Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '15

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Türkçe bilincinin toplumsallaşması

Türkçe bilincinin toplumsallaşması
 

 

Türkçenin yeterliliğini halk ozanları kanıtlar. Örneğin Yunus Emre’nin kullandığı sözcük sayısı sınırlı da olsa duygu ve düşüncesini derinliğine anlatmasını bilmiştir.

“ Bir ben vardır benden içerü ”

dizesi günlük konuşma dilin sözcükleriyle Türkçenin neler anlatabileceğini gösteriyor.

Türkçenin gelişmesine emek veren, Türkçe sözcük üretmede yol gösteren dilcimiz Nurullah Ataç,

“Zengin dil, sözü bol olan dil değil, asıl sözdizimi kullanışlı olan dildir.” diyor.

Bugün anlatımda %90’lara varan Türkçe sözcük oranı geniş yığınların iletişim gereksinmesi yanında sanat ve bilim dili olma düzeyine ulaşmıştır.

Akşit Göktürk, Çağdaş Uygarlığın Türkçesi başlıklı yazısında,

“Sanat ve bilim yapıtlarının diline bakılınca çağdaş düşüncenin, araştırmanın, yaratıcılığın gereksinmelerini karşılama çabasında bir dilin nereden nereye vardığı açıkça görülür.” diyor .

2009’da TÜYAP onur yazarı ödülünü alan Cevap Çapan’a yönelttiğim,

“Çeviri yaparken Türkçe yeterli mi?”

sorusuna verdiği yanıtta,

“ İngilizce sanayi toplumunun dili, Türkçe ise henüz sanayileşmemiş bir toplumun dili. Bu gerçek karşısında Türkçenin yaratıcılığı yardımıma koşuyor.” dedi.

Çapan'ın 2015 Kent Edebiyat Ödülü'nü alması kentleşen toplumumuzda Türkçeye verdiği emeğin kanıtı olsa gerek.

İngiliz dilbilimci Noam Chomsky dilde yaratıcılık denen bir gerçeği dilbilim açısından kanıtlıyor.Türkçe de bu özelliği olan dillerdendir.

Dağlarca,

“ Hangi dille yazıyorsan o dile aitsin.” diyor.

Yazarlarımızın, ozanlarımızın kaygıları dilin toplumla ilişkisini gösteriyor.Toplumumuzun ulusal kimliği yüz yılı bulmadı. Bu kimliği de başarıyla tamamlayamadık.

Atatürk’le başlayan ulusal dil kaygısı tüm toplumumuzu kucaklayamadı. Bunu başarmak, Türkçeyi ulusal kimliğimizin temel taşı bellemek dil bilincimizin gereği olacaktır. Çünkü dil bilinci toplumsal ve siyasal bir olgudur.

Uluslaşma sürecimiz tamamlandığında ortak dilimiz Türkçe tüm toplumumuzu kucaklayacak sanayi toplumu olma yolunda da dilimiz gelişecektir.

Bu Atatürk’ün bizlere vermiş olduğu bir görev olarak duruyor.

Türkiye’de yaşamaktan, Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşı olmaktan onur duyan biri olarak ülkemizin üniter yapısını, ulusumuzun dirliği ve birliğini savunmak, yaşatmak her yurttaşın görevidir diye düşünüyorum.

Bu da Türkçe bilincinin toplumsallaşmasıyla başarılacaktır.


yaşam


güneş
muştuluyor günü
gün başlıyor

varsıl kucağında doğanın
duyar sabahı
kurt kuş insan

yinelenmez dünde kalan
her gün yaşanan


türkay korkmaz
 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..