Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '08

 
Kategori
Eğitim
 

Türkçeye sahip çıkalım

Dilimizle ilgileniyor muyuz? Bu kadar karmaşanın içinde kimsenin dile ayıracak zamanı yok ki… Medyadaki dil yanlışları kimsenin dikkatini çekmiyor. Televizyonlarda ve özel radyolarda kullanılan Türkçeye alıştırıldık. Günlük hayatta yabancı sözcük özentisi almış başını gidiyor. Aileler için çocuklarına bir yabancı dil öğretme düşüncesi, Türkçeyi iyi öğretmekten daha önemli hale geldi. Caddelerdeki işyerlerinin tabelalarını görünce başka bir ülkeye geldiğinizi sanırsınız. İnternet ortamında ve cep mesajlarında kullanılan Türkçede işin kolayına kaçıyoruz. Bu yüzden dil sanki sahipsiz gibi.

Okumaya fazla düşkün olmayan bir toplumda ana dilimiz ciddi bir bozulma sürecine girdi. Oysa Türkçeye ilgi duymak her şeyden önce bir yurttaşlık görevi olmalı. Dilimiz bizim için sadece bir anlaşma aracı değil ki… Bundan öte ulusal birliğimizin çimentosudur dil ve çağlar boyu akıp gelen bir kültürü, dünden bugüne, bugünden de yarına taşıyan ulusal bir köprüdür.

Haritalara bakın, sınırları renk renk ayrılmış çeşitli ülkeler görürsünüz. Oysa bu sınırlar aslında sadece ülkelerin sınırlarını değil, konuşulan dillerin sınırlarını da göstermektedir. Türkiye’nin sınırları da Türkiye Türkçesinin sınırlarıdır. Bir bakıma sınırlarımızı korumanın bir yolu da dilimizi koruyup geliştirmekten geçiyor. Çünkü anadilimizi geleceğe taşıyabildiğimiz ölçüde topraklarımızı da koruyabiliriz. Böylece tarihimizi, inançlarımızı ve kültürümüzü çocuklarımıza bırakabilir; yarattığımız değerleri uzak torunlarımıza ulaştırabiliriz.

Türkçenin, dünyada en çok konuşulan 7 dilden biri olduğu biliniyor. Ayrıca yeryüzünde çeşitli lehçelerde Türk diliyle konuşanların yaklaşık 250 milyonu bulduğu söyleniyor. Önünüze bir dünya haritası alarak bakın; değişik lehçeleriyle Türkçenin ne kadar geniş bir coğrafyada yaşamakta olduğunu göreceksiniz. Bu coğrafyada yaşayan insanlarla aramızda vazgeçilemez bir kültür birliği, dil ve gönül birliği olduğu da asla unutulmamalı.

ürkçe, bir yandan da sahip olduğumuz kültürel değerlerin yayılmasını ve yaşatılmasını sağlıyor. Yapısı, kuralları ve zenginliğiyle dünyanın en güzel dillerinden biri Türkçe. Tarih boyunca çeşitli dillerin etkisinde kalmış olsa da cumhuriyetle birlikte büyük gelişme gösterip bugüne gelmiş. Ancak yaşadığımız iletişim çağında, her şey gibi dilimiz de etkilenmekte ve bir tür bozulmaya uğramaktadır. Bu bozulmayı bir tehdit gibi algılamak yanlış olmaz.

Savaşlar, artık sadece topla tüfekle yapılmıyor. Küreselleşme (globalleşme) adı verilen canavarın bir “ekonomik emperyalizm” olduğu kadar bir “kültür emperyalizmi” haline dönüştüğünü de unutmamak gerekiyor. İletişimin bu kadar hızlı olduğu bir çağda elbette diller de kültürler de birbirlerinden etkilenecek. Ancak görünen o ki egemen olan kültür, ötekileri yok etmeye çalışıyor. Bu etkileme ise en kolayından dile yansıyor. Baskın olan dil, kendi sözcüklerini, harflerini hatta kurallarını dayatıyor. Oysa bizim gibi köklü bir kültüre ve dile sahip olan bir halkın kendi değerlerini kaybetme lüksü olmamalı. Bunun için çocuklarımıza mutlaka önce Türkçe sevgisini vermemiz ve dilimizi doğru şekilde öğretmemiz gerekiyor. Çocuklarımız elbette birden çok dil öğrenmelidir. Ancak ondan önce Türkçenin gelişmesi için ailede ve okulda dili doğru öğrenmeye ve kullanmaya özendirmek ulusal bir görev olmalı; Türkçesi varken yabancı sözcükler tercih edilmemelidir.

Unutmamalıyız ki “Kendi dilini bilmeyen başka bir dili öğrenemez.” Ayrıca “Türkçemiz bizim dil bayrağımızdır.” Bu bayrağı taşımak bugün hepimizin görevi; herkesin boynunun borcudur.


Mustafa Koç

 
Toplam blog
: 25
: 1274
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Yıllar önce yoksul ve uzak bir köy okulunda minik bir öğrenciyken öğretmen olma hayali kurmuştum...