Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '14

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye Başkanlık Sistemi’nin arka planını ve gereğini öğrenmeden “Büyük Devlet” olamayacaktır. (1)

Türkiye Başkanlık Sistemi’nin arka planını ve gereğini öğrenmeden “Büyük Devlet” olamayacaktır. (1)
 

Kökleşmiş yönetim, büyük bir hafıza, birikimdir. İngiltere,1000; Türkiye, 90 Yıllık devlet yönetim birikimine sahiptir.


Hiroşima’ya atılan bombanın haberi Potsdam Konferansı’ndan dönmekte olan Truman’a denizde verildi. Yanlarındakiler (ABD Başkanı) Truman’ın, büyük sevinçle: “Bu tarihin gördüğü en büyük olaydır.” Dediğini aktarırlar.

Japon Hükümeti, (Atılan iki atom bombasından) Batı’nın düşündüğü ve hayal ettiği şekilde etkilenmemişti. Bombanın meydana getirdi hasar ve can kaybı, kayıtsız koşulsuz teslimiyeti kabul etmeyen altı kişilik konseyin üç üyesini hiç sarsmamış ve etkilememişti.

Ve özellikle geleceğe ilişkin bazı güvencelerin sağlanmasını ve “İmparatorun egemenlik haklarına” dokunulmamasını istiyorlardı…hükümet radyodan teslim olmaya istekli olduklarını bildirdi.

Ancak tek koşul, “İmparator’un kişilik ve egemenlik haklarına saygı gösterilmesi”ydi.

Bu konu, Müttefiklerin 26 Temmuz’da yayınladıkları Potsdam Bildirisi’nde dikkat çekici bir şekilde sessiz geçiştirilen bir maddeydi. Bazı tartışmalardan sonra Truman, bu şartı kabul etti..” Ondan sonra, Japonların teslim olduğu radyodan İlan edildi.” (1)

Peki, Japonlar teslim için tek şart olarak neden “İmparator’un kişilik ve egemenlik haklarına saygı gösterilmesi”ni istemişlerdir?

Ve bunun, bugün bizim konuştuğumuz “Başkanlık Sistemi” ile olan ilgisi nedir?

“Otu çek köküne bak!” anlayışı ile konunun anlaşılması, açılması adına biraz gerilere gitmemiz gerekmektedir.

Osmanlı İhtilâl Fırkası Beyannamesi (*) (1895-1897)

O dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun tahtında Sultan 2. Abdülhamid vardır. Sultanı, “istibdat - baskı yönetimi” bahanesi ile bir darbe sonucu devirmek isteyenler bahaneleri bir beyanname yayınlarlar.

Osmanlılar!

Yirmi seneden beri (Sultan 1876’da tahta geçmiştir)talihsiz başınızda zülüm ve gadir değirmenlerini döndüren, ellerimizdeki parayı yedikten ve damarlarımızdaki kanı emdikten başka şimdi de kanlı elini tâ kalbimize sokmağa hazırlanan zalim ve gaddar Abdülhamid’in hükümeti devrindeki melanet ve mefsedetin derecesini tayin etmekten âciziz...

Tebaasına zülüm ve gadir eden hükümdarlar görülmüş ise de başına gecesi tacını kellelerle, kanlarla muhafaza etmek ve medenî dünyada muvakkat bir zevk sürmek için vatanını ve tebaasını bile bile, Moskof'a vermekte olan Abdülhamid gibi din ve millete ihanet eden bir hükümdar hiç işitilmemiştir, bu derece denaet hiçbir ferdde görülmemiştir.

İstihsaline muvaffak olduğu Kânun-u Esâsı uğruna şehid ulûm ile nice nice hürriyetperver Yıldız işkencehanelerinde aylarca zincirlere vurulduktan sonra nihayet Marmara Denizinde öldürüldü, hadsiz, hesapsız münevverler asılsız bahanelerle Istanbul’dan uzak yerlere sürdürüldü, Yıldız denilen menhus saray mazlum tebaasına taslit edilen katiller, hırsızlar, namussuzlarla dolduruldu, milletin işini adalet ve hakkaniyete göre şer’an tesviye etmek vazifesiyle mükellef yüksek makamlara cellâd Abdülhamid’in müstebidane fikirlerine ve kanlı emirlerine âlet olan alçaklar getirildi, valilerden tâ zaptiye neferine varıncaya kadar vilâyet memurlarının çoğu Yıldız mahmileri en alçak katillerden, en edepsiz mürtekiplerden seçilerek itaatte, zulme tahammülde emsalsiz, kuzu gibi Osmanlıların sülük gibi kanlarını emmeğe gönderildi..”.  (2)

Gerçeğinde, Sultan, ana-babasını doğrayan ve hakkında mahkemece idam kararı verilen bir caninin idamını onaylamasını dışında verdiği bir hüküm olmadığı gibi; ülkeyi 30 yıl savaşa sokmamış, borçlarının büyük kısmını ödemiş, ve 10.000 Modern ilkokul (Kız okulları dahil) ülkede çok sayıda üniversite, teknik okul ve tesis açmıştır. Sadece halkın ve devletin imkanları ile yaptırdığı 1500 km. demiryolu da bunların arasındadır.

Çok daha ilginçtir. "İstibdat, zulüm" diyen İtihat-Terakki yönetimi, iş başına gelir gelmez büyük meydanlarda binlerce insanı sorgusuz sualsiz idam etmiştir. Zalim hükümdar! mahkeme kararı ile sadece bir caninin idamına onay vermiştir. İttihatçı, "Hürriyet kahramanları!", binlerce insanı meydanlarda asmıştır! Ancaki tarih bunları-yalanları, zamanı gelince bir  "leş" misali dışarıya, sahile atmaktadır.

1896 yılından 1960 Yılına geliyoruz…

Şimdi Menderes Hükümeti’ni devirmek için yapılacak bir darbe için ileri sürülen bahanelere bakıyoruz;

“…27 Mayıs Darbesi’nden bir hafta sonra Gazetelerin manşetlerinde darbeci Milli Birlik Komitesi’nin dehşet verici bir tebliği bulunmaktadır. Komitenin basın sözcüsü Albay Ertuğrul Alatlı’nın (Yazar Alev Alatlı’nın babası) resmî açıklaması herkesi şok eder.

Açıklamaya göre 27 Mayıs’a giden yoldaki kilometre taşlarından 28 Nisan 1960’taki Ankara ve İstanbul olayları sırasında Demokrat Parti iktidarı yüzlerce genci öldürmüş, cesetlerini de ortadan kaldırmıştır. Cesetlere ne olmuştur peki?

Milli Birlik Komitesi’nin 4 Haziran 1960 günü bütün gazetelerin manşetindeki resmî açıklamasından okuyalım:

-Cinayetleri yapanların kendi suçlarını örtmek, cesetleri yok etmek için akla hayale gelmeyecek canavarca tedbirlere başvurdukları anlaşılmaktadır. Şehitlerin gizli yerlere gömüldükleri, ıssız yerlerdeki kuyulara atıldıkları, bir kısmının buzdolaplarına konulduğu ve bir kısmının da hayvan yemi yapılan makinelerde kıyılarak toz haline getirildiği hakkında korkunç haberler alınmaktadır. Cinayetlerin kısa zamanda meydana çıkarılması ve canilerin ele geçirilmesi için sayın talebe velilerinin ve sayın halkımızın resmî makamlara ve üniversite tahkik heyetlerine yardımcı olmalarını rica ederiz.” (3)

Sonraki yıllarda öğrenilmektedir ki, Hürriyet şehidi” olarak topluma sunulanların (5 kişinin) kayıplarında, hükümetin bir suçu yoktur. Ve çoğunun ölümü bir kazadır.

Ve bu "şehitler!" Şatafatlı törenlerle Anıtkabir’e defnedilir,  bir müddet sonra (amaca ulaşılınca) sessizce başka mezarlara nakledilir. Çünkü darbecilerin işi bitmiş, iktidar ele geçirilmiştir. Peki, bu yalan haberleri 7/24 işleyen medya ne yapmıştır? Ülke birlikte soyulduğu için olay unutturulmuştur.

Yıl 2013 Taksim’deyiz…

Şimdi günümüzden (Gezi Park’ından söylenen yalanlarla ilgili) örnekler;

1) Panzerle ezilen genç resmi:Resim gerçeğinde, yabancı bir ülkede bot motorundan yaralanan bir kişiye aittir.

2) Binlerce polis istifa etti!

3) İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındı!

4) Polis gerçek mermi kullandı!

5) Kerem Can Karakaş'ın ölmesi: Bahsedilen kişinin ismi Kerem Can Karakaş değil, Kerem Can daha önce trafik kazasında ölen bir kişi.

6) Köpeğe biber gazı sıkan polis:Fotoğraftaki kişiler İtalyan polisi.

7) Çarşı grubunun bir tomayı ele geçirmesi:Bu da yalan haberlerden biriydi.

8) Polislerin ilaçlı suyla göstericileri bayıltması: Bu da gerçek olmayan haberlerden.

9) Eylem 48 saat daha devam ederse Anayasa Mahkemesi hükümeti düşürülebilir: Hiç bir ülkede böyle bir yasa mümkün değildir. Eylemin daha uzun sürmesi için uydurulmuştur.

10) Eylemlerde Portakal Gazı Kullanıldı:Portakal gazı birleşmiş milletler tarafından yasaklanmış zararları büyük bir kimyasal silahtır. Topluma müdahale için böyle bir gazı kullanmak intihardır, kimse göze alamaz. Bu haber için, “CNN tarafından doğrulandı diyenler vardı.”

Toparlanırsa;

-1896, 1960 ve 2013 Yılında yaşananların ortak noktasına baktığımızda nerede ise bunların arkasında tek “bir akıl” olduğu görülmektedir. Burada kullanılan  en büyük malzeme; “Yalan-Kışkırtma”dır.

Giriş bölümünü çok ilginç bir tespitle noktalıyoruz;

-2013 Yılındaki Gezi parkında olayları yönlendirenlerin hükümetten bazı istekleri vardır. “Hükümet bu olayların durması için, 3. Boğaz Köprüsü, (Dünyanın en büyük) Hava limanı ve Kanal İstanbul Projesi’nin yapımından vazgeçsin..” (Bu istekler, aklı başında bir vatandaşın görüşleri olabilir mi?

-2.Sultan Abdülhamid, Yurt dışına kaçmış “jön Türkler”i Osmanlıları ülkeye kazandırmak için yetkilendirdiği görevlileri onların yaşadıkları yere, Paris’e gönderir ve isteklerini alır. Bunlardan, istelerinden birisi de bakınız nedir?

-Madde 5; Ecnebî devletlerce tavsiye olunacak ıslahat derbirlerinin hüsnü niyetle kabul olunacağı kendilerine bildirilmek.(4)

Görünür sebep, 2.Abdülhamid’i tahtan indirmek değil midir? Bu ıslahat dayatması kimin aklıdır?

...

Bakınız bir başka jön Türk (1897’li yıllarda) neyi hayal etmektedir?

“…Ali Şefkati’nin cenaze alayında bütün Ahrarcılar fesle yalnız Ahmed Rıza Bey şapka ile hazır bulunuyorlardı, bu istisnanın sebebini soran birisine Ahmet Rıza:

-Sirkeci garından silindir şapka ile serbestçe inilip gezileçek bir hürriyet görmedikçe İstanbul’a dönmem! (5)

Silindir şapka, İngilizlerin, ‘İngiliz Milletler Topluluğu’nun simgelerindendir. Ünlü İngiliz siyasetçisi Churchill, İngiltere’yi iki sembolle hafızalara kazımıştır. Silindir şapka ve puro.

 

www.canmehmet.com

Açıklama;

(*) Osmanlı İhtilal Fırkası, İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki bazı üyelerin oluşturduğu ihtilalci kanat. Jön Türk hareketinin gelişmesinden ve Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti çalışmalarının hızlanmasından sonra, örgüt içinde başını Tunalı Hilmi'nin çektiği bir grup kısa sürede bir darbe girişiminde bulunulmasını önerdi. Darbeciliğe karşı olan Ahmed Rıza ve çevresinin ağırlığını koymasıyla bu öneri reddedildi. Ama grup üyeleri örgüt içinde kalma koşuluyla Osmanlı İhtilal Fırkası adında bir kanat oluşturma yoluna gittiler (1896). (Kaynak 1; YILDIZ VE JÖN-TURKLER Ittîhad ve Terakkî Cemiyeti’nin Gizli Tarihi, Süleyman Kani İRTEM, İstanbul Eski Valisi ve Şehremini ile; Kaynak 2; AnaBritannica Ansiklopedisi, c.17,s.226 (Vikipedi kaynağıdır.)

Kaynaklar;

(1)II. Dünya Savaşı” LIDDEL HART

(2)YILDIZ VE JÖN-TURKLER Ittîhad ve Terakkî Cemiyeti’nin Gizli Tarihi, Süleyman Kani İRTEM, İstanbul Eski Valisi ve Şehremini,Sahife:62

(3) 1.Hürriyet, 4 Haziran 1960; Milliyet, 4 Haziran 1960.

(4) YILDIZ VE JÖN-TURKLER Ittîhad ve Terakkî Cemiyeti’nin Gizli Tarihi, Süleyman Kani İRTEM, İstanbul Eski Valisi ve Şehremini,

 (Daha fazlası için bakınız; http://www.canmehmet.com/taksim-gezi-parki-gercegini-ogrenmek-ister-misiniz-ve-gasp-kulturunun-pabucumun-aydinlarini.html

(5) A.g.e; Sahife.34

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..