Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '16

 
Kategori
Siyaset
 

Türk tipi başkanlık

Türk tipi başkanlık
 

peki, buna vaktimiz var mı?


Evet, yine, yeniden…

Üst perdeden başkanlık sistemi üzerine tartışmalar başlatıldı. Cumhurbaşkanı Türk tipi başkanlık sistemini ve başkanlıktaki ısrarını dile getirerek sahaya indi.

Yaptığı salon toplantısında birçok konuya temas etmiş gibi görünse de esas meselenin başkanlık sistemine geçiş olduğunu ve meydanlara inmenin özlemi içinde olduğunu dile getirdi.

Ve  

Halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile başbakanın görev yapmasındaki zorlukları, çift başlılığı geçmiş dönemlerdeki cumhurbaşkanı ile başbakanın sürtüşmelerinden örnek vererek “ bunu ben biliyorum, çünkü damdan düştüm” dedi

Bu deyiş ısrarın, kararlılığın olmazsa olmazı işaret ediyordu. Ben böyle anladım. Siz nasıl anladınız bilmiyorum.

Oysa Amerikalılar; Avrupa'daki merkeziyetçi mutlak monarşinin sonucunun güç toplanması ve zorbalığın yaratılması olduğunu düşünüp, güç toplanmasına karşı feodalizmi, zorbalığa karşı da kuvvetler ayrılığını öngörmüşlerdir. Düşünceleri de kuvvetler ayrılığı sayesinde bir kişi ve ya grubun bütün devlet yetkilerini elinde toplamasını önlemektir. Nitekim Amerikan anayasasının fikir babalarından thomas jefferson da demiş ki;

"Bizim uğrunda mücadele ettiğimiz hükümet seçimli bir despotizm olmayıp, bir yandan özgürlük ilkelerine dayanan ama aynı zamanda güçlerin farklı organlar arasında bölünmesini ve dengelenmesini gerektiren bir hükümet idi; öyle ki, diğerleri tarafından fiilen dengelenip kısıtlanmadan, hiçbir güç kendi hukuki sınırlarını aşamamalıdır."

Dünyadaki ve avrupadaki birçok yeniliğin, teknolojinin, modanın, elektronik eşyaların, otomobilin, modanın anında ülkemize girip satın alınıp halkın bunlara uyum sağlamasının yanı sıra, her nedense demokraside ilimde, insan haklarında, adalette, vedahi eğitimde dünyaya ayak uydurmada zorluk çektiğimiz aşikâr değil midir?

Korkarım ki, Türk tipi başkanlıkta, türk tipi eğitim sistemi gibi defalarca denenip hiçbir sonuç alınamayan. Bir türlü kabul görüp başarılı olunamayan eğitim sistemi gibi duvara toslar.

2016 yılı ülkemizin için kayıp hanesine yazılacak bir yıl olacağının işaretlerini alır gibiyiz. Anayasa tartışmaları, birden fazla referandum hatta 2016’nın sonbaharında bir erken seçimle karşı karşıya kalabiliriz.

Öyle ki dediğim tarihlerde seçim olmaz ise 2017 baharına sarkması durumunda bir yıl daha kaybetmemiz kaçınılmaz bir son olacaktır.

Etrafımızdaki yangından. Doğu ve güneydoğudaki terörden bahsetmeyeceğim. Bilerek ve isteyerek içine çekildiğimiz bu yangın tez vakitte sönecek gibi değildir.

İşsizlik, fakirleşen halk, giderek artan hayat pahalılığı. bozulan ekonomik dengeler. Kuzey ırak kürt yönetimi hariç komşu ülkelerle sıfıra inen ticaret ise olayın vahametinin ne kadar büyük, bir o kadarda içinden çıkılmaz olduğunu göstermektedir.

Yandaş medya ve yandaş sivil toplum kuruluşlarının, odaların düzenlediği salon toplantıları bahsettiğim bu sorunların hiçbirinin çözümüne yönelik değildir. Oralarda plan, proje üretilmeyip gündemi değiştirme, yarım elma gönül alma faaliyetlerinden öteye gitmeyen gösterişli toplantılar olarak salonun dışına taşamamaktadır.

Çünkü ruh yoktur, heyecan yoktur halkın desteği ve onayı yoktur. Bunca yok arasında var olan nedir acaba?

Evet, her şey Türk tipi olmalı çünkü “bir Türk cihana bedeldir!” Hal böyle olunca onların aldığı kararlar yanlışta olsa, canımızda acısa katlanacağız.

“Yenile yenile yenmesini öğreneceğimiz” gibi “yanıla yanla da doğruyu bulacağız”

Peki, dünya dönerken, uzay çağında kedi gibi kuyruğumuzla oyalanmanın zamanımıdır?

Buna vaktimiz ve sabrımız var mı?

Türk tipi başkanlıkta olsun artık değil mi? Gün gelir o sisteme de uyum sağlar bizim halkımız. Kabul edende etmeyende zaman içinde uygulamaları gördükçe alışır. Alışmazsa da kendi bilir. Yapılacak referandumlarda ve seçimlerde yine, yeniden %52 nin bulunacağından emin olunmuş ki; çoğunluğun istediği sistem. Ve konuşulup dile getirildiğinde meydanların kükrediği yeni Türkiye özlemi bir an önce hayata geçmelidir.

Yaptığı konuşmada “Meydanların Kükremesi”nden bahseden cumhurbaşkanı meydanlara ineceğinin işaretlerini verirken geçmişte yaptığı mitingleri özlemiş gibiydi. Bu özlem ve halkla yeniden bir arada olma isteği boşuna değil elbette. Yukarıda bahsettiğim gibi yaklaşan referandumların ve erken seçimin habercidir. Cumhuriyetin kazanımları ve parlamenter sistem gömleği dar geliyormuş. Bu da gösteriyor ki her şeyi içine alan geniş bir gömlek ve anlayış tercih edilecektir.

Ülkenin içinde bulunduğu bütün sıkıntı ve şartları göz önüne getirdiğimizde, halkın gündemi ne kadar başkanlık sistemi acaba? Ya da kimin umurunda?

Ekonomisi vergiye dayanan ülkemizde birçok altyapı ve üst yapı sorunları çığ gibi büyümektedir. Son zamanlarda uluslar arası yüklenici firmalar endişelerini bildirmekte. 2016 yılında aratacak işsizlikten ve turizm gelirlerinin düşmesinden ekonominin olumsuz etkileneceğini beyan etmektedirler. Bütün bu olumsuzluklara birde referandumlar ve seçim eklenirse vay başımıza gelenlere…

Ezcümle; Allah ülkemizi ve insanlarımızı korusun. Unu kuru tuzu kulun insafına kalırsak başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmez.

Mazlumların, masumların, yetimlerin, şehitlerin ve gazilerin sayesinde yaşıyoruz yaşıyorsak. Eğer onlar olmasa bütün musibetler gelir bizi bulur.

Gözü yaşlı anaların dua ederken parmak aralarına düşen gözyaşı rahmet olmuyor mu topraklarımıza, şehit kanlarıyla sulanmış bu güzel yurdun ilelebet payidar kalacağıdır bizim hayata tutunup mücadele etmemize sebep….

Hikâye sever bir milletiz vesselam. En iyi hikâye anlatanın etrafına toplandığımızsa değişmeyen bir gerçek!

Arap Kurt – köşe yazıları -

 
Toplam blog
: 35
: 151
Kayıt tarihi
: 18.01.14
 
 

1965 yılında Çorum'un Alaca ilçesinde doğdu. İlkokulu orta ve liseyi Alaca'da bitirdi. 1985 yılın..