Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '14

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Türkçe'de anlatım

Anlatım deyince ne anlıyoruz? Bu kavramı nasıl tanımlayabiliriz? Duygularımızı, düşüncelerimizi, gözlemlerimizi, yaşadıklarımızı diğer insan ve kurumlara iletmek, onların tepkilerini, beğenilerini almak isteği insan doğasının gereğidir. Söz ya da yazıyla gerçekleştirdiğimiz bu iletişime anlatım denir.

   
Anlatım etkin bir eylemdir. Bu gerçek, anadili doğru kullanabilmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle uygun sözcük ve  tümcelerle anlatıma konu olanı amacımıza uygun bir yöntemle karşımızdakine iletebilmeliyiz. Türkçe anlatımla bunu nasıl sağlayacağız.

 
Türkçenin anlatım olanaklarını, düzenini kavrayıp  yazılı anlatımla ilgili teknik bilgi, yöntem ve becerileri edindiğimizde Türkçede anlatımı  gerçekleştirebiliriz.

   
Günümüzde anadilini kullanabilmek becerisini  kazanmak gerekliliği herkes için bir zorunluluk olmuştur. Sözlü ya da yazılı anlatımda buna özen göstermek ulusal bir görev olarak durmaktadır.


Türkçe anlatım becerisini kazanmak neden ulusal bir görevdir? Bu sorunun yanıtı ulusal bütünlüğümüzle ilgilidir. Çoğumuzun anadili Türkçe olmakla birlikte anadili Türkçe olmayan da bulunmaktadır. Bu topraklar üzerinde kim olursak olalım Türkçenin koruyuculuğu
altında buluşmamız bir zorunluluktur. Bir ulusun anlaşacağı ortak dilinin bulunması kaçınılmazdır.Bu zorunluluk tümümüzü bağlamaktadır. İşte Türkçeyi yaşamımızda eksiksiz uyguladığımızda anlaşamadığımız konular  azalacaktır.


Bir dili bilmek, hele bu ulusal dilimizse, o dille söyleneni, yazılanı anlayabilmek; kişinin isteklerini, duygularını ve düşüncelerini bu dille anlatabilmek demektir. Bizler Türkçe anlatımda yeterli miyiz? Bunu kendimize sormaktan kaçınmamalıyız. Özellikle bu alanda uzmanlaşmış kişiler, yazar ve ozanlar ara sıra "Türkçe anlatımda yeterli miyim?" sorusuyla  kendilerini yoklamalıdırlar. Çünkü onların anadilin anlatım gücünü geliştirmek gibi bir görevleri vardır.


Bu gerçeği örneklerle doğruluyalım:*

 

“ laf atan olursa duymamazlıktan gel. “( s . 11 )

 “ ... duymamazlık / duymazlık “ olarak düzeltilmeli.


“ ... en küçük yarı üvey kardeşi oluyordu .” ( s .14 9)

 “ yarı  üvey ”  ne anlama geliyor, “ yarı “ sözcüğüne gerek yok.


“ Ne benim ne de O’nun erkek kardeşimiz  yoktu .” ( s .20 ) ;

“ Erkek satıcıdan ne iç çamaşırı,  ne de cımbız alamıyorum .” ( s . 69 ) “

" ... ne yaşı ne dini ne de nikahı beni etkilemiyecektir .” 

Her üç  tümcede de yüklemler olumlu olmalıdır . Yani , “ yoktu / vardı ” ,
“ alamıyorum / alıyorum” , “etkilemiyecektir ( etkilemeyecektir ) / etkileyecektir. ”

“ Bana çeviriyor başını elini elime uzatıyor ve hafifçe çekiyor kendine.”

 “ .. elini elime uzatıyor ”  yerine  “ elini uzatıyor  “ demesi hem doğru hem yetiyor.

“ Elimde birikmiş kira paramla yine eski evimi tutmaya karar veriyorum.” 

“ kira param ”  diye bir sözcük öbeği kurulabilir mi ? Bunun yerine
“ kiramla “ sözcüğü kullanılabilir .

Ya da:
 
“Evin kirasından biriktirdiğim parayla yine eski evimi tutmaya karar veriyorum.” diye de yazarsak doğrusunu yapmış oluruz.

“ Erkek mi, kadın mı, ne olduğunu bilemiyeceğim.”

 “ bilemiyeceğim / bilemeyeceğim ”   olarak yazılmalı.

“ Sonra dudaklarına çekip öpüyor.”

Bu tümceyle anlatılmak istenen “ Sonra çekip dudaklarımdan öpüyor.” diye düşünüyorum.Böyle yazılırsa anlatımı gerçekleştirmiş oluruz. 


*    Ve Suskun Gri Kadın, Hülya Tozlu, e Yayınları, 1994

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..