantolon vardı. İçlerinde uzun sakallı olanlar da vardı. Bayanlar da genellikle spor kıyafetler giymişlerdi. Çoğunluk elli yaşlarının üzerindeydi. Hele şişmanca bayanın biri benim annemden daha yaşlı gösteriyordu.

Müdür, kısa cümlelerle beni tanıttı. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. Okullarında çalışacak ilk Türk öğretmeniydim..

Meslektaşlarım, teker teker hoş geldin aramıza dediler. Almanca’m bu tür konuşmalar için yeterliydi.

Yaşlı bayan öğretmen, gözlerini benden ayırmıyor. Bana pek iyi de bakmıyor gibiydi.

-“Hani elinizde çiçek” dedi yaşlı öğretmen.

Öğretmenler, kahkahayı bastı. Herkes katıla katıla gülüyordu.

Ben bozulmuştum. Benim bu espriyi anlamadığımı , kızarmış yüzümden anladılar ve kahkaha birden kesildi.

Müdür lafı değiştirerek, öncelikle bana başarılar diledi. Benden yararlanacaklarını nazik bir dille anlattı.

Ama benim aklım , yaşlı öğretmenin; ”Hani elinizde çiçek” demesinin ne anlama geldiğine takılı kalmıştı.

Doğaldır ki, yaşadığım süreçte bunun ne anlama geldiğini öğrendim.

Meğerse, benim gibi giyinenler, genellikle sevgilileriyle buluşmaya gidenlermiş. Ellerinde de bir çiçek olurmuş.

O gün, benim bir tek çiçeğim eksikmiş!

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..