Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '20

 
Kategori
Üniversitelinin Sesi
 

TÜRKÇE İBADET

Türkçe  ibadet,

Son zamanlarda yeni bir tartışma gündemimizi meşgul etmektedir, mensup oldukları lisanları ile ibadet meselesi, aslında bu yeni bir mesele ve münakaşa değil.

İşin ilginç tarafı bu meseleyi gündeme getiren insanlar pek dini hayatla bir akrabalığı olmayan kişiler olarak görüyoruz. Dolayısıyla yapılan tartışmalar yâda gündeme taşıyan kişiler pekiyi niyetli olmadıklarını düşünüyorum.

İbadet konularında yasaklık esastır, 14 küsur asırdır Müslümanlar ibadetlerini Arapça yapıyorlar ben hiçbir şairin şiirinde, yâda bir edibin nasirinden yada hiçbir Müslüman şahsiyetin bibliyografisinden Arapça ibadetin zorluğundan yada anlaşılmamasından feveran eden kişiye rastlamadım.

Peki bu tartışmalar neden çıkıyor, dün birileri siyaset meseleleri yapıyordu, hamd olsun bugün en alakasız siyasi şahsiyet bile buna cüret edemiyor daha çok gazeteci yâda akademisyen kişiler üzerinden açıyorlar tartışmaları, üzülerek ifade edeyim kendilerini ilahiyatçı gören hala herhangi bir fakültede görevli olan kişiler bu konuya dahil olduklarını görüyorum onlara bakarak taaccüp ediyorum.

Ezan, Türkçe ibadet üzerinde yoğunlaştırıyorlar, aslınsa demek istedikleri camideki imam namazı Türkçe kıldırsın müezzin minarede ezanı Türkçe okusun, kendilerine bir sığınakta bulmuşlar efendim biz Hanefiyiz imam Ebu Hanife fetva vermiştir.

Onlara sorsan, Ebu Hanife’nin ismini ve doğduğu yeri bilmezler, Hanefi mezhebinde yazılmış üç eseri sayamazlar.

Efendim Peygamberi de kabul etmiyorsunuz Peygamberde cevaz vermiş size ne oluyor? Gibi insanı rencide eden cevap verirler. Peygamberimizin (sav) devrinde kendisine yapılan bir müracaatta Salmanı Farisi ye cevaz kabilinde yapabilirler mealinde söylenmiştir.

O dönem için anlaşılır bir şeydir, vahiy tamamlanmamış, Müslümanlar ilim müessesleri tam kurulamamış, yâda kurmalarına muarızları ve düşmanlarından fırsat bulamadılar, bu ortamda söylenmesinde anlaşılamayacak bir şey yok.

Ana dillerinde ibadet meselesi zorunlu sebeplerden son derece sınırlı ve belirli bir dönem için görüyoruz tarihte.

Günümüz dünyasında okuma yazma bilmeyen yâda bilmiş olduğu dilin Arapçaya zıt olan yani Arapçayı telaffuz edemeyen kişi yâda kişiler farz edebiliriz, herhalde böyle birileri müracaat ettiğinde müftü kayıtsız kalmaz. Bu konu tartışma konusu değildir, fıkıhta içtihat konusu da olamaz.

Batı dillerini öğrenmek için sarf ettiğimiz maddi çabalarımızın ibadetlerimizi yamak için ufak bir kısmını gösterirsek herhalde bir insanın zihninde bir sıkıntı yoksa öğrenilmeyecek bir şey değildir.

Hani hatırlayalım yakın tarihimizde cereyan eden hadiseleri öyle görünüyor ki o dönemde tamamlayamadıklarını günümüzde devam ve ikmal peşindeler…

İstanbul'da bulunan Göztepe Camii'ndeki bir hadise, gündeme bomba gibi düşmüş ve zihinleri hayli meşgul etmiştir. Sözü geçen caminin imamı aynı zamanda müderris olan" Cemaleddin Efendi (v. 1964), 19 Mart 1926 tarihinde, o yılın Ramazan ayının ilk Cuma gününde, hutbeyi tüm ayet ve dualarıyla Türkçe okur; arkasından Cuma namazını tüm sure, dua, teşbih ve tekbirleriyle Türkçe kıldırır; selamı bile Türkçe verir. Hoca Efendi, ilk rekâtta Fatiha ve Asr, ikinci rekâtta ise Fatiha ve İhlâs surelerinin Türkçelerini okur. Bunun üzerine cemaatin bir kısmı namazı terk eder ve Hocayı Üsküdar Müftülüğüne şikâyet eder. Bazıları Hocaya tehditvari mektuplar bile yazar Müftülüğün durumu Diyanet İşleri Riyasetine bildirmesi üzerine Riyaset, Atatürk tarafından bu göreve getirilen dönemin Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi başkanlığında toplanır; durumu inceler, 23 Mart 1926 tarih ve 743 sayılı karar ile Hocayı görevden alır.

Bu denendi başarılı olunmadı,   ama daha sonraları ezanda direttiler 1932 ile 1950 yılları arasında ezanı Türkçe okudular okutanları bu millet asla unutmadı ve affetmedi. İmamı görevden aldılar bütün bunlar dönemin yöneticilerinden habersiz ya da onların  haberleri olmadan yapıldığına ihtimal vermiyorum…

O dönemlerde yönetici konumundaki kişilerin İslami tamamen yasaklanması yerinede Hıristiyanlığı getirelim teklifini yapıp tekliflerinde ısrar ediyorlardı…

Hollanda da kiliselerde papaz ayinlerini Latince yapıyor, ibadet maksatlı söylenilen ilahi karışık koro halindeki müzikleri Latincedir, toplumda asla böyle bir tartışma konusu açılmamış kimseyi de rahatsız etmiyor. Kiliseye ibadet amaçlı giden Hıristiyanların neredeyse hiç biri konuşanları anlamıyorlar.

Günümüz dünyasında lügat öğrenimi için her türlü imkânın mevcut olduğu bir zamanda bu tartışmaların olması pek manidardır.

Andolsun biz, Kuran’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? Allah kuranda; Kuranı insanlar için kolaylaştırdığını beyan etmektedir.

İbadetler olarak yaptığımız ameller direk olarak imana bağlı olduğuna inanıyorum, hani meşhur olan bir söz var, İman varsa imkân vardır. Bu boş söylenilmiş bir söz değildir.

Bu tartışmaları çıkaran kişiler, batıdan sürekli savunmuş oldukları lügatlerine kelimeler giriyor, onlara herhangi bir müdahale etmediklerini görüyoruz, hatta Türkçe ibadet konusunu gündeme getirenler bakıyorsun İngilizce yâda başka lisanlarda bilim adına meramlarını yabancı kelimeden yazdıklarını tartıştıklarını görüyoruz.

Batıda Katolik yâda Protestan Yahudi din mensuplarına dinleri ile alakalı tartışmalara, benim inancımı bilimsel verilerinizin alanı yapamazsınız, diye cevap verirler.

Dolayısıyla bu tartışmaları iyi niyet olarak anlamak mümkün değil, şahsen bu kişilerin dinde muttaki olduklarına da inanmıyorum….

Kuranı kerimin Arapça dışındaki lügatlerde Araplar dışındaki insanlara anlatımı yani tercümesi Peygamber (sav) hayatta olduğu döneme kadar gider, bu konuda herhangi bir yasak söz konusu değildir.

 
Toplam blog
: 57
: 83
Kayıt tarihi
: 10.09.20
 
 

Bilimsel olarak yaklaşan, Tarihte ve günümüzde yaşananları kanaatine ve vicdanına uyarak yorumlayan..