Türkiye çok kritik bir dönemden geçiyor

Ülkemizde yoğun bir şekilde dezinformasyon ya da bilgi kirliliği yaşandığı düşünülüyor.

Ancak savaş zamanlarında yoğun olarak yaşanan , kitlelere yönelik propaganda amaçlı ve tarafların moralini bozan, sözlü, yazılı çalışmalar.

Propagandanın daha etkili olması, beş yanlışın içine bir doğruyu katarak, yanlışları doğru gösterme işlemi.

Başta siyasiler ve bazı medya organları olmak üzere, yangına körükle yaklaşma davranışı sergilemeleri tüm kamuoyu tarafından şaşkınlıkla izleniyor.

Özellikle siyaset alanında medya da ikiye bölünmüş durumda. Politikacılar ve medyanın kendi taraflarında yer almaları doğal görünse de ölçüler normal değil.

Politikacının bunalıma karşı net çözüm önerileri yok. Belirsizlikler içinde siyaset yürütülmeye çalışıyor.

Olayları karşılaştırma, geçmişi çabuk unutma, yanlış ve doğruyu seçebilme yeteneği dar olan toplumlarda, dezinformasyon faaliyetleri daha etkili olabiliyor.

Başta Irak, Afganistan, Lübnan ve birçok Avrupa ülkesinde görülen, uzun yıllar süren iç çatışmalara benzer olayların ülkemizde de tezgahlandığı su götürmez bir gerçek.

Klasik birlik, beraberlik nutuklarının bir yarar sağlamadığı ortada.

Açılım kendini bir türlü açmış değil.

Geçmişte, terör olaylarına karşı bir duruş ortaya koyan toplumun bir kesimi yavaş yavaş kendi kabuğuna çekiliyor.

Tartışmak ve fikir üretmek yerine iktidarda kalma veya iktidar olma çabası ile toplum bir çatışma içine sürükleniyor. Taraf olma adına, doğrular ve yanlışlar birbirine karıştırılarak gerçekler saptırılıyor.

Amerika, Tıpkı Irak’a girerken Türkiye’den istediği asker yardımını Afganistan’da Taliban ordusuna karşı savaşmak üzere yine Türkiye’den istiyor. ABD, Irak ve Afganistandaki terör örgütü karşısında yıllardır sürdürdüğü savaşta başarılı görünmüyor.Belki de elde ettiklerini az bularak uluslararası toplumdan yardım istiyor.

Türkiye’de şiddet tekrar tırmanıyor, sokak çatışmaları artıyor.

Başbakan ABD’ye gidiyor. Tam da bu sıralarda , ABD, Afganistan'da Taliban örgütüne karşı savaşmak üzere Türkiye'den asker isteğini açıklıyor.

Bir Avrupa ülkesi olan İsviçre’de referandumla minare yasağı getirilerek İslam dünyasına karşı yeni bir mesaj veriliyor. 11/ Eylül olayı ile islam dünyasına karşı oluşturulan antipati , bu olayla bir daha gündeme getirilmek isteniyor. Arkasından başka Avrupa ülkelerinden benzer işaretler geliyor.

Minare referandumu üstüne ABD'den gelen açıklamalar, Avrupa Birliği ve ABD’nin İslam dünyası ile ilgili politikalarındaki rekabeti veya farkı gözler önüne seriyor. Minare yasağının İsviçre'de devam etmesi , diğer Avrupa ülkelerinde yayılıp yayılmaması , bu olaya karşı ABD'nin takınacağı tutuma ve İslam dünyasının göstereceği tepkiye bağlı görünüyor.

Yoğun nüfusu ve petrol zenginliğiyle İslam dünyası, her zaman için güçlü ülkelerin ilgi odağı olmasının yanında , gelecekte tekrar farklı medeniyetlerin çatışma kaynağı olacağa benziyor.

Yürürlüğe konulan planlar, Türkiye dahil Doğu ülkelerinde sancılı.

Asya ve Avrupa arasında geçiş konumunda olan ve Batı ile ilşkiler içinde bulunanTürkiye, aynı zamanda bir İslam ülkesi olarak, içte ve dışta çok kritik bir dönemden geçiyor. Hüseyin Seyfi