Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Türkiye bir gemidir…

Türkiye bir gemidir…
 

Sakallı Celal isimli bir bilgemiz demiş ki : 

“Türkiye Doğuya giden bir gemidir, içinde bir kaç kişi batıya doğru koşar.” 

Türkler , Siriderya, Amuderya nehirlerinin çizdiği sınırlar içindeki “Maveraünnehir” bölgesinde mutlu , güzel yaşayıp dururlarken, uğradıkları önce Çin sonra Arap saldırıları sonunda perişan oldular ve bu ırmaklar günlerce kan içinde aktı. Geri kalanlar, nihayet hak dinine girmiştiler. Ama ondan sonra huzurları kaçtı ve Batı’ya doğru büyük bir göçe başladılar. 

Bu yol çok uzun sürdü, yol boyunca çeşitli ülkelerde oyalandılar, devletler kurdular boy boyladılar soy soyladılar. Çeşitli uygarlıklar gördüler. Bu uygarlıklardan en çok Çin , sonra İran , daha sonra Arap uygarlıklarından çok etkilendiler ; dinlerini değiştirdiler , İslam dinine girdiler, dillerini değiştirmeye ramak kaldı. İran’dan geçerken Farsça okuyup yazmaya başladılar, onların bilgelerini benimsediler; kendi çıkardıkları Mevlana gibi bilgeler Farsça okuyup yazmaya, söylemeye başladı. Fars etkisi Anadolu’da da bir süre daha devam etti gitti. İlk kez Konya’da Karamanoğlu Mehmet Bey , bir Türk olarak Türkçe’nin önemini gördü, çevresine Türkmenleri topladı ve ağalarına , beylerine şunu söyledi : 

"Şimden gerü hiç gimesne divanda, dergahda, bergahda ve dahı her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye. " 13 Mayıs 1277 

Ama ne gezer. Türk milleti Arap milletinin uygarlığının etkisine çoktandır girmişti ve bir uygarlığa bir girdimi bunun etkisi yüzlerce yıl sürebilirdi. Zaten Türkler bir çok kendi devletini yarattı da , ne yazık ki kendi uygarlıklarını yaratamadılar. Hep çevre Devletlerin etkilerinde kaldılar . En son İslam dinine girdiler ve İslam Uygarlığının , daha doğrusu Arap Uygarlığının etkisiyle bu güne kadar geldiler. 

Onun için bu gün de günde beş kere minarelerinde Arapça ezan okunur. Dinlerini Arapça öğrenmeye çalışırlar. Camideki imamlar, kendi dinlerini Arapça üzerinden anlatmaya çalışırlar. Oysa gavur dediğimiz bütün Hristiyan ülkeleri dinlerini kendi dillerinde eda ederler, kendi dillerinde öğrenirler, kendi dillerinde okuyup yazarlar. 

Türkiye, Cumhuriyet’in başından beri kendisine Batı Uygarlığını örnek alıyor; onun yazarlarından; filozoflarından ; akil adamlarından yararlanıyor. Kendi devlet adamlarının bilim adamlarının bir ayağı da ya Amerika’dadır, yada Avrupa’da . 

Okullarımızda Batı bilim kitaplarından alınma parçalar okutulur; batı bilim adamları örnek gösterilir. Bazılarına göre bayağı batılı olduk Acaba ? Benim içimde biraz kuşku var? 

-Gidin bakın sabahları Eyüp Sultan’da dua edip ondan medet uman sıra sıra insanları göreceksiniz. 

- Evde kalmış kızlarımız Rumelikavağı’nda Telli Baba Türbesini oluk oluk ziyaret edip , dua ederler; kendilerine koca bulması için adak adarlar. 

-Anadolu sıra sıra yatırlarla ve türbelerle donanmıştır; ve hepsinin sağı solu çaputlarla donanmıştır... 

- İnsanlarımızın bir çoğu kaderlerini değiştirmek , olağan davranışları etkilemek ve tabiat düzenini değiştirmek için yapılan büyüler, üfürükçülük ve yatırlardan medet ummak, muska ve nazarlıklarla değişim yaratmak gibi örneklere başvururlar. Denize girerken bile muskalarını çıkarmazlar. 

-Bir çok insanımız yatırlara, ağaçlara, dallara çaput bağlarlar; mum yakarlar ; kurşun dökerler ; çeşitli bilgelerin kabirlerine adak adarlar; sihirle büyüyle uğraşırlar ; veya böyle insanlardan medet umarlar.. 

-Gidin umumi tuvaletlere pislikten geçilmez. Alafranga tuvaletin kötülükleri bütün akil adamlar tarafından anlatılır ama kimse anlamaz; anlamak istemez. Biz bazı şeylerden dayak yemeden vazgeçmek istemeyiz. 

Güzel şeylerden korkarız. Resimden korkarız. Evimize resim asmayız. Heykelden korkarız. Kimsesiz gördük mü , o güzel heykelleri kırarız. 

Daha ne örnekler vereyim.. Bir sağa , bir sola bakınız. Bir çok örnek gözünüze çarpacaktır ama, biz onlara öylesine alışmışız ki, ancak o hataların ayırtına birisi gözümüze parmağını oyarcasına uzatırsa görürüz. Yoksa görmeyiz, yada görmek istemeyiz. 

Tarihin bazı dönemlerini ziyaret ederek, hurafe ve batıl inanışların toplumları nasıl etkilediğini, bilimsel gelişmeyi nasıl durdurduğunu ve günümüzde de ne kadar etkin olduklarını görüyoruz. Türkiye ise temelde neredeyse batıl inanış ve hurafelerle yönetiliyor. Her yerde son derece güçlü ve yaygın. Yanlış mıyım? 

Bütün bu görgülerin ışığında, toplumumuz batılı bir toplum oldu; temiz bir toplum oldu; akıllı bir toplum oldu , diyebilir miyiz .. Biraz zor… 

“Bir gemi doğuya doğru gidiyor, içinde birkaç kişi batıya doğru koşmaya çalışıyor.” İşte o kadar. 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..