Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '15

 
Kategori
Tiyatro
 

Türk Tiyatrosu'nda Ortaçağ döneminin izleri

Türk Tiyatrosu'nda Ortaçağ döneminin izleri
 

Tiyatro sanatı yüzyıllar boyunca zulüm görmesine rağmen günümüze kadar dimdik ayakta kalmaya devam etmiştir. Tiyatro sanatına zulüm edenler yok olup gittikleri, esameleri bile okunmadığı halde, tiyatro sanatı günümüzde halen en sevilen icra sanatı olarak toplumları bilinçlendirmeye devam etmektedir. Toplumların aydınlık yüzü olan tiyatro, insan evriminin de en önemli ders araçlarından biri olmuştur.

            Özellikle Ortaçağ döneminde kilisenin baskısıyla, tiyatro sanatı Hıristiyanlığın kontrolü altına girmiş, tiyatro sanatı sadece Hıristiyanlığa hizmet edecek şekilde tasarlanmıştır. Bunun dışındaki bütün tiyatro eserleri yasaklanmıştır. Fakat yine bu dönemde tiyatro yaşamaya devam etmiş, adeta merdiven altı üretime geçerek sahnelemeler yapılmıştır. Tiyatro sanatı en çok engellendiği bu Ortaçağ döneminde gelişerek Rönesans reformuna önayak olmuştur.

            Yıl 2015. Gerek Şehir Tiyatroları, gerek Devlet Tiyatroları ve tabii ki en büyük sıkıntıyı çeken Özel Tiyatrolar, yine din kisvesi altında büyük baskılara uğruyor, engellemelerle karşılaşıyorlar. Yine de tiyatroların sayısı gün geçtikçe artıyor. Alternatif tiyatro akımları kendilerini güçlendirerek daha fazla insana ulaşmaya başladı.

            Birkaç yıl önce Şehir Tiyatroları’nda yönetmelik kriziyle başlayan sıkıntılar, Belediye meclislerinde oyuncuların isimleri zikredilerek taşlanmaya çalışılmasına kadar gidiyor. Şehir Tiyatroları’nın oyunları engelleniyor, dolaylı yollardan basın yoluyla afişe edilip karalanarak yok edilmeye çalışılıyor. Devlet Tiyatroları’nda ise daha vahim olaylarla, salonların kapatılması ve ranta açılması ile devam eden sıkıntılar mevcut.

            Özel Tiyatrolara baskı ise çok daha kolay görülüyor. Devlet desteğinden mahrum ederek, Belediyelerin salonlarında oynamalarına izin verilmeyerek, kolayca saha dışına itilebilir gibi görünüyor. Birkaç gün öncesinde Levent Kırca ustamıza yapıldığı gibi Antalya turnesi sırasında hiçbir belediye salonunun kendisine kiralanmaması sonucunda oyununu düğün salonunda ama tıklım tıklım halkın desteğiyle sahnelemesi gibi.

            Belediyelerin ve yetkililerin bu tür durumlar için her zaman bir bahanesi ve konu ile ilgili dikkati başka yöne çekme amacı bulunmaktadır. Ama Devlet Sanatçısı olarak ünvan verilen Levent Kırca ustamızın elinden bu ünvanın alınması, sırf muhalif diye kendisine belediye salonlarının kapatılması gerçekten vahimdir. Daha da vahim olan bu konuda meslektaşlarının da sessiz kalmasıdır. Aynı meslek içinde benzer birçok sıkıntıyı yaşayan tiyatro ve tiyatro sanatçıları sessiz kalma hakkına sahip değildir.

            Eğer tiyatro mesleğine gönülden inanıp bağlıysak, mesleğimizi aşkla ve manevi tatmin içinde icra ediyorsak aynı meslek içinde birbirimize sahip çıkmalıyız. Aynı meslek içinde olan tiyatro ve tiyatrocuların sanatını sevmeyebiliriz. Oyun tarzlarını, sahneleme biçimlerini eleştirebiliriz. Fakat iş sanata ve mesleğe saldırıya gelince birbirimize, mesleğimize ve meslektaşımıza sahip çıkmayı acilen öğrenmeliyiz. Aksi takdirde bizlerin de koltuğu her zaman garantidir diyemeyiz.

            Sanatın en güzel yanı, farklı türleri, biçimleri ve icra şekilleri olmasıdır. Bütün bu farklılıklar seyirci açısından bir seçim şansı yaratırken, bir yandan da çeşitliliği ortaya çıkartarak zenginlik yaratır. Yıllarca siyasi oluşumların baskısını gören Türk Tiyatrosu günümüze kadar gelebildiyse, bundan sonra da dimdik kalacağının göstergesidir. Aksini düşünmek bile rahatsızlık yaratmaktadır.

 
Toplam blog
: 50
: 411
Kayıt tarihi
: 01.05.12
 
 

Konservatuar mezunu tiyatro oyuncusu, seslendirme sanatçısı ve eğitmen. ..