Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '07

 
Kategori
Haber
 

Türk olmak, Ermeni olmak: Olmak ya da olmamak, tüm mesele bu mu?

Türk olmak, Ermeni olmak: Olmak ya da olmamak, tüm mesele bu mu?
 

Bu topraklarda yetişen Mevlana "Kim olursan ol, gel" diyordu. Ne oldu da, bu topraklarda "Ermeni" kelimesi hakaret olarak kullanılmaya başlandı? Yaradılanı yaratandan ötürü sevmek olan bir dinin inananları ne oldu da, "Cuma namazını kıldım, sonra gittim vurdum" diye ifade vermeye başladılar?

Dünyada yaşayan milyonlarca insanlardan hiçbiri (istisnalar hariç) birbirine benzemez. Kaldı ki, bir ülkede yaşayan insanlar da çeşitli yönlerden birbirlerinden ayrılırlar. İnsanların birbirlerinden farklı olan yönleri, pek tabi ki milliyetleri veya dinleri vs. olabilir. Ancak sahip olunan bu farklılıklar, insanların birbirlerini öldürmeleri için bir "bahane" olmamalıdır. Bahane olmamalıdır ki, din veya etnik köken farklılıklarının çeşitli güçler tarafından körüklenip insanlar öldürülmesin, silah tüccarları zarar etsin.

Gel gör ki, bir milletin ismini temsilen "Ermeni" kelimesi rahatlıkla bu ülkede hakaret niteliğinde kullanılabilmektedir. İşin ilginç yanı, bunu yapanlar içinde bu ülkenin bakanları, sanatçıları da mevcuttur. Öyle ki, geçmiş hükümetlerden bir bakan -burada yazmak istemediğim- bir hakarette bulunmuş, son olarak da Bülent Ersoy hanfendi bu gaflete düşme tenezüllünde bulunmuştur. Tüm bunlardan sonra Türkiye'de ırkçılığın olmadığını kim söyleyebilir? (6-7 Eylül olayları, varlık vergisinden bahsetmiyorum bile)

Bununla beraber, anayasamızda Türklüğe hakaretin sınırları yeterince net çizilmemiştir. Sırf bundan dolayı, insanlar bu maddeden haksız yere yargılanmakta ve hükum giymektedir. Bence burada hükümetin yapması gereken bu maddeyi tamamen kaldırmak veya sınırları daha net çizmektir. Tamamen kaldırmak ise neredeyse imkansız olduğundan, -benim de desteklediğim- sınırları daha net çizme yoluna gitmelidir. Ancak burada unutulmaması gereken diğer bir nokta da vardır, o da kültürel olarak Türk olan yurttaşları bu şekilde korurken, kültürel olarak Türk olmayan yurttaşları(örn. Ermeni, Yahudi vs. ) da koruma gerekliliğidir.

Zira yukarıda verdiğim örneklere bile sadece bakacak olursak, sözkonusu sözleri söyleyenler hakkında hiçbir dava açılmamıştır. Bununla beraber, burada önemli olan Ermeni, Yahudi vs. olarak kültürel olarak farklı olan insanlarımızn da Türk olduğudur, yurttaş ve vatandaş olmasıdır. Kanımca, Türklüğe hakaret kavramının içine kültürel olarak Türk olmayan ancak yurttaş, vatandaş olarak Türk olan kimselerin (Ermeni, Yahudi, Çingene vs. ) de dahil edilmesidir. Böylece hem kültürel olarak Türk olan hem de vatandaş, yurttaş olarak Türk olan insanlarımıza hakaretin önüne geçilmiş olur.

Gelelim yazımızın asıl konusuna. Zira hepimizin de bildiği gibi, Hrant Dink'in suikastından sonra, atılan "Hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Hrant Dink'iz" söylemleri toplumun bazı kesimlerini (Hürriyet'in anketine göre %50den az fazla olan bir kısım) rahatsız oldu. Zira bu noktada beni şaşırtan nokta, rahatsız olan kesimin sadece milliyetçilerle sınırlı kalmadığını görmek oldu. Öyle ki, bir vatandaşımız sırf bu slogana katılmadığını tüm Türkiye'ye göstermek -veya kendi deyimiyle vatanı kurtarmak- için bir feribotu kaçırdı. Futbol karşılaşmalarına kadar bu gerginlik taştı. MHP başkanı Devlet Bahçeli ise, bu insanların neden böyle davrandığını açıkladı: "Ne demek hepimiz Hrantız, hepimiz Mehmetiz, ne demek hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Türküz. "

Tekrar hepimizn bildiği gibi, katil, Hrant Dink'i sadece Ermeni kimliği yüzünden öldürmüş, katil kaçarken de "Bir Ermeni vurdum" demişti. Dolayısıyla bir kısım insanlık, sırf bu nedenden dolayı öldürülecek daha çok "Hrant" olduğunu; Türkiye Ermenileri içinde büyük infial yaratan bu olayda, onların yanında olduğunu göstermek, onlara bir anlamda duygudaşlık yapmak için "Ermeni" oldular. Yoksa pek tabiki yürüyen o kalabalık içinde birçok "Mehmet", birçok "Türk" vardı. Yoksa pek tabiki, çoğunluğu Türk olan o kalabalıkta, hiçkimse "Mehmet"liğini veya "Türk"lüğünü kaybetmedi. Bütün bunlardan da öte, Hrant zaten Ermeni asıllı bir TÜRK vatandaşıydı, en nihayetinde bir Türk idi o, ailesi evine Türk bayrağı astı, yabancı basın ondan "Turkish-Armenian" diye bahsetti. . .

Bu noktada sormak gerekir ki "Kim Suçlu? ". Sadece tetiği çeken katil mi, yoksa aşağıda sıralayacağım şu unsurlar da mı suçludur?

Suçlu politikacılar olabilir mi? : 1915 olayları hakkında görüşleri resmi tezlere dayanmayan akademisyenlerin toplanacağı konferans için, "Bu milleti arkasından hançerlemek" ifadesini kullanan birbirinden değerli politikacılarımız olabilir mi? ( Zira bu söylemden önce, kendilerinin bazı ülkelerinin çıkartmış oldukları yasalarla ifade özgürlüğünü engelliyor olduklarını söylemiş olmaları, ne yazık ki "trajikomik" kaçmaktadır. ) Sırf bu ve buna benzer demeçleri yüzünden toplumdaki milliyetçi dalgayı istenmeyen yönde kabartılmış, bunun sonuçlar ne olur diye düşünmeyip, sığ politika yaparak tüm bu yapılanlara zemin hazırlamış olabilirler mi? Ders kitaplarında Ermeniler hakkında hiç de hoş olmayan ifadeler kullanarak "Ermeni düşmanlığını" çocuklara aşılıyor olabilirler mi?

Suçlu yargı organlarımız olabilir mi? : 301. maddeden yargılanan fakat bunun yanı sıra hüküm giyen tek kişinin Hrant Dink olmasının, acaba kendisi "Ermeni kökenli" olduğunun bir payı olup olamayacağını soruyordu kendisi "niçin hedef seçildim? " adlı yazısında. Sonralardan öğrendik ki, azmettirici olan kişinin, kesinleşmiş suçu olmasına rağmen dışarıda olduğunu ve bugün şunu da biliyoruz ki eğer zamanında hapse girmiş olsaydı belki de bugün Hrant yaşıyor olacaktı.

Suçlu yazılı-görsel medya olabilir mi? : Televizyonlarda şiddet içeren programların var olması ve yüksek reyting oranlarına ulaşmış olması buna etki etmiş olabilir mi? Öyle ki, "Kurtlar Vadisi" adındaki bir dizinin etkisiyle, birçok insanın suç işemeye meyilli olduğunu ve suçlu oldukları da ortaya çıkmıştı. Bununla beraber milliyetçilik öğesini, ülkede yaşayan insanları birleştirecek şekilde değil de ayıracak şekilde(veya o şekilde imada bulunan veya aşırı milliyetçiliğe tepkisini koymayan) yazılı basın olabilir mi? Öyle ki, suikastın hemen ardından bile, neredeyse tüm gazeteler büyük bir sağduyu içinde haberi işlerken, Tercüman "Katil Ermeni" diye manşet attı.

Suçlu İstanbul-Trabzon polisi, İstihbarat Daire Başkanlığı olabilir mi? : Henüz çok taze olan bu habere göre, aralarındaki "iletişimsizlikten" dolayı olayın meydana gelmiş olduğuna dair kuvvetli iddaalar sözkonusu. Öyle ki, 2. 5 senedir "Geliyorum" diyen bu cinayetin, 11 ay öncesinden bilindiği ortaya çıktı. Hrant'ın öldürülmesi sonucunda, Türkiyenin dünyada imajına alacağı zararı göremeyen ve ona koruma vermeyen ilgili kurumlar suçlu olabilir mi?

Tekrar asıl konuya dönecek olursak, "Hepimiz Ermeniyiz" demenin tercümesi üzerinde yaşadığımız bu topraklarda şöyledir: "Ben vicdanlı ve sağduyuluyum" veya "Herşeyden de öte, ben bir insanım" . Çünkü, ben aynı zamanda biliyorum ki, birgünlüğüne bile "Ermeni" olmaya tahammül edemeyen insanların, şu soruların cevaplarının öğretilmesine ihtiyaç vardır:

-"Malazgirt Savaşı'nı Türklerin Ermenilerle birlikte kazandığını biliyor muydunuz?
-"İstanbul'un alınmasında Ermenilerin yaptığı kahramanlıklardan haberiniz var mı?
-"Çanakkale'de Mustafa Kemal'in yanında savaşan Ermeni askerlerin adlarını biliyor musunuz?
-"Atatürk'ün bugün kullandığımız alfabeyi Ermeni dil bilgini Agop Martayan'a hazırlattığını ve sonra ona Dilaçar soyadını verdiğini biliyor muydunuz?

Ve son olarak bu soruların Alparslan Türkeş tarafından sorulmuş olduğuna da. . .

Sonuca gelecek olursak, evet Türkiye'nin milliyetçiliğe ihtiyacı vardır ama İttihatçı milliyetçiliğe değil, Atatürk milliyetçiliğine gereksinimi vardır. Çünkü Atatürk milliyetçiliği; ırkçı nefreti tırmandırmaz aksine, ırk ve din ayrımınından uzak, yurttaş olma bilincinin var olduğu milliyetçiliktir. Atatürk, Türk sınırları içinde kalan herkesi etnik kökenine bakmaksızın Türk olarak nitelendirmiş, bundan dolayı da "Ne mutlu Türk olana" değil, "Ne mutlu Türküm diyene" demiştir. Öyle ki, eğer toplumda hoşgörü ve farklılıklara saygı duymayı kalıcı bir hale getirmek istiyorsak, Atatürk'ün bu sözünü okumak, yorumlamak ve özümsemek zorundayız.

Not: Son günlerde güzel bir fındık reklamı oynuyor televizyonda "Yerseniz, tabi" ile biten. O zaman bana da müsade eder misiniz yazımı şöyle bitereyim, birgünlüğüne "Ermeni" olmayı hazmedemeyenler için.

- "Yazdıklarımı anlar ve uygularsanız, tabi. "

Not 2: Konunun daha iyi anlaşılması için, şu yazıların okunmasını tavsiye ederim.

25 Ocak 2007 tarihli Milliyet gazetesinin baş yazısı: http://www. milliyet. com. tr/2007/01/25/guncel/gun00. html

30 Ocak 2007 tarihli Can Dündar'ın yazısı: http://www. milliyet. com. tr/2007/01/30/yazar/dundar. html

28 Ocak 20007 tarihli Etyen Mahçupyan'ın yazısı: http://www. gazetem. net/etyenmahcupyan. asp

 
Toplam blog
: 112
: 3643
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

İstanbul'da doğdum. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği mezunuyum. Felsefe, sanat tarihi, müzik özel i..