Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '08

 
Kategori
Futbol
 

Türk usulü endüstriyel futbol

Türk usulü endüstriyel futbol
 

Kamuoyunun ilgiyle takip ettiği, eski Futbol disiplin kurulu Başkan Vekili Recep Özcan’ın da içinde bulunduğu “simsar operasyonu” dosyasında bazı futbol kulüplerine verilen cezalara müdahale yapıldığına ilişkin açıklamalar aslında beni hiç şaşırtmadı. Çünkü geçmişe dönük yazdığım yorumlarda bu konulardan sık sık bahsederek ülke futbolumuzun giderek çirkin bir hale getirildiğinden söz ediyordum. Yapılan son açıklamalarda Fenerbahçe, Galatasaray, Ankaragücü ve Bursaspor’un adlarının geçmesi bana oldukça sıradan ve tanıdık geldi. Vestel Manisaspor ise büyük sürpriz yaptı.

Nedense futbolun içersinde saha kapatılmaması, ceza verilmemesi, kulüp kayırılması, masa üstü oyunları gibi terimler geçince ilk aklıma gelen bu kulüpleri ben Dalton kardeşlere benzetiyorum. Joe, Fenerbahçe, Jack Bursaspor, William Ankaragücü ve Avarel de Galatasaray’ı anımsatıyor bana. Çünkü her ne kadar menfaatleri doğrultusunda birlikte hareket etseler ve kardeş olsalar da Joe ve Avarel pek anlaşamazlar. Joe her şeyden nefret eder, lider konumundadır ve diğerlerini yönlendirir sürekli. Aslında kendini en akıllıları olarak görse de sürekli Ret Kit’e yakalanmaktan kurtulamayacak kadarda şanssızdır. Jack ve William sadece onlarla kardeştir. Onları birbirinden ayıran tek şey boylarıdır. Ama joe’ya olan bağlılıkları nedeniyle kendi başlarına hareket edemeyecek kadar silik kişiliğe sahiptirler. Avarel de hep açtır, bulduğu her şeyi yer. Dalton kardeşler için sürekli suç dolu bir hayat sürdüler demek yanlış olabilir ama yaşam tarzlarına bakıldığında, operasyonların ve itirafçıların ifadelerinde mutlaka isimleri zikredilmektedir.

Öykünün en komik yanıysa Ret kit’in onları yakalamasına rağmen kanun adamlarının görevlerindeki acizliği ve yetersizliği nedeniyle, her defasında hapisten kaçmayı, kurtulmayı becerebilmeleridir.

Türk futbolu da giderek bu çizgi film hikayelerine benzemeye başladı ne yazık ki. Çünkü daha önceleri de kamuoyunda Cihan Oskay isimli bir itirafçının yaptığı açıklamalar, gösterdiği deliller bir şekilde örtbas edilmiş, konuyu derinlemesine araştırmak gerekirken itirafçı “meczup” ilan edilmiş ve hikaye mutlu sonla bitmişti. Yüzüncü yıl bahar şenlikleri.

Ancak şimdi eski disiplin kurulu Başkan vekili Recep Özcan’ın karıştığı olayların içinde işte yine o günlere dayanan 29 Nisan 2007’de Şükrü Saracoğlu Stadı’ndaki Fenerbahçe-Denizlispor maçında Lig TV’nin kablolarının kesilmesi olayına ait dosya gündeme gelmiş, basında ortaya çıkan bilgilere göre Fenerbahçe’ye Profesyonel Futbol Disiplin Talimatı’nın (PFDT) 23. maddesinden ceza uygulaması halinde 1 maç hak mahrumiyeti, 30. maddeyi uygulaması halinde seyircisiz maç cezası verilmesi gerekirken, kuruldan Fenerbahçe’ye 200 bin YTL ceza çıkmış ve kulüpte tahkime gitmemiştir.

Aynı dosya da Sakaryaspor’a, Galatasaray’la oynayacağı karşılaşma öncesi verilen seyircisiz oynama cezası ve yine Galatasaray’ın Antalya maçından sonra kötü tezahürat nedeniyle verilmesi gereken saha kapama cezasının para cezasına çevrilmesi, Bursaspor’a Beşiktaş maçında çıkan olaylar nedeniyle saha kapatma cezası yerine para cezası verilmesi, Mahmut Uslu ve Nihat Özdemir’e yapılan ceza indirimleri, saha kapatma cezası alan Ankaragücü’nün kardeş takım Fenerbahçe ile İzmir’de seyircili oynadığı maçtan yüksek hasılat elde etmesinden söz edilmektedir. (Aslında bu olayda bir taşla iki kuş vurulmuştur)

İşte bu nedenle, şimdilerde ele geçen bu dosyaların yetkililerce basına ve kamuoyuna açıklanmayacağını, konunun hiçbir şekilde üstüne gidilmeyeceğini düşünüyorum. Gelişmeleri ancak basının bir şekilde ele geçirdiği bilgilerden takip edebileceğiz. Devletin önde gelenleri yine susacak, yine ceza verilmeyecek, olaylar bir şekilde örtbas edilerek dosyalar raflarda tozlanacak.

Oysa günümüz de bu tür futbol dışı illegal olaylar ve olguların ülke futbolunun kalkınmasında ve ilerlemesinde en büyük engel olduğunu bir çok Avrupa ülkesi çok iyi bilmektedir. Ve bu nedenle 1982’de İtalyan Milan, 1992’de Fransa şampiyonu Marsilya küme düşürülmüştür.

Diğer yandan gündem de parti kapatma davaları, tesettür ve örtünme sorunu, ergenekon operasyonu, sosyal güvenlik yasası, ekonomik sallantı, döviz, borsa vs. gibi memlekette bir çok sorun varken, iktidar ve muhalefet partilerinin, yargı ve hukuk adamlarının yoğun tempolarından zaman ayırarak bu konuyla ilgilenemeyeceği bir süreçte, ülke futbolundaki kanayan yaraları ciddi anlamda masaya yatırmasını beklemek saçmalık olur.

İşin federasyon bölümünde ise şimdilik isimler değişti. Görev ve sorumlulukların, ahlaki değer ve yargıların değişip değişmediğini, federasyonun kulüplere olan mesafesinin eşit olup olmadığını, bize önce simsar operasyonundan sonra verilecek olan cezalar, sonra da zaman gösterecek.

 
Toplam blog
: 47
: 648
Kayıt tarihi
: 31.03.07
 
 

Bandırma doğumluyum. İşletme mezunuyum. Amatör olarak uzun yıllar atletizmle uğraştım. Okul hayat..