Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '09

 
Kategori
Anılar
 

Türk olmakla gurur duymak! (3)

Türk olmakla gurur duymak! (3)
 

2009 yılı, hicri 1430 yılına tekabül ediyor


Rusya’da üniversite öğrenimi görüyorum. Bu konuyla ilgili olarak daha önce yazdığım iki adet yazımda; okul ortamında Osmanlı tarihi ve İslamiyet ile ilgili olarak karşılaştığım bazı olayları aktarmıştım. Anlatıma devam ediyorum:

Üniversitede hocalarımız dersin belli bölümlerinde öğrencilere sunum yapma imkanı veriyorlar. Öğrenci çıkıyor kürsüye ve daha önceden hocadan aldığı konu hakkında yaptığı araştırmaları anlatıyor. Konuya, kalan süreye ve sunum yapanın konuya hakimiyetine göre değişmekle birlikte ortalama 5-10 dakika arasında zaman veriliyor. Bazen 20 dakikaya kadar çıkabiliyor bu süre. Hocalardan sunum yapmak için önceden izin ve konu alınıyor. Sınav notuna olumlu etki yaptığından öğrencilerden çok fazla sunum talebi geliyor hocalara. Bu sayede öğrenciler topluluk önünde konuşma, tezlerini savunma becerisini geliştirmiş oluyorlar. Hemde öğrenci doğal olarak araştırdığı konuyu çok daha ayrıntılı öğrenmiş oluyor. Fakat arada bazı kazalar da olmuyor değil!

Bir derste, Rus öğrencilerden biri yaptığı sunumda, Hicri takvim hakkında yaptığı araştırmaları anlatmaya başladı. Ama belli ki sadece notunu yükseltmek için sunum almış, konuya yeterince hazırlanmamış! Anlatımdaki yaptığı saygısızlık ve diğer öğrencilerin sorularına verdiği cevaplarken kullandığı incitici ve yanlış ifadelerden bazıları şöyleydi: “Muhammed’in Mekke’den Medine’ye gidişinden başlar. Muhammed tek başına gitmiş Mekke’den Medine’ye. Hicri takvim 355 gündür. Şu anda hicri takvime göre 1400 yılındayız yani hicri takvime göre 15.yy. hala”...

Tepki vermemek için insan zor tuttum kendini. Ama çok fazla yapacak bir şey de yoktu! Bu konunun anlatılacağını bilsem, daha önceden hazırlanırdım ve kalkıp düzeltirdim yapılan hataları. Ama kendim de konuyla ilgili bildiklerimden emin değildim. Örneğin; 2009 yılının hicri 1430 yılına karşılık geldiğini, Hz.Muhammed (s.a.v.) ve beraberindekilerle birlikte Mekke’den Medine’ye göç ettiğini vs. daha sonra yaptığım araştırmalarla öğrendim. Kendi kendime kızdım, bir müslüman olarak bunları bilmeliydim, diye. Çünkü bilsem, bildiklerimden emin olsam sınıftakilerin daha doğru bilgilenmesini sağlayabilirdim.

Dünya Edebiyatı dersinde, hocamız İspanyol edebiyatını anlatırken, o dönem İspanya tarihi hakkında bilgiler vermeye başladı. Endülüs Devleti ile İspanya arasındaki savaşlar, savaşların bitmesi, Yahudilerin İspanya'dan gönderilmesinden bahsetti. Yahudilerin Yunanistan'a gönderildiğini söyleyince itiraz ettim. "O dönemde Yunanistan diye bir devlet yoktu, Yahudiler Osmanlı sultanına başvurdu, o da kabul etti ve sultanın rızası ile Osmanlı İmparatorluğu topraklarına geldiler", dedim. Ayrıca, "İspanyol kraliçesi İsabel sadece Yahudileri değil, Müslümanları da ülkeden kovdu, ülkedeki bütün camileri de yıktırdı", dedim. Bütün bunları bir önceki sene Cervantes ile ilgili bir araştırma yaparken öğrenmiştim. "Tamam canım, neresi olduğu öneml i değil, Yahudiler Yunanistan'da bir yere yerleştirildiler", deyip geçiştirdi. Durum hep böyle oluyor, Osmanlı'nın iyi yaptığı şeyler söylenmiyor, üzerinde fazla durulmuyor ya da şöyle bir geçiştirilerek söyleniyor maalesef.

Sufizm hakkında yazılmış bir kitapta geçen hikayelerden birinde şöyle deniyor; Sultan Mahmud, bakacak kimsesi olmayan ve çocuklarına bakmak için dilenen kadına bir sepet üzüm vermiş. Türkler ise hem kadının elinden sepeti almış, hemde kadına eziyet etmişler!

Sürekli okumaya çalışıyorum ama tarih ve din öyle bir okyanus ki, okumakla bitmiyor. Okuduklarınızın aklınızda kalması ve ihtiyaç olduğunda hemen söyleyebilecek yeteneğe sahip olmak da ayrı bir mesele!

 
Toplam blog
: 70
: 2722
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

1992 yılından beri yurtdışında yaşıyorum. Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü mezunuyum. Mosk..