Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '12

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Türkçede anlatım

Türkçede anlatım
 

TRABZON LİSESİ'NİN KURULUŞUNUN 100.YILI , FAİK DRANAZ (ortada oturan), SEZAİ ÇAKMAKÇI ve EŞİ, TÜRKAY KORKMAZ


Anadilini kullanabilmek becerisini kazanmak gerekliliği herkes için bir zorunluluk olmuştur. Çünkü, anadilinden uzaklaşan kişi anlama ve anlatma gücünü yitirir.

Bu gerçekten yola çıkarak Türkçenin anlatım gücünü,düzenini, yazılı anlatımla ilgili teknik bilgi ve becerileri  edinmeye çalışacağız.

TÜRKÇE  ANLATIMDA  YÖNTEM

“Anadili dersleri bilim değil, sanat gibi öğrenilmelidir.” *

Sanatta bilgi değil beceri gereklidir. Beceri, doğrudan uygulama gerektirir. Kısaca, anadili yaşanarak öğrenilir.

İşte anadilinin sanat gibi ele alınması, “yaşanması” demektir.Yöntem konusunda metinden   yola çıkmak, ondan  kurallar, sonuçlar çıkarmak amacımız olmalıdır. Türkçede,   “konuşma, dinleme, okuma, yazma” etkinlikleri öğrenmenin yaşanarak gerçekleşmesine götürür kişiyi. Konuşma ile yazma anlatmaya, okuma ile dinleme anlamaya yarar. Anlama ve anlatma tanımayı gerçekleştirir.

Kısaca Türkçe öğretimde yöntem ezbere dayanmamalı, uygulamalı olmalıdır.

DİL  VE  ANLATIM

İnsanı öteki yaratıklardan üstün kılan iki önemli  yetenekten birinin “düşünme”, diğerininse  “konuşma” olduğunu biliyoruz. Düşünme ve konuşmada temel araç dil içindeki sözcüklerdir. Sözcükler kendi içlerinde uyumlu, tutarlı  bir bütün, bir dizge oluşturarak dili yaratırlar.

Dil, sözcükle kurulan bir yapıdır.Dilin temel taşları sözcüklerdir.Bu bakımdan sözcük anlamlı  ses ve kavram  birimi olarak büyük önem taşır.Sözcük dışında dil sesi ya da  kavram düşünülemez.

Dil, anlatım sırasında kendini gösterir.Anlatım, tasarlanan bir konuyu anadilin düzeni içinde söz ya da yazıyla anlatmaktır.Dilin birimi sözcük, anlatımın birimi de  tümcedir.Sözcükler tümce içinde değerlenirler.

Dil, kuruluşu ve yerleşmiş ses düzeniyle toplumsal bir  kurumdur. Anlatım, sözcükler içinden yapılan seçim sonucu oluşturulan tümceyle ortaya çıkan bireyselliktir.” ** Yani    anlatım kişiden kişiye değişir. Her anlatım arasında başkalık vardır. Kişinin kültür düzeyi, yaşama biçimi, toplumsal     konumu, beğenileri vb. bu başkalığı doğurur.

Aşağıdaki örneklerde konu Sait Faik Abasıyanık’tır.Fakat iki örnek metnin ayrılıkları    kurdukları tümcelerde, seçtikleri sözcüklerde kendini gösteriyor. 

Örnek

“Gerçekten vatanseverdi.Büyük bir idealci idi.İdealinin temeli sevgiye, bilgiye ve yaman bir görgüye dayanıyordu.Geçekçi bir yazış tarzına ve hikâyelerinin ilk bakışta kuru gibi gözüken dış görünüşe karşılık, yazılarının derinlerinde o hayal ülke, bütün bunlarla birlikte, gür duygular içinde belirmekteydi.Çok sevilen Komiser hikâyesindeki sıcak insan sevgisi çeşitli yönleri ile her hikâyesinde vardır.” ( Cahit Külebi, Türk Mavisi)

“ Onun daha 1924 tarihini taşıyan hikâyelerine bir göz atınca, hemen görürüz ki, bunlar o devirdeki Türk hikâyelerinden gerek şekil, gerek muhteva bakımından tamamen farklıdırlar. .................

Sade bu kadar değil... Diğer taraftan klasik hikâye tarzını aşmak cesaret ve meharetini bütün Türk hikâyecileri arasında ilk olarak onda görürüz.” (Haldun Taner)                       

ANLATIMIN  DİLDEN  DİLE  DEĞİŞMESİ

Her dilin anlatımda oluşturduğu  “ sözcük dizgesi ”  ayrılıklar gösterir. Bu ayrılık, dillerin sözdizimsel yapılarından  kaynaklanmaktadır. Her kişi düşüncelerini tümceler aracılığıyla  anadilin sözdizimine uyarak dile getirir.

                    “İnsanın birden çok anadili olamayacağı" *  için kendi dilinin anlatım gücünü, çevresinden  edindikleriyle yetinmediğinden, okullarda geliştirir. Özellikle ilköğretim önemlidir. Çünkü anadili öğretiminde ilk aşamadır. Çocuğa görelik ilkesi dikkate alınarak anadili öğretimi yapılmalıdır.

                        Her dilde anlatım değişiktir. Çünkü sözdizimleri ayrıdır.     Fransızca, İngilizce, “Ben okula  gidiyorum.”  diyebilmek için, “Ben gidiyorum okula.” dememiz gerekir. Bu bakımdan dili   iyi tanıyabilmek o dilin yapısal özelliklerini bilmekten geçer.

                         Türkçenin yapısal özelliklerinden temel öğelerin sonda      bulunması gerektiği, önemsenen  öğenin yükleme  yaklaştırıldığı, yüklemin çatısal özelliğinin anlatımı etkileyeceği, anadilimizin bilinmesi gereken sözdizimsel   kurallarından bazılarıdır. Bu kurallar, anadilimizin değişmezlik  ekseninde yer almaktadır. Dilin değişebilirlik ekseninde   ozanların, yazarların, dilbilimcilerin dili işleyip geliştirdiklerini  görüyoruz, biliyoruz.

                                         TÜRKÇE  ANLATIMIN  NİTELİKLERİ  ***

                        Düşünce, gözlem ve tasarılarımızı iyi, doğru Türkçeyle       anlatabiliriz. Bunu gerçekleştirmek  Türkçenin  niteliklerini bilip   uygulamaktan geçer.

                        Türkçe anlatımın temel niteliklerini şöyle sıralayabiliriz :

                        1 . Doğruluk

                        2 . Açıklık

                        3 . Yalınlık

                        4 . Duruluk ( Özlülük )

                        5 . Akıcılık

                        6 . İçtenlik   ( Doğallık )

 

                        1 . DOĞRULUK

                        Türkçenin  sözdizimi  kurallarına uyulması, doğru tümce kurmamızı sağlayacaktır.  Bu nedenle doğruluk, sözdizimi kurallarına uygunluk olarak tanımlanabilir.

                        Türkçe tümce kurarken çatıda uyumluluk, sözcüklerin yerinde kullanılması, tümce   kuruluşlarının dilbilgisi kurallarına    uygunluğu, yersiz genellemelerden kaçınılması, belirtme     öbeklerinde eklerin kullanılması gibi etkenler, iyi ve doğru Türkçeyi kullanmamızı sağlar. Bu      etkenleri örneklersek :

                        . Kimseye baktığı , izlediği duyulmamıştı .

                        Dolaylı tümleç “kimseye” , “baktığı , izlediği” ortaç  tümceciklerinin dolaylı tümleci olarak  kullanılmış. Oysa, “kimseye” sözcüğü “izlediği” ortacıyla uyuşmamaktadır. Bu yüklem belirtili nesne  istemektedir. Yani, “kimseyi  izlediği” olarak yazılırsa yanlış düzeltilmiş olur.

                        . Kimseye baktığı , kimseyi izlediği duyulmamıştı .

                        . Çalışanlar bir arada bulunmaları dayanışmalarını gerektiriyordu .

                        Yukarıdaki örnek tümcede, “çalışanlar.....     bulunmaları”ad tamlamasının belirteni       “çalışanlar”, belirten eki “-in”i      almamıştır. Düzeltirsek, “çalışanların..... bulunmaları” olarak       yazmak gerekir.

                        . Buna karşın öğrenciler ise okumaya ilgi duyuyorlar .

                        Tümcede, “karşın.... ise” sözcükleri birbiriyle  bağdaşmadığından ikisinden biri ya da “ise” yerine “de” bağlacı getirilebilir.

                        . Seni arayamadığımın nedeni parasız oluşumdandır .

                        “Neden ,  –den” aynı kavramı anlattığı için birisi    tümcede kullanılmamalı.

                        . Seni arayamadığım, parasız oluşumdur.

                        . Seni arayamadığım, parasız oluşumdandır.    

                         . Hepsi çalışarak yaşamını sürdürüyor .

                        “Hepsi” sözcüğüyle genelleme yapılmış. Oysa bu    tümcede “hepsi” yerine “kimileri”    denseydi gerçeğe uygun bir       söyleyiş olurdu.

                        . Bana tüm bildiklerimi kaybettiren öğretmenimdi .

                        “Kaybettiren” ortacıyerine  “kazandıran” kullanılırsa    tümce içerik olarak doğru yazılmış    olur. Ortaçların nitelediği   sözcüğün onun öznesi olması nedeniyle özen göstermek gerekir.    Yani,   kullanılan ortacın tümcede anlam bozukluluğuna yol    açmaması gerekir.

                        2 . AÇIKLIK

                        Bir düşüncenin anlaşılır olması, kapalı olmaması Türkçenin anlatım niteliklerinden açıklık  olarak  adlandırılmaktadır. Yazarın ve okurun aynı düşünceyi anlaması,anlatması gerekir. Eğer yazarın söylediklerine okur ayrı anlamlar verebiliyorsa söylenenler kapalıdır. Başka bir tümceyle    kapalı olan söylemi açıklamak durumunda kalırsak bu tümce açıklık niteliğini taşımıyor demektir.

                        Düşüncenin kolayca, hemen anlaşılabilmesi yazarın düşüncelerini uyumlu, tutarlı bir düzen içinde ortaya   koymasına bağlıdır. Bunu sağlamanın yolu işlenecek düşünceleri   iyi düzenlemek, sonra da bunları uygun sözcüklerle anlatıma dökmek gerekir.

                        Açıklık, sözcüklerin, deyimlerin yerinde kullanılmasını, kavramları karşılayan sözcükleri seçmede veren en iyi sözcüğü bulmayı, bunu tümcede uygun yere yerleştirmeyi gerektirir. Ayrıca, noktalama işaretlerinin yerinde kullanılması da önem taşımaktadır. Bir noktalama işaretinin yerinde kullanılmaması anlatımın kapalı olmasına yol açabilir.

                        Örnekler :  

                         . Bir öğrenci çok sinemaya gidemez.

                                   ( Memduh Şevket Esendal, Temiz Sevgiler 1. cilt)

                        Bu tümce kapalı bir tümcedir. Bu tümcede şu anlamlardan hangisini çıkaracağız.? “Öğrenci  sinemaya gidemez” ya da “Öğrenci, sinemaya çok gidemez.”

                        Yazar, tümceyi, “Bir öğrenci sinemaya çok gidemez.” biçiminde kursaydı tümce kapalı             olmayacak, okur anlatılmak   isteneni hemen anlayacaktı.

                        . Hasta annesine döndü.

                        Tümcede noktalama işaretinin eksikliğinden kaynaklanan   anlamca kapalılık söz konusudur. Yüklem olan “döndü” eyleminin öznesi “o” mu, “hasta” mı? Eğer “hasta” sözcüğünden sonra virgül  koyarsak anlam kapalılığı giderilmiş olur.

                        Hasta, annesine döndü.

                        Tümcenin öznesinin “hasta” olduğu kesinleşti.

                        .Halbuki, çocuklar, yazardan, kendi dünyalarına  girmesini değil de kendilerini kendi   dünyasına götürmesini     beklerler.*

                        Tümcenin sözcük dizisinde yer alan “halbuki,kendi,dünyalarına,girmesini değil,de,         kendilerini” sözcükleri gereksiz.Bu sözcükleri çıkardığımızda tümce anlaşılır    oluyor.

                        Çocuklar, yazardan kendi dünyasına götürmesini beklerler.

                        . Türk dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil  bilinçle işlensin.

                        Atatürk’ün bu özdeyişinde ne eksik ne fazla sözcük bulunmaktadır.Tümce istemi anlatmada açık, anlaşılır bir anlatım içermektedir.

                        . Bir düşünce yazısında ortaya konan değerlendirmeler,yeterince anlaşılmıyorsa ya da yazar  tarafından farklı, okur tarafından anlaşılıyorsa, o yazıda.................. anlatım ilkesine uyulmamıştır.*

                        Yukarıdaki tümcede sıralı noktalarla gösterilen yere ne       yazmalıyız ? Bu Türkçenin hangi temel niteliğidir.?

                        3 . YALINLIK

                        Anlatımın süsten, gösterişten uzak, dolambaçlı        anlatımlara sapmadan gerçekleşmesi yalınlık niteliğiyle  adlandırılmaktadır.

                        Anlatımda kolay anlaşılırlığın en önemli niteliği yalınlık olduğundan en güçlü yapıtların en    yalın yapıtlar olduğu bir  gerçektir.Sanatlı söyleşilere başvurmak anlatmak istediğinden        uzaklaştırır  yazarı. Bu tür anlatım gösterişe götürür. Anlatımda ne eksik ne de fazla olmak, yani ölçülü  davranmak gerekir.

                        Yalınlık, kolay anlaşılırlığı amaçlar. Bunu sağlamanın yolu dilin toplumsal boyuttaki gelişmişliğini dikkate alarak dili kullanmaktır.Yaygınlık kazanmamış ya da unutulmuş sözcüklerle yalınlık sağlanamaz.

                        Örnek :         

                        . Türkiye’deki akarsularda bulunan gizilgücün nasıl ancak onda biri kullanılıyorsa, denebilir  ki Türkçe   kullanılırken de dilin sağladığı olanakların ancak ufak bir   kesiminden yararlanılmaktadır.                                                                            (Özcan Başkan, Bildirişim)                     

                        . Bu dünyanın her türlü nimetini, güzelliğini terk ederek       bu dünyadan göçüp gitti. (süslü anlatım)                           

                        . Öldü. (yalın anlatım)           

                        Yazar,Türkçeninvarsıllığından yeterince yararlanamadığımızı bilinen sözcüklerle anlatıyor. Yapmacığa, sanatlı söyleyişe yönelmemiş.                                                           

                        4 . DURULUK   ( ÖZLÜLÜK )

                        Duruluk, anlatılmak isteneni yeterince sözcükle anlatmaktır. Ne fazla ne de az sözcüğe gerek  duyulur. Anlatımın doğruluk, açıklık, yalınlık nitelikleri de bu niteliğe  dayanır.

                        Duru bir anlatımdan tek bir sözcük çıkarılamaz, çünkü işlevsiz sözcük yoktur. Aynı zamanda anlatıma tek sözcük    eklenemez; çünkü öğe eksiği bulunmamaktadır.Bu söyleyiş            atasözleriyle özdeyişlerde belirgindir. Şiirde de az sözcükle anlatmak başvurulan ilklerdendir. Ancak, doğruluk, açıklık, yalınlık nitelikleri bulunmayabilir. Çünkü şiirde dilbilgisi kurallarına uyulmayabilir; kapalı, sanatlı anlatımlar yer alabilir.

              Örnekler :

                        Türkçe varsıl bir dildir,  yeter ki bilinçle işlensin..

                                                                                          Atatürk

                        At binenin, kılıç kuşanandır.                                          

                        Bugün işyerinde tebrik ve kutlama ziyaretinde      bulunduk. (yanlış)                     

                        Bugün işyerinde kutlama ziyaretinde bulunduk.(doğru)

 

                        .           yaşam         

                        güneş muştuluyor günü

                        gün başlıyor

                        varsıl kucağında doğanın

                        duyar sabahı

                        kurt kuş insan

                        yinelenmez dünde kalan

                        her gün yaşanan

                              türkay korkmaz     

 

                        5 . AKICILIK           

                        Tümce içinde sözcüklerin, sözcük içinde de hecelerin sesçe uyum içinde olması sözcüklerin  kolay söylenmesini,    kulakta hoş bir etki bırakmasını sağlar. İşte sözcüklerin sesçe uyuşur, kolay  söylenir, istekle dinlenir nitelikte bulunmasına  akıcılık denir.

                        Akıcılığın olabilmesi için sesçe uyumun yanında  düşüncelerin, duyguların da iyi sıralanması gerekir. Öte yandan    paragrafı oluşturan tümceler anlamca ilgilidir. Böyle olunca            açıklık ile akıcılık birbirini tamamlayarak yazının bir solukta okunmasını sağlar.

                        Örnekler :     

                        Karışık, aksak ve pürüzlü bir üslupla yazdı.İlk romanında aşk konuları işliyor, kadın psikolojisi üzerinde     duruyordu. Sonra Türkçülük akımını benimsedi. Süsten ve histen    kaçınan, realizmi ön planda tutan romanlar yazdı. Daha  sonraki romanlarında, konularını bir olay çevresinde  topladı . 

                        Yukarıdaki paragrafta koyu yazılan tümcede sözü edilen    yazarın romanlarındaki dilinin akıcı olmadığı anlatılmaktadır. 

                        “Gün bitmek üzredir.

                        Kuşlar yuvalarına, sular yataklarına giriyor. Çekirgeler  artık uyuyacak; tavşanlar atmacadan  korkusuz yıldızlara bakacak, bütün çıtırtılar dinecek; susmayan yalnız ağustos böcekleri.”                                                                      (Ahmet     Kutsi Tecer,Koçyiğit Köroğlu)

                        Alıntıda, ses benzeşmelerine, düşüncelerin, duyguların  sıralanmasına da özen gösterildiği için  anlatımda akıcılığın    sağlandığını görüyoruz.Tümcelerin kolay söylenmesi, kolay anlaşılması yazının akıcı olmasını sağlar.

                        6 . İÇTENLİK (DOĞALLIK)

                        Bir duygu, düşünce ya da olguyu hiçbir yapmacığa  kaçmadan olduğu gibi anlatarak  okuyucuya duyurabilmeye  içtenlik denir. Yazar anlattıklarına kendinden bir şey katmadan    içten,   gerçek etkisi uyandıracak biçimde, yapmacıksız anlatır. Yazar, ne görüyorsa onu aktarır.

                        İçtenlikte sözcük seçimi önem taşır. Anlatılanlara uygun  sözcükler bulmak, bunları yerinde  kullanmak anlatımda içten,    inandırıcı etki bırakır. İçtenlik, anlatımda doğallık denilen niteliği doğurur. İçtenlik, doğallık iç içe kavramlardır.

                        Özetle, anlatımda uyum önem taşır. Uyum,söz’ün öz’e   uygunluğu olarak tanımlanabilir. Sözün öze uygunluğu Türkçenin sözdizimi kurallarına uyularak  kullanılması, uygulanması ile gerçekleşir. Çünkü   sözcüklerin gücü kendi  içlerinde değil, kullanışlarındadır.

                        Örnek :

                        “Dostluk olmayan yerde hiçbir insanca değerin   gelişebileceğine inanmıyorum. Hiçbir din, hiçbir düzen   dostluğa dayanmadıkça mutluluk getirmez insana.”

                                                                (Sabahattin     Eyüboğlu, Denemeler, İst. Cem Yayınevi 1974))

                        Sabahattin Eyüboğlu düşüncesini inandırıcı biçimde   sunmaktadır. Bunu yaparken kendine duyduğu güveni okurla paylaşmakta, onunla arasında “dostluk”yaratmakta.Yazarın seçtiği sözcükler, kurduğu tümceler, düşüncesini  içten sunması yazısına içtenlik kazandırmış.

 

 

                      * Doğan Aksan,Anadili,Türk Dili,Haziran 1975,s.431

                        ** Berke VARDAR, Dilbilim Sorunları, Ankara, 1968, s.6             

                        ***Rasim ŞİMŞEK, Türkçe Anlatım ,TC Trabzon İktisadi ve Ticari  İlimler Akademisi yayını 1981,s.225-237

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..