Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '11

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Türkiye - AB - Küreselleşme ve Demokrasi (8)

Türkiye - AB - Küreselleşme ve Demokrasi (8)
 

Dünya her geçen gün küçülüyor...


Avrupa Birliği’(AB) nin biri ekonomik, diğeri ise demokratikleşme ve insan haklarını içeren iki farklı yüzü vardır. 

AB’nin ekonomiye ilişkin yüzü büyük ölçüde Maastrich Anlaşması ile şekillenirken, demokrasi ve insan haklarını içeren yüzü Kopenhag Şartları olarak tanımlanmaktadır. 

Maastrich Anlaşması, özellikle ABD ile tek başına rekabet edemeyecek ülkelerin tek bir ekonomik güç haline gelmesini ve ortak bir savunma politikasını hedeflemektedir. 

Maastrich Anlaşması’nın ekonomik birlik olmakla hedeflediği tek piyasa, tek para birimi ve bağımsız bir Avrupa Merkez Bankası’nın kuruluşunun yanı sıra yeni liberal politikalar ile ortaya konulan liberalizasyon, özelleştirme ve yeniden yapılanma programlarının, tek tek ulus devletler içerisinde kamu harcamaları ve bütçe açıklarının sınırlandırılması ve ortak bir politika geliştirilmesine yönelik olarak biçimlendirilmesidir. 

AB’nin Maastrich Anlaşması’yla da belirginleşen neo-liberal politikalara bağlılığı, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) içinde ABD ile birlikte belirleyici iki güçten biri olmasıyla da pekişmektedir. 

Bu bağlamda AB, çeşitli vesilelerle, DTÖ ile IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların faaliyetleri arasında daha fazla uyumun ve koordinasyonun sağlanarak, küresel ölçekteki yönetişim mekanizmalarının güçlendirilmesi yönündeki arzularını açıkça ortaya koymuştur. 

Diger bir deyişle, küresel finans hareketinin bölgesel bir parçası olma istegini dillendirmiş ve bunu da izledigi politikalarla açıkça sergilemektedir. 

AB’de sözü edilen neo- liberal politikalar doğrultusunda üye ülkelerde kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması, özelleştirmeler, çalışma yaşamının esnekleştirilmesi gibi düzenlemelerle yaşama geçirilmeye başlamıştır. 

Bu uygulamalar ile birlikte, başta emekçiler olmak üzere Avrupa toplumunun sermaye dışı tüm kesimlerinin iş, çalışma saatleri, ücret, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık gibi birçok alandaki kazanılmış hakları geri götürülmektedir. 

Kazanılmış hakları geri götürülen emekçilerin Almanya’da, Hollanda’da, Fransa’da ve diğer Avrupa ülkelerindeki tepkileri, bu ülke yönetimleri tarafından yakından bilinmektedir. Öte yandan, Uluslararası Hür İşçi Sendikalar Konfederasyonu’nun (ICFTU) geçtigimiz dönemde hazırladığı “Avrupa Birliği’nde Çalışma Standartları ve Sendikal Politikaları” içeren raporu da yine AB’deki çalışma yaşamına ilişkin hakların ne denli geri götürüldüğünü açıkça ortaya koymaktadır. 

Tüm bunlar, AB’nin benimsediği ekonomi politikalarının demokrasi ve insan haklarını içeren Kopenhag Kriterleri’ni de ne denli işlevsiz hale getirdiğini ve kim için demokrasi istendigini bir kez daha gözler önüne sermektedir. 

Özellikle son küresel krizden sonra AB izleyecegi politikalarla bu konudaki samimiyet ve inandırıcılıgını daha net bir şekilde gözler önüne serecektir. 

AB, benimsemiş olduğu yeni liberal politikaları üye ülkelerde uygulamakla kalmamaktadır. Birliğe üye olmak isteyen ülkelere de bu yönde düzenlemeler yapmalarını, üyeliğe koşul olarak dayatmaktadır. 

Böylece AB’nin gerek benimsemiş olduğu ekonomik politikalarla, gerekse bu politikaları diğer çevre ülkelere yaygınlaştırma işlevi ile kapitalist sistemin diğer kurumları olan IMF ve Dünya Bankası’ndan hiç de farklı olmadığı açıkça görülmektedir. 

Zaten bizzat IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü asli işlevleri geregi bir bütünün parçaları gibi olup, tüm dünya da arzu ettikleri bir zeminin oluşması için üç koldan koordineli bir şekilde faaliyet göstermekte ve herkesi, kendilerinin şeytan ötekilerin kurban oldugu bir cehennemin içine çekmeye ugraşır bir görüntü sergilemektedirler.. 

Tüm bunların ortaya çıkardığı sonuç, AB’nin uluslar arası küresel kapitalizmin kurumsal düzeyde siyasal ve ekonomik bir uzantısı oldugu ve sistemle birebir özdeş olduğudur. 

Bu bağlamda benim mevcut işlevi ve görüntüsü itibariyle AB’ye karşı olmam, bahsetmekte olduğum bu ve benzeri bir çok olumsuz somut gelişmelere ve bunun kökeninde olan anlayışa karşı olmamdan kaynak almaktadır. 

Yoksa bazılarının kasıtlı olarak iddia edecegi gibi şoven, antidemokratik düşünce kalıpları içinde olmamdan veya kapalı toplum özentisi içinde, sivil toplum anlayışına ve demokrasiye karşı durmaya çalışmamdan değildir. 

Tam aksine sahici bir demokrasi ve özgürlükçü bir dünya özlemimdendir denebilir. 

(Devam edecek) 

 

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..