Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '19

 
Kategori
Dilbilim
 

Türkçe Yaygın Bir Dildir

Dünya Ekonomik Forumudünyanın en güçlü dilleri” sıralamasını yayımladı. 124 dilin yer aldığı liste, dillerin seyahatte ve diplomaside kullanılabilirliği, ekonomiye katkısı ile bilgiye erişim olanağı gibi ölçütler göz önünde bulundurularak hazırlandı. Buna göre 446 milyon kişinin anadili olan İngilizce listenin birinci sırasında yer aldı.

Onu 960 milyon kişinin konuştuğu Çince takip etti. 80 milyon kişinin anadili olan Fransızca, sıralamada 3'üncü oldu. Latin Amerika ve İspanya'da 470 milyon kişinin konuştuğu İspanyolca ise listeye 4'üncü sıradan giriş yaptı. Listeye göre 75 milyon kişinin anadili olan Türkçe listede kendine 18'inci sıradan yer buldu.

Dünya Ekonomik Forumu listesine göre 75 milyon kişinin anadili olan Türkçe listede kendine 18'inci sıradan yer buldu. Türkçe sadece Türkiye’de konuşulan dil değil. Dünyaya yayılmış olan Türkçenin birçok şivesi ,lehçesi vardır: Azerbaycan Türkçesi, Kırım Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Kazak Türkçesi, Uygur Türkçesi, Gagavuz Türkçesi, Irak Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Tatar Türkçesi; Türkçeden bilinmeyen zamanda ayrılmış olan Çuvaşça ve Yakutça  lehçeleridir.

Talat Tekin, yaptığı bir araştırmada,Yakutça ve Çuvaşçanın öbür Türk dilleri arasındaki anlaşılabilirlik oranının sıfır olduğunu, Türk dilleri ailesi içinde başlı başına bir grup oluşturduklarını belirtir.(Tekin,1994,s.18-27)

Dünyada Türkçe konuşan kaç insan var?

"Türkçe, dünyada en çok konuşuru bulunan beşinci büyük dildir. Bugün dünyada aşağı yukarı 250 milyonkişi Türkçe konuşmaktadır.

Türkçenin konuşulduğu coğrafyalar

Türkçe bugün yaklaşık 12 milyon kilometre karelik geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır. Ünlü Türkolog Radloff’a göre dünya dilleri arasında Türk dili kadar geniş bir alana yayılmış başka bir dil yoktur. Bu dilin sınırları Bosna’dan Çin Seddi’ne, Orta İran’dan Kuzey Buz Denizi’ne, Sibirya'dan Hindistan'a ve Akdeniz kıyılarına kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada konuşulan bir dildir. Bu coğrafyada pek çok Türk dili kolu vardır.

 Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanlarından Şükrü Haluk Akalın ’ın yıllardır süren çalışmaları Türkçenin dünyada sık kullanılan diller arasında olduğunu gösteriyor. Çalışmaya göre yeryüzünde toplam 6 bin 912 dil konuşuluyor ve Türkçebu diller arasında dünya üzerinde kullanılan ilk 5 dilarasında yer alıyor. Dünya nüfusunun yüzde 3'ü, dilimizi konuşuyor.

 Türkçe toplam 6 gruba ayrılıyor ve bu 6 grup içinde 39 dil bulunuyor. Haluk Akalın,Türkiye Türkçesinin 12 milyon kilometrekarelik bir alanda çeşitli kollarıyla, lehçeleriyle, şiveleriyle kullanılmakta olan Türk Dili ailesinin en büyük kolu olduğunu belirtiyor. Akalın , “Türkçe sadece Türkiye sınırları içinde kullanılmıyor. Örneğin, Rusya’da Tofa Türkçesini sadece 30 kişi konuşuyor. Ve dillerini korumaya çalışıyorlar. Oysa bizde son yıllarda bir yozlaşma var. İş yeri adlarının yabancı yazımı konusunda belediyeler çalışıyor. Eskiden TürkçeFransızcanın etkisindeydi. Şimdi İngilizcenin. Dilimizi korumaya çalışmıyoruz. Aksine elimizden akıp gidiyor" der.

Dilin milletleri oluşturan bağların en güçlülerinden olduğunu ifade eden Trakya Üniversitesi (TÜ) Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Günşen, "Türkçe, dünyada en çok konuşuru bulunan beşinci büyük dildir. Türkçenin bugün dünyada aşağı yukarı 250 milyon konuşuru vardır." der.

 

Türkçeye sahip çıkalım.

"Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün, 'Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir' tümcesi çok önemlidir. İnsan kalpsiz ve belleksiz yaşayamaz. O halde dil olmadan milletlerin yaşaması, dünden bugüne, bugünden geleceğe akması söz konusu değildir. Dolayısıyla milletleri sıradan insan yığınlarını millet seviyesine yücelten, yükselten değerler din, dil, tarih, edebiyat, inanışlardır. Bunların hepsine kültür diyoruz. Dilin aynı zamanda kültüre ayna olma özelliği de vardır." Edirne (AA)

Trakya Uluslararası Öğrenci Derneği Başkanı Hakan Çalışkan da dünyanın dört bir yanında Türkçe konuşan insanların olduğunu belirtti. Türkçenin köklü bir tarihe sahip olduğunu dile getiren Çalışkan, Türkçenin gelişimi ve gelecek kuşaklara doğru aktarılması için çalışmalar gerçekleştirdiklerini söyler.

Bulgar TÜ öğrencisi Özlem İbrahim, Türkiye'de eğitim aldığı sürede dilini geliştirdiğini ifade etti. Bulgaristan'da, Türkçeyi yanlış kullananları uyardığını anlatan İbrahim, Türkçenin doğru aktarılması ve söylenmesine gayret gösterdiğini söyler

Kosovalı TÜ öğrencisi Davut Kazaz ise Türkçenin Balkanlar'da da asimile edilmeden kullanılması gerektiğini söyler.

Dilde oluşankirlenmeye yabancı dillerden dilimize giren çok sayıda sözcüklerden kaynaklanmaktadır Bu sözcükler Türkçenin akıcılığını bozmakta ve dilimizin yanlış kullanımına neden olmaktadır. Yabancı sözcükler dilbilimin öngördüğü incelemeden geçirilerek kullanılmalıdır. Bu sözcüklerin yerine Türkçe karşılığı olanların kullanılmasına özen gösterilmelidir. Oysason yılarda tabelalarda yabancı adlarından geçilmiyor. Dükkân ve eğlence yerlerinin adıyla başlayan yabancı sözcük ve yabancı yazım salgını, gençlerin günlük konuşmalarında da yansımakta, dilde kirlenme gittikçe daha fazla dikkat çekici boyutlara ulaşmaktadır.

Öyle ki yabancı sözcüklerin, özgün yazılımlarından geçilmiyor.AVM, market, kuaför, cafe,  bazarÖzellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki çarpıcı gelişmeler, farklı dil kullanımlarının yaygınlaşmasında etken olmaktadır Cep telefonlarındaki kısa mesajlar, Internet üzerinden sohbet, elektronik posta vb iletişim türleri, yalnızca yabancı dillerden alınan sözcüklerin (ör. "okey!", "chat yapmak", "admin", "sms atmak", "link vermek", "format atmak" vb) kullanıma girmesiyle değil, sözcüklerin gittikçe daha kısa ve neredeyse şifreli biçimde yazılışı ile de (ör. "slms", "nbr", vb) ciddi bozulmalara yol açmaktadır. Bu simge dilini anlamak da zor.

1980'lerden sonra ise yalnızca "okumuş kesim"in dili ile kısıtlı kalmayan, sokağa da uzanan bir olgu dikkat çekmektedir. Dükkân ve eğlence yerlerinin isimleriyle başlayan yabancı sözcük ve yabancı yazım salgını gençlerin günlük konuşmalarında da yansımakta, dilde kirlenme gittikçe daha fazla dikkat çekici boyutlara ulaşmaktadır. Bu olguya kısaca "sokak dilindeki yabancılaşma" diyebiliriz.

"Okumuş kesim", konuşma dilinde yabancı sözcükler kullanırken, genellikle, sıradan insandan daha farklı, daha "derin", daha "üstün" bir düşünce düzeyini, ayrıntılı, ince farklara daha fazla özen gösteren bir iletişim çabasını vurgular. Bu çabanın kendi dilimizle karşılanıp karşılanamayacağı bir yana, yabancı dilin bu amaçla kullanılmasının, kendi dilimizi geliştirmeye yaramadığı açıktır.

Osmanlı döneminden kalan "ağdalı dil" eğilimi de aynı çerçevede değerlendirilebilir. Bilindiği gibi basit Türkçe yerine karmaşık Arapça ve Farsça tamlamaların kullanımı, 19. yüzyıl sonunda Osmanlı toplumunda da dikkat çekmekteydi.

1980'lerde başlayarak sokak dilinde de görülen yabancılaşma, kitle iletişim araçlarının hızla yaygınlaşması, 1990'lardaki Internet "patlama"sı gibi olguların da etkisiyle İngilizcenin küresel ölçekteki baskınlığının ülkemize yansıması olarak değerlendirilebilir.

Kanımca günlük ve kişisel kullanımda, “yozlaşma" adını verebileceğimiz bu gelişmelerin yasal önlemlere konu olması düşünülemez. Ancak resmi yazışmalarda kullanılan Türkçeye özen gösterilmesi başta TBMM olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarında resmi politika olarak benimsenmelidir. Öncelikle yasa dili, belki Türkçe uzmanlarından da destek ve danışmanlık hizmeti alınarak en üst düzeye getirilmeli ve bu düzey korunmalıdır.

TBMM'nin yanısıra tüm resmi kuruluşların yazışmalarında dil eğitimi görmüş uzmanlardan destek almaları, özellikle de kamuya açık duyuru, genelge, yasa, yönetmelik, yönerge gibi metinlerde kullanılan dile özen gösterilmesi, resmi belgelerdeki dilin örnek nitelik kazanması sağlanmalıdır;çünkü dil ulusu oluşturan en önemli öğedir. Dilin bozulması, yozlaşması eğitimin, kültürün, etik değerlerin, yaşam tarzının bozulmasına neden olur.

Bosna’dan Çin Seddi’ne, Orta İran’dan Kuzey Buz Denizi’ne, Sibirya'dan Hindistan'a ve Akdeniz kıyılarına kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada konuşulan bir dil olan Türkçe,Haluk Akalın’ ın belirttiği gibi toplam 6 gruba ayrılıyor ve bu 6 grup içinde 39 dil bulunuyor. Bu denli geniş bir coğrafyaya yayılan Türkçeyi canlı tutmak,Türkçe konuşan devletler,toplumlar arasındaki iletişimi geliştirmeye çalışmalı ki Türkçe gelişsin.Diğer yandan Türkçenin kaynaklarına inilmeli,Doğan Aksan’ın belirttiği gibi “derinliğiyle, gözün erişemeyeceği genişliğiyle,sınırsız gücü ,güzellikleriyle…Dibinde gün görmemiş inciler yatar,üstünde binbir rengin çalkantısı var.

Özetle,Eski Türkçe metinler taranarak inci denli güzel sözler  gün yüzüne çıkartılmalı. Halk ağızlarında kullanılan Türkçenin canlı,renkli sözcüleri derlenerek yazı diline geçmesini sağlayacak çalışmalar,dilcilerle yapılmalı ki unutulup gitmesinler.

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..