Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '11

 
Kategori
Sinema
 

Türk Sineması'nın "Koca Çınarı" devrildi.

Türk Sineması'nın "Koca Çınarı" devrildi.
 

Ömer Lütfü Akad, Türk sinemasının temel taşlarından biriydi kuşkusuz. Eğer, birileri "Türk Sineması"ndan söz edecekse, mutlaka bugün 95 yaşında ölen Ömer Lütfü Akad'dan söz edecektir.

Haberi veren televizyon kanallarında Vikipedi'den alınmış şu cümlelere yer verildi: "Türk sinemasının "koca çınarı" olarak bilinen Akad, Fransız Sainte Jeanne d'Arc Okulu, Galatasaray Lisesi, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu Maliye Bölümü'nü bitirdi. Tiyatro ve sinema yazıları yazdı. Sema Film'de mali danışmanlık ve yapım yönetmenliği yaptı. 1947 yılında Seyfi Havaeri'nin Damga filminde yönetmenliğe başladı. 1948 yılında Vurun Kahpeye ile başladığı yönetmenliğini halk masalları uyarlamalarıyla sürdürdü, polisiye filmleriyle sinema dilini geliştirdi. Kendinden önceki sinemacılardan farklı olarak sinema tekniği ve diline yeni bir anlayış getirdi. Belgeseller çekti, senaryo yazarlığı yaptı. Işıkla Karanlık Arasında adlı Deneme Biyografisini yazdı.: "

Herhalde, başka kanallar, başka programlarda Ömer Lütfü Akad'ı anlatacak yeni cümleler kuracaklardır. Benim bir sinema izleyicisi olarak Ömer Lütfü Akad'la ilgili bilgim, onun o meşhur ve muhteşem üçlemesiyle ilgilidir: Gelin, Düğün ve Diyet...

Anadolu insanının büyük şehir macerasını, böylesine "çıplak bir gerçeklik" olarak ortaya koyan sinema dili, benim bildiğim kadarıyla başkasında yoktu.

Her sanatçı gibi, Ömer Lütfü Akad da, kendi insanının hikayesini anlatabildiği için büyük ve önemli sanatçı olmuştur. Özellikle Diyet filminin finali, Anadolunun geri bırakılmış orta göbeğinden(Yozgat) büyük şehire gelerek burada tutunmaya çalışan insanların ödediği bedeli anlatması bakımından tüyler ürpertecek kadar gerçekçiydi.

Ömer Lütfü Akad'ın benim için çok ilginç bir yönü de, İslami sanatın başeseri olmuş "Çağrı" filminin yönetmeni Suriye asıllı Mustafa Akkad'la, nerdeyse aynı soyadı taşıyor olmasıydı. Bu iki yönetmenin ortak yanı sadece soyadlarındaki benzerlik de değildi kanımca: Her ikisi de yaptıkları filmlerde, ancak usta sanatçılarda görebileceğimiz-hangi sanat dalında olursa olsun- alabildiğine yalın ve duru anlatımı başarabilmiş olmalarıdır.

Gerek Ömer Lütfü Akad'ın üçlemesi, gerekse Mustafa Akkad'ın  "çağrısı" defalarca izlendiği halde, her izlenişinde yeni bir şeyler verecek kadar klasikleşmiş eserlerdir. Ve "yaratıcıları" Yaratıcının huzuruna gittikten sonra da yaşama devam edecektir.

Biri terör saldırısında, biri 95 yaşında yatağında öbür dünyaya göçmüş bu iki sinema ustasına da rahmet diliyorum.

 

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..